Dolar $
32.49
%-0.18 -0.05
Euro €
34.87
%0.14 0.04
Sterlin £
40.68
%0.06 0.02
Çeyrek Altın
3996.92
%0.99 38.57
SON DAKİKA
Son Yazıları

Joker

18 Haz 2021

Dünyanın son dört yüzyılı baş döndürücü bir tecrübedir. Hele de son yüzyıl… İlk uçak denemelerinden yarım asır geçmeden insanlığın uzaya çıktığı, teknolojinin hayatın her alanını kuşattığı gelişmeleri, bilgisayarların hatta kuantum bilgisayarların ortaya çıkışını, dünyaya herkesin bazen daha bir farkındalıkla yaklaştığı bazen daha bir farklı baktığı ilerlemeleri hep beraber müşahede ettik.

Bazen durup düşünürüm insanlığa bu kadar yükleme yapmak, insanın bu denli evrilmesini zorlamak haksızlık mıdır diye. Çünkü bu hızdaki gelişmeleri sindirmek, taşıyabilmek, kaldırmak her ne kadar insanın gerçek kapasitesinin ötesinde olmasalar da kendi zorluklarını ve bu zorluklar insanlığın bunalımlarını yaratır.

Sosyologlar asri toplumu tariflemek için modernite üzerinden farklı kavramlaştırmalara başvursa da psikologların tartışmalarından günümüz toplumunun bu bunalımlarının daha rahat anlaşıldığını söylesem sanırım yanlış olmaz. Belki psikologlar toplum tanımı vermek durumunda olsa bunalım toplumu ifadesi üzerine geniş bir mutabakat dahi oluşabilir. Sosyologların bunalımı göz ardı ettiğini söylemiyorum elbette. Hatta zaten psikologların ferdi, sosyologların toplumsal bunalımları anlamak ve aşmak sorumluluğunu yüklenmek için rol aldıkları da ortadadır. 

Bunalımın kaynağının ne yahut neler olduğu üzerine bu iki araştırma alanı epeyce bir tartışma da sunmuşlardır. Bunlar çok keyifli okumalardır. Fakat bu yazıdaki amacım bu tartışmalara girmek değil, iktisadi yönleri üzerinde durmaktır. Daha doğrusu kapitalist rekabetin yarattığı bunalımın anarşiyi beslediği üzerinde durmaktır.

Anarşizm, insanın bir otoriteye ihtiyaç duymaksızın kendi kendini idare edecek yeterliliğe, kavrayışa, olgunluğa, kanaatkarlığa, fedakarlığa, ve daha bir sürü pozitif haslete sahip bulunduğu iddiası üzerinden bir otorite/sistem/plan boşluğunun olumsuz olmadığı tezini savunur denebilir. Anarşizm bu tez etrafında siyasetten ekonomiye doyurucu bir entelektüel derinlik de sunar. Bunları sunarken biraz da insanın olumsuzluklarının sistemin olumsuzlukları olduğu iddiasının arkasına saklanır desem haksızlık etmiş olmam. Yüzyıllarca kovulmuş, lanetlenmiş, sefil gibi tamlamalarla insan tarifi vermeyi alışkanlık edinmiş propaganda karşısında insanı korumak içinse; iyi de yapmıştır hani, diyebilirim. Gene de çoğu zaman sistemler değil, insanlar kusurludur. (Ve anarşizmin tutarsızlığı da burada yatar.)

Anarşinin tarif ettiği aynı insan, pekâlâ sistemle de mutlu olabilir. Fakat insanın sistemi doğru işletme üzerine üstün bir kabiliyeti bulunduğu, anarşist düşüncede yeterince gündeme getirilmiştir diyemeyiz. Hatta bu eksiklik anarşiyi sistem bunalımlarından (dediğim gibi çoğu zaman sistemi işleten insanların bunalımından) beslenmeye sıkıştırır. Bu belki anarşizme yapılan en büyük haksızlıktır. 

Yine de buraya kadar yaptığım değerlendirmeler, son yüzyılın gelişmelerinin yarattığı bunalımlarla genişleyen zemininin anarşizmin zemini olduğu gibi bir iddianın altını dolduracak yeterlilik sunar. Ne var ki bu zemin, anarşizmin kargaşa (kaos) değil, insicam (harmoni) arayışını ifade ettiğini ise göz önünde bulundurmaz. Yani zemin, yeni dünya düzeni değil, yeni dünya düzensizliği talebindedir. Üstelik dünyanın dört bir tarafında genişleyen bu zemin için artık neredeyse her faktörün zengin argümanlar oluşturduğu söylenebilir.

Fakat ana faktörler hep kapitalist rekabetin mahsulüdür. Çatışmacı, tokuşmacı, yok edici kapitalist rekabetin tekelci ideali, insanların özgürlük-güvenlik denkleminin dengesini bozar. Güvenliğin “outsource” edildiği sistemin tekelcilerle işbirliği, toplumlarda özgürlüklerini çok ucuza takas ettikleri düşüncesi oluşturur. Kendi denizine efendi olmak yeni bir inanışa dönüşür. (“believer”). 

Sonra film başlar. Joker, üzerine çullanan kapitalist dünyaya bir tepki verir. Haklı da bir tepkidir. Fakat sonra Joker, istemsiz de olsa jokerleri yaratır. Yani film biterken yanlış da başlar; zemine jokerlik misyonu yüklenir. 

Oysa Joker masumdur. Anlamadığı biçimde yalnız değildir. Zeminden haberi varsa bile niyeti onları hareketlendirmek değildir. Sürprizdir anarşizmin genişleyen zemininin yorum hatasıyla talep ettiği kaos iştahını beslemesi. Ya da hala en masum Joker’dir ve zemin, kaos iştahını tatmin için her şeyi tükettiği gibi Joker’i de tüketir. 

Ve film biter, yazı kalır. 

Senaryonun gerçek hayatın akışıyla koptuğu bir yer var; bir masumdan ya da mazlumdan Joker yaratmak… Bildiğim tek şey; herkesin biraz, bazılarının tamamen kapitalist olduğu ve hiçbir kapitalistin masum, hiçbir kapitalistin mazlum olmadığı… 

Kapitalistlerin yaratacağı bir anarşi yok… Kapitalizmin yaratacağı bir anarşist kapitalizm var.

Yazarın Son Yazıları
Yazarın En Çok Okunan Yazıları