Darbesiz sözlük
"15 Temmuz 2016 günü darbe girişimiyle karşı karşıya kalan Türkiye, milleti ve devletiyle omuz omuza verdiği direniş ve mücadeleyle tüm dünyaya örnek teşkil etmiştir."
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı; bu sözlerin devamında, her yıl panellerden çeşitli dillerde hazırlanan kitaplara, dijital gösterim merkezlerinden konserler ile kısa film ve senaryo yarışmalarına, tematik videolardan mapping ve drone gösterilerine kadar çok geniş bir yelpazede faaliyetlerin duyurusunu yapıyor. Mutlaka web sitesi ve yönlendirmelerini incelemenizi öneririm.
Darbe sözcüğünün toplumsal sözlükten çıkarılması dileğimle…
Enerjide satranç hamleleri
Rusya’nın Ukrayna’yı işgaliyle başlayan süreç, enerji sektöründeki dönüşümü de baş döndürücü bir seviyede hızlandırdı. Almanya, daha bir kaç gün önce Rusya’dan tüm petrol ürünleri ithalatına son vereceğini, bunu kömür ithalatını sonlandırmanın takip edeceğini açıkladı. Alternatif üretemeyip Rusya’ya bağımlı kalanlar, daha önce yaptırımları nedeniyle Putin’in sert tepkisine maruz kalmıştı. Rusya, dolar ya da Euro ile yapılan anlaşmaları, Ruble ödemelere çevirdiğini açıklamıştı. Şimdi, AB Yeşil Mutabakatı kapsamında, bir dizi düzenleme hızla hayata geçirilirken, bu savaşın yansımaları elbette enerji sektörü kararlarına, uygulamalarına da yansıyor. Yapılan bir araştırmaya göre (PwC), AB ülkelerinde KOBİ’lerin %60’ı Yeşil Mutabakat nedir bilmiyor, nasıl dönüşeceğini hiç bilmiyor, hazırlığı hiç yok!
Öte yandan devasa yapılar, yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımında kendileri gibi büyük adımlar atıyor. Geçen ay sonunda Enerjisa ile işbirliği açıklayan General Mobile, yüzde 100 yeşil enerji kullanmaya başladık, dedi. General Mobile, Enerjisa Enerji'den aldığı Yeşil Enerji Sertifikası ile kullanılan elektriğin yenilenebilir enerji kaynaklarından üretildiğini, karbon ayak izlerini azalttığını ve sürdürülebilir enerji kullandığını uluslararası düzeyde kanıtladığını duyurmuştu.
“Öncelikli hedefler; doğayı ve gelecek nesilleri korumak!”
Bu düstur, sürdürülebilirlik çalışmalarının da omurgasını oluşturuyor. Enerji sektöründeki her hamle de bu düsturun yanısıra, yenilenebilir enerji ve enerji verimliliğini hedefliyor.
En yüksek karbon salımına sebep olan çimento, elektrik, demir-çelik, gübre ve alüminyum, beş öncelikli sektör. Doğal olarak yeşil dönüşümde de öncelikli hamleler bu alanlarda bekleniyor. Biz de “Enerjisa Enerji ve Çimsa iş birliğinde Türkiye çimento sektörünün en büyük güneş enerjisi santrallerinden biri Afyon'da hayata geçiyor” haberini görünce, geride büyük vizyon ve çabanın varlığını göz ardı edemeyiz.
Bir yandan en üst yapılarda işbirliktelikleri bir yandan, enerji ve ürünleriyle ilgili ithalat hamleleri, bir yandan da ihracatımız, sektörün dinamizmini de sergiliyor. Örneğin 19 farklı ülkeye elektrikli otobüs ve midibüs ihraç eden Karsan, mobilite başlığını yenilenebilir enerji dünyasıyla buluşturuyor.
Sürdürülebilirlik, büyük bir başlık.
Kimi zaman süreklilik ile karıştırılıyor.
Enerji sektörünün hemen her hamlesi, sürdürülebilirlik gözetilerek yürütülürken, iletişimde bu alanın her haberini, yorumunu doğru okumak gerekiyor. Bunun tek yolu da, her doğru adımın yoluyla kesişiyor: bilgili olmak!
Enerji ve enerji güvenliği
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın web sitesi, vatandaş kadar iletişimciler için de değerli bir kaynağa dönüşmüş durumda. Stratejik İletişim Çalışmaları başlığı altındaki önemli içerikler herkese açık. Mesela “OECD’nin (İktisadi İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı) ülkeleri içerisinde son 15 yıllık süreçte enerji talep artışının en hızlı gerçekleştiği ülke olan Türkiye, sadece önemli bir enerji ithalatçısı değil aynı zaman tüketici ve üretici ülkeler arasında köprü konumunda olması nedeniyle eşsiz bir jeo-ekonomik öneme sahiptir.” cümlesiyle başlayan Enerji ve Enerji Güvenliği bölümünde, konuya ilişkin 8 haber, 6 video ve 3 info grafik yer alıyor. İnceleyen öğrenir.
Saygınlık ve yayıncılık
Bu hafta fair play köşesinde bir büyük yayın abidesi var; Kenan Onuk.
Tanıştığımızda ben mesleğimin başında, o zirvesindeydi. O zirveye, biz tanışmadan en az 20 yıl önce oturduğu için, ilk anda “Kenan ağabey” deyivermiştim. Yıllardır evimizin misafiriydi. Tek kanallı yılların seçeneksiz yayınlarında spor da vardı. Atletizmi, buz patenini sevdiren değil, öğreten adamdı Kenan abi. Sonra seçenekler yükseldiğinde, reyting savaşlarının da kazananı olmuştu. Her biri Türk futbolunun birer abidesi olan Coşkun Özarı, Turgay Şeren, Can Bartu ve Hıncal Uluç her hafta aynı programda buluşurdu. Sonra, kadın izleyicilerin de heyecan ve merakla seyrettiği araştırmalara yansıyan Kale Arkası… “Oynatalım Uğur” sloganı dillere pelesenk olurken Erman Toroğlu-Hıncal Uluç ikilisini, yönetmen Uğur Yıldırım’ın hüneriyle buluşturmuştu. 2000 Sydney’de 400 metre finalini telefonda anlatmıştı. Yanlış anlamayın, yarıştan saatler sonra, gözünü kapatıp startından finişine…
O efsane yarışta, o çok sevdiği Michael Johnson’ın kazanışını, o anın heyecanını tekrar tekrar yaşatarak. O günün yönetmeni Reha Tartıcı anlatmıştı, “şimdi bu sesi, ajanstan gelen görüntü ile birleştirip yayınlarsınız” deyişini… 43.84’te kazanmıştı Johnson, Kenan abi finişi aynı sürede yaparken…
Onun yönlendirdiği işlerde cumhurbaşkanları, başbakanlarla, şampiyonlarla yayınlar yaptım, Bjorn Börg – İlie Nastase maçı izledim, AIDS farkındalık turunda Magic Johnson’ın, Fenerbahçe stadında Bette Middler’ın elini sıktım, dünya rekortmeniyken Colin Jackson, şampiyon iken Alberto Tomba ile konuşabildim.
Büyük bir Fenerbahçeliydi ama tarafsız yayıncılık düsturundan uzaklaşmazdı.
Ekibinden neredeyse her tv kanalına, gazetelere yöneticiler yetişti ama o spor medyasında “baron” olma derdine hiç düşmedi.
Devasa bir spor kanalı, onun vizyonu üzerine inşa edildi, senelerce Türk sporuna hizmet etti.
Aramızdan ayrılışının 17. yılı geride kalırken farklı ve seçkin yeri doldurulamadı.
Değerini, saygımızı en çok da sevgili eşine miras kızına aktarmalıyız. Onur abidesi adamı, Kenan abiyi, sevgi ve rahmetle anarken…
Bir kez daha saygılarımla…