Keşke her ülke Türkiye gibi olsa!
Bir tashih olarak, Suriyeli mülteci kız çocuğuna acımasızca davranan gazetecinin Macaristanlı olduğu hususunda saygıdeğer okurlarımın dikkatlerini takdirle karşıladığımı belirtmek isterim.
Önceki hafta yazımızda, Rusya-Ukrayna Savaşının acı tahribatına değinmiştik. Ateşin yakıcılığı, soğuğun acımasızlığı, yıkılan ocaklar, yollara düşen çaresiz insanlar ve kaybolan çocuklar…
Bunların hiçbirinin yaşanmaması adına;
Türkiye adına Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN ve Dışişleri Bakanımız Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun başlatmış oldukları diplomasi trafiği ve bu kapsamda özellikle de Rus ve Ukrayna Dışişleri Bakanlarının Antalya’da barış görüşmeleri için masaya oturmaları, ardından gerçekleştirilen iade-i ziyaretler ve İstanbul Buluşması uluslararası alanda gıptayla karşılanmıştır.
Yine, büyük devlet olma bilinciyle zorda kalmışlara el uzatan Türkiye, savaş ortamından gelen kendi vatandaşları başta olmak üzere yardım talep eden Ahıska ve Kırım Türklerine, Ukraynalılara ve Orta Asya Türk Devletleri vatandaşlarına kol kanat germeyi görev bilmiştir.
Bu süreçte, bizzat gördüğüm için ifade etmeliyim ki, savaş ortamından Polonya’ya gelenler için Türk varlığı kendini bir kez daha göstermiş ve Büyükelçimiz koordinasyonunda memurlar, öğrenciler, dernekler, iş insanları katılımıyla mükemmel bir dayanışma sergilenmiştir. İnsanların sınırda karşılanmalarından Varşova’ya ulaşımlarına, barınma, beslenme ihtiyaçlarının karşılanmasına ve Türkiye’ye intikallerine kadar geçen her aşamada kusursuz bir icraat ortaya konulmuştur. Bu canhıraşane gayret, tek kelimeyle Bizleri farklı yapan insani değerlerin açık bir yansımasıdır.
Diğer taraftan, 2.5 milyon sığınmacının geldiği Polonya’nın, Devlet ve Millet olarak bu süreçte çok iyi organize olduğu ve kayda değer bir kargaşa yaşanmadığı görülmektedir. İmkânı olan ailelerin, sığınmacıları misafir etme yarışına girmeleri, Ukrayna’dan gelenlere kamu kurumlarının ulaşım, sağlık, iletişim gibi birçok hizmeti ücretsiz sağlaması, sığınmacılar için İşsizlik Kurumuna başvuru hakkı verilmesi ve eğitim yaşındaki çocukların Polonya okullarına devam edebilmeleri, kayda değer uygulamalar olarak dikkati çekmektedir. Kamu kurumlarında, toplu ulaşım araçlarında savaşın ilk gününden beri Polonya ve Ukrayna Bayraklarının yan yana asılması bu dayanışmanın bir başka ifadesidir.
Söylenebilir ki, Türkiye’nin Suriyeli veya diğer mağdur insanlara uzattığı şefkat elinden Polonya, Ukraynalı savaş mağdurlarına uygulamak üzere önemli tecrübeler kazanmış görünmektedir.
Keşke, bütün ülkeler, bütün milletler, ırk, din, dil, renk diye hiçbir ayrım yapmadan mağdur insanlara insaniyet namına şefkat elini uzatabilseler.
Savaşın ülkeler nezdindeki ekonomik yansımaları itibariyle;
Öncelikle, savaş nedeniyle, dünya genelinde kıymetli maden fiyatlarında piyasa dengelerini sarsacak seviyede hareketlilik göstermiştir.
Yerel para birimlerinin Euro ve ABD Doları karşısında değer kaybetmeleri, Macaristan, Romanya, Polonya gibi birçok ülke için ekonomik dalgalanmaların habercisi hükmünde değerlendirilmektedir.
Milyonlarca sığınmacının bir anda var olduğu ülkelerde tüketim malları için arz talep dengesinin bozulma eğilimi, oluşan yüksek talebin enflasyon etkisi, konut ve konaklama fiyatlarında yaşanan artış, telafisi zor olacak sıkıntıları beraberinde getirecektir.
Savaşı yaşamakta olan 43 milyon nüfuslu Ukrayna’nın, dış pazara arz etmekte olduğu 45 milyar ABD Dolarına ulaşan ihracatının önemli kalemlerini oluşturan ayçiçeği yağı, buğday, mısır ve metal ürünlerinin eksikliği tüm dünyada kendini fiyat dalgalanmaları ile hissettirmektedir.
Benzer şekilde yine, 50 milyar ABD Doları civarında olan Ukrayna ithalatının durma noktasına gelmesi, dünya ticaretinde bir ülkenin hapşırmasıyla birçok ülkenin gribe yakalanması misali baş gösterecek “ekonomilerin çarpan etkileri”… İhracat ve ithalat döngüsünde tedarik zincirlerinde oluşacak kırılmaların ekonomi çarkına olumsuz yansımaları ilerleyen zamanlarda daha da derin etkiler bırakacaktır.
Ve on binlerce kilometreyi bulan boru hatlarıyla dış piyasaya sunulan doğalgaz ve petrol zenginlikleri adına vananın başında oturan Rusya’nın enerji piyasalarında yaşanabilecek dalgalanmalardaki başat rolü..
Ekonomi mesaisinin önemli bir kısmını, bağımlı olduğu petrol, gaz gibi enerji kaynaklarına aktaran ülkelerin içine düşeceği enerji kıtlığı, sebep olunacak fiyat artışları, hayat pahalılığı ve sarmallar…
Her fırsatta Rusya’ya karşı başlatıldığı ifade edilen ambargoların, kıt kanaat geçindiği bilinen Rus halkına ve Rus ekonomisine getirebileceği tahribatın boyutları…
Covit salgını etkisiyle yaşanan ekonomik durgunluğun daha da derin bir boyut kazanması ihtimali…
Ders alınmamakla birlikte tarih bizlere göstermiştir ki, barışın kazananı herkes iken savaşın, sonucu ne olursa olsun, kazananı hiç kimsedir.