Dolar $
32.5
%0.36 0.11
Euro €
34.8
%0.68 0.23
Sterlin £
40.52
%0.07 0.03
Çeyrek Altın
4067.84
%0.31 12.39
SON DAKİKA
Son Yazıları

Toprak ve köyler en büyük zenginliğimiz

15 Aðu 2021

Yazılarımızda uzunca bir süredir; Anadolu insanının girişimci ruhuyla, ekonomi alanında yapmış olduğu işbirliklerini ve bu girişimlerle genel anlamda elde ettiği hayranlık uyandıracak başarılarını, bununla birlikte zamanla iyi niyetin veya yüksek kar beklentisinin kötüye kullanılması ile yaşanan hayal kırıklıklarını dile getirmeye çalıştık.

Ülkenin topyekûn ve dengeli bir şekilde kalkınmasında, özel teşebbüsün vazgeçilmezliği ve bu çerçevede küçük tasarrufların ekonomiye kazandırılmasının önemi yetkililer tarafından sıklıkla vurgulanmaktadır.

Yaşanmış olan birçok olumsuzluğa rağmen tecrübelerden ders çıkararak önce damlaları biriktirip göl yapmayı, sonra da bu birikimleri üretime yöneltip ekonomiye can suyu olmayı, birbirimize güvenerek ve kontrolü elden bırakmadan yeniden işbirliklerini başlatmayı öncelikliler listemizin başlarına yerleştirmeliyiz. Çünkü, küçük mali imkanların birleştirilmesiyle ekonomik kalkınma  hedeflerin gerçekleştirildiği bir çok örnek yurt içinde ve yurtdışında mevcuttur.

Uluslararası alanda; 60'lı yıllardan itibaren iktisadi yönüyle büyük atılımlar gerçekleştirmiş Güney Kore'nin, toprak ve kamıştan yapılmış iptidai evlerden gökdelenlere geçişinde,  Hyundai, Kia, Samsung, LG, Korean Air, Asiana Airlines, Hankook Tires gibi dev sanayi ve teknoloji şirketlerini ekonomiye kazandırmasında, gelişmiş ülkeler listesinde yerini almasında birçok etken yanında, küçük tasarruf sahiplerinin katkısını göz ardı etmemek gerekir.

Kendi ülkemizde ise; işbirliklerine dayalı özel teşebbüslerin Gaziantep, Kayseri, Konya, Kocaeli ve daha birçok Anadolu şehrini ihracatın merkezi konumuna getirmesi, buralara “ekonomisi gelişmiş il” hüviyeti kazandırmış olması en güzel örnekler arasındadır.

Yatırım kararları alınırken temel hedef yüksek kârdır ve bu hedefin temel bileşenlerinden biri de maliyetlerdir. Mevcut şartlarda Ülkemizde en uygun maliyetle yatırımın, tarım sektörü olabileceği akla gelmektedir. Çünkü, tarım sektöründe yatırımın en önemli maliyetini toprak oluşturmakta ve halihazırda Türkiye’de 2 milyon hektar arazi sabırla işletmecisini beklemektedir.

Neden sabırla beklemektedir dedik… Çünkü toprak ihmal edilip atıl bırakılırsa, toprak dostu Aşık Veysel’in deyimiyle, bakmazsak “sadık yar” olmaktan çıkar, insana küser…  Ardından kaybolur gider.

Bu kadar tarım arazisinin neden boş kaldığı ve tarım sektörünün vazgeçilmezi olan köylerimizin neden terkedildiği sorularına göz atacak olur isek...

Özellikle ll. Dünya savaşı döneminde köylü üzerinde yıkıcı etki bırakan aşırı vergilendirme gibi etkenlerin insanların köyde var olabilme umudunu derinden sarsması akabinde, 1950’li yıllarda başlayan sanayileşme ile büyükşehirlere taşınma ve yurt dışına işçi gönderilmesi sonucu boşalan köyler sahipsiz ve milyonlarca hektarlık tarım arazisi atıl kalmıştır.

Ahmet Kutsi Tecer'in terennümüyle, “Bizim ama gitmediğimiz, görmediğimiz.. Uzakta bir köy”  kalmıştır ardımızda.

Köylerden şehirlere yönelik göçün diğer sebepleri arasında, insanların geçim sıkıntısı başta olmak üzere, şehrin sunduğu eğitim, sağlık, güvenlik gibi hizmetler önemli rol oynamıştır.

Bu bağlamda, devletimizin zamanında her köye okul ve sağlık ocağı açma, lojman yapma girişimine rağmen gelir yetersizliğiyle göç kaçınılmaz bir hal almıştır.

Bu nedenlerle kırsal kesimde yaşayan insanlar büyük şehirlerde; elverişsiz konutlarda barınmayı, daha fazla çalışmayı ve yıpranmayı, trafik çilesini, hayat pahalılığını ve ötekileştirilme gibi zorlukları göğüslemeyi, asrın bariz hastalığı stres ile başa çıkmayı göze alarak doğal yaşam ortamını terk etmiştir.

Maalesef ki bu terk Anadolu'da ciddi boyutlarda yaşanmış, yüzlerce yıldır dededen toruna aktarılan tarım bilgi ve birikimi yok olmuş, bu kopuşlar romanlara, hikâyelere konu olmuş... Adına türküler tutturulmuş, yüreklerde sızı bırakan, hasret kokan dizelerinin baş kahramanı olmuştur. Anadolu irfanının bin yıllık kalesi köyler yavaş yavaş yok olmaya yüz tutmuştur.

Ekonomik işbirlikleri konumuza geri dönecek olursak;

Yapılacak şey girişimciler tarafından, işletilmeyen ya da verimli kullanılmayan tarım arazilerin sahipleriyle işbirliği yapmaktır. Bu arazilerin atıl olması nedeniyle kiralama bedelleri girişimci için uygun ve mal sahibi için de tatminkâr seviyede olacaktır.

Sahibi, arazisini ister kiraya versin, isterse de ekonomik işbirliğine bizzat katılım sağlasın, toprak her halükârda yok olma riski taşımayan bir sermaye olduğu için kişinin bu girişimden zarar görme ihtimali de olmayacaktır...

Haftaya İnşallah, tarım sektörü yatırımının yüksek kârlılığını, sektörün enflasyonla mücadeledeki önemini, istihdama katkısını ve diğer iş kollarına etkisini ele alacağım.

Yaşadığımız sel felaketinde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza rahmet ve yakınlarına başsağlığı diliyorum. Yaraların elbirliğiyle en kısa sürede sarılması temennisiyle değerli okuyucularımı saygıyla  selamlıyorum.

Yazarın Son Yazıları
Yazarın En Çok Okunan Yazıları