Yeni dönemde Biden'in en önemli görevlerinin başında küresel itibarı sağlama ve ulus marka değerini yükseltme olacaktır.

Trump döneminde; Amerika'nın küresel algısında ve ulus marka imajında düşüşler yaşanmaya başlandı. Tabi ki bunun kaynağı Trump'un izlediği yollar ve aldığı kararlarla doğrudan ilişkili. 

Zaten çeşitli ulus marka indeksleri tarafından açıklanan sıralamalarda Amerika'nın her yıl geriye gittiğini görmek mümkün.

Örneğin; Pew Küresel Tutumlar Anketinde (Pew Global Attitudes Survey) Trump'un yönetimindeki Birleşik Devletleri; Birleşik Krallık'ın % 41'i olumlu olarak görüyor. % 41 yüksek gelebilir ancak bu oran araştırmanın yapıldığı ilk yıldan beri alınan en düşük oran. Fransa'nın % 31'i ve Almanya'nın % 25'i de Trump'ı olumlu buluyor. Yine bu oranlarda bu ülkelerden alınmış en düşük oranlar.

Brand Finance'20 raporunda en güçlü marka değerinde Birleşik Devletler 82,8 trilyon dolar ile dördüncü sırada yer almakta.  Özellikle Covid'19 etkisi ile marka değerinden 13,1 trilyon dolar değer kaybetmiş durumda. Yine aynı raporda; Çin, ABD ile arasındaki açığı gidermeye devam etmekte. 

Geçtiğimiz ay yaşanan Trump destekçilerinin eylemleri yeni oluşturulacak olan indekslerde ABD'nin sıralamasının düşüreceği beklenilmekte. 

Sıralamalarda Amerika ulus markasının değer kaybettiği gözlenmekte ancak unutulmaması gerekir ki; Amerika'nın güçlü marka değeri oluşturmasında ve bunu sürdürmesinde kuşkusuz menşeinde olan küresel markaların payı büyük.

Apple, Microsoft, Facebook, Amazon gibi markalar ABD'nin küresel marka değerini ve algısını ciddi anlamda domine ediyor. Aslında ABD'nin marka değeri; siyasi yönetim biçiminden ziyade sahip olduğu markalar ile kamuoyunda değer oluşturmakta.

Başkan Biden, döneminde düşen ulus marka değerini yükseltmek için çalışacaktır. İlk alınan kararlara ve söylemlere baktığımızda Biden'in yeniden marka imajı inşasına başladığını söylemek mümkün.

Biden öncelikli açıklamalarında; insan hakları, küresel ölçekte özgürlük ve göç ve göçmen sorunları ana temalarına konuşmalarına sıklıkla yer vermekte. 

Benzer şekilde iklim değişikliği teması altında alınan kararlar ve bu temaya ilişkin evrensel organizasyonlarda yer alınacağının taahhüt edilmesi de bir diğer sempati ve ilgi uyandıran konular.

Biden'in insan ve toplum merkezli ulusa ve küresel hareketleri benimseyeceğini söylemesi ile yapacağım çıkarım; kendi döneminde ulus markalamasını tekrar güçlü konuma ulaştırmak adına seçilen iletişimciler.

Tartışma programlarında ya da köşelerde Biden döneminde olacak olanları ya da olması gerekenleri dinliyoruz, okuyoruz. Ancak hem ulus markalamayı hem de Amerika'nın düşen marka değerinin nasıl yükselteceğini konuşmuyor ya da öngörmüyoruz.

Bu konu benim için önemli çünkü; hepimiz nasıl ki bir markanın hedef kitlesinde yer alıyorsak, yine marka olan ya da olmaya çalışan devletlerin de hedef kitlelerinde yer alıyoruz. Bir şekilde yapılacak ulus markalama çalışmalarının muhatabı olacağız, bu yüzden bunları nasıl fark etmek ve hazır olmak gerekir.