Dolar $
34.09
%0.01 0
Euro €
37.69
%0.09 0.03
Sterlin £
44.78
%0.02 0.01
Çeyrek Altın
4481.97
%0.02 0.69
SON DAKİKA
Son Yazıları

İflas endişesiyle faiz indiriyorlar

09 Mar 2020

Koronavirüs salgınıyla bozulan ekonomik güven ortamı hanehalkı harcamalarını frenlerken finansal piyasalarda genele yayılan panik satışların artmasından kaygılanan merkez bankaları varlık fiyatlarındaki düşüş sebebiyle doğabilecek zincirleme iflasları engelleyebilmek için faiz silahına sarıldı.

Dünyada komplo teorilerinin dışında yaşanan bir gerçek var… O da 2008 küresel krizinden bu yana devletlerin ve merkez bankalarının  tüm para ve maliye politikalarına rağmen global ekonominin istenilen seviyeye gelememesi. Küresel krizin ekonomideki durgunluk etkisi geçmeden dünyanın koronavirüs salgını ile karşı karşıya kalması “tuz üzerine biber” misalini veriyor. “Dünya yeni bir küresel krize mi gidiyor?” diye düşünenlerin sayısı da giderek artıyor.

Dolayısıyla dünyada bozulan ekonomik güven ortamı, hanehalkı harcamalarındaki gerileme ve finansal piyasalarda genele yayılan panik satışlar ile riskli varlıklardan altına agresif bir yöneliş yaşanıyor. Küresel merkez bankaları ve yatırım bankaları, düşen varlık fiyatları ve oluşabilecek zincirleme iflaslardan ciddi şekilde endişe ediyor. Merkez bankalarının bugün için “faiz indirmek”ten başka düşünebileceği ve çözüm üretebileceği bir çâre görünmüyor.

fed-7

Belirsizlik ve panik havası zirvede

Salgının ne kadar süreceği ve ekonomiye hasarının ne kadar olacağı konusunda dünyanın bir belirsizlik yaşadığı ortamda panik havasını hangi hamlelerin dağıtacağına karar verilemiyor. 2008 krizinin etkilerini gidermek üzere merkez bankaları tarafından 11 yıldır genişleme ve negatif faiz politikaları uygulandığı halde istenilen seviyeye gelemeyen küresel ekonomide yeni bir krize karşı araç ve yeterli fonun bulunmadığına da işaret ediliyor.

Söz konusu konjonktürde Türkiye daha avantajlı. En azından son 10 yıldır sahaya sürdüğü antikriz hamleleri, 2008 küresel krizinden bu yana uygulanan para ve maliye politikaları, yapısal reformlar, üreten ve finansal kesimin desteklenmesi, son dönemde ağırlık kazanan ihracat ağırlıklı büyüme ve enflasyon ile birlikte faizlerin tek haneli rakamlara çekilmesi noktasında üretilen çözümler dünya genelinde oluşabilecek olumsuzluklara karşı Türkiye’nin elini rahatlatıyor.

fed-6

Ekonomide dengeler bozuluyor

Küresel merkez bankalarının koronavirüs salgını çerçevesinde üzerinde en fazla durduğu iki konu var… Bunlardan biri hanehalkı tüketiminin giderek azalmasıyla gerileyen üretim. İkincisi ise varlık fiyatlarında görülen yüksek düşüşler.

Birkaç ay içinde 70 dolar seviyesindeki petrolün bugün 45 dolar olarak ifadesi sadece ekonomik dengelerin bozulduğunun en bariz işaretlerinden biri. Bunun yanında uluslar arası piyasalarda tahvil faizlerinin dip noktaya ulaşması ve getirilerinin düşmesi, sermaye hareketleri ile doğrudan veya portföy yatırımlarının dip seviyelerde azalması yine olumsuz göstergeler arasında.

Malûmunuz varlıklar ekonomiye gerçek değerini veren unsurlar. Gayrimenkul, makineler, sermaye, likit mallar gerçek varlıklar olarak öne çıkarken piyasalarda değerlendirilmeye çalışılan döviz, altın, gümüş, tahvil ve menkul kıymetler finansal varlıklar olarak bilinir. Emtia ve gayrimenkul gibi varlıkların fiyatı da yine arz ve talep faktörlerine bağlı farklılıklar gösterebilir. Diğer taraftan varlıklar ille de elle tutulur, gözle görünür de olmayabilir. İşgücü, marka, zanaat ve akıl teri de ekonomiye yüksek katkılar sağlayabilen faktörler.

fed-10

Krizlerin temelinde ne yatıyor?

Dünya en son 1929 yılındaki büyük buhrandan sonra 2008 yılında küresel krizle ile yüz yüze geldi. ABD piyasaları kaynaklı 2008 krizinin sebeplerini burada uzun uzun anlatacak değilim. Burada bilmemiz gereken krizlerin genellikle o veya bu sebeplerle varlık fiyatlarında oluşan dengesizliklerle oluşması. Buna ekonomik dilde aşağı veya yukarı varlık fiyatları köpüğü de deniyor. Faiz, döviz, hisse senedi ve emtia fiyatları gibi varlıkların fiyatları aniden derin dalgalanmalar yaşarken finansal piyasalar ile birlikte reel sektörü de derinden etkiliyor. Ama saydığım dört parametre krizlerde en fazla belirleyici faktörler.

Sözü getirmek istediğim nokta; merkez bankalarının faiz indirmeleri krizlere çâre oluyor mu, koronavirüs salgını ile yeni bir krize yuvarlanan dünyada bankaların çabaları küresel ekonomiyi nereye götürecek, kurtarabilecek mi, ona bakmak…

fed-4

Dot.com krizi yeni bir kriz doğurdu

2008 krizinden önce 10 Mart 2000’de yani tam 20 yıl önce ABD’de patlayan “dot.com borsa krizi”ni hatırlayanımız yoktur. İnsanın gözünün doymazlığı söz konusu krizle bir kez daha ortaya çıkmış oldu. İnternetin ve akıllı cihazların yeni yeni ismini duyduğu dünya, “en değerli şey bilgi” kandırmacası ve üflemeleriyle yaklaşık 5 trilyon dolar zarara yol açacak bir krizin içine yuvarlanmıştı.

Öyle ki, hisse senetlerine artan ilgiyle ABD Nasdaq borsasında şirketlerin ortalama değerleri yüzde 40 artmış ve 400’e yakın internet şirketinin toplam değeri 1,5 trilyon dolara ulaşmıştı. Bu da ABD hisse senedi pazarının yüzde 10’una denk geliyordu. Sonunda Nasdaq öyle bir patladı ki Amazon’un 107 dolar olan hisse senedi değeri aniden 7 dolara düştü Cisco’nun hisseleri yüzde 86 eridi. Birkaç büyük şirket dışında borsada iflas etmeyen, yok olmayan şirket kalmadı.

Kriz ABD’de olunca tabii FED’in de müdahalesi gerekiyor. Nitekim düşük faiz politikasına geçen FED’in hamlesi ABD tahvillerine artan talebi baskılarken azalan risk primleri hızlı kredi artışını ve yüksek büyümeyi sağladı, varlık fiyatlarını adeta uçurdu. Özellikle gayrimenkul piyasasında konut fiyatları 2006’ya gelindiğinde yüzde 150 artarken büyük bir köpük oluştu. Hisse senedi fiyatları da ortalama yüzde 100’e varan oranlarda yükseldi.

fed-3

Nasdaq krizi bile ders olmadı

Dedik ya, insanoğlunun gözünü ancak toprak doyurur… Dot.com krizi öncesi kredi artışı, ekonomik büyüme ve emtia fiyatlarına bağlı enflasyon artışını getirdi. Kapitalist ekonomide enflasyona karşı kullanılacak tek enstrüman faiz. Bu defa FED faiz artırımlarına başladı. Varlık fiyatlarında öyle artışlar oldu ki, 2004 yılında yüzde 1 seviyesinde olan faizler 2007 yılında yüzde 5,25’e kadar çıktı.

Bu defa da faiz oranlarındaki artış gayrimenkul ve hisse senetleri fiyatlarını düşürdü. Beraberinde değişken faizle konut kredisi kullanan kişiler borçlarını ödeyemedi. Kredi ödeyemeyenler o kadar çoğaldı ki birçok banka büyük zararlar yazmaya başladı. Ekonomi küçüldü, varlık fiyatları dip yaptı. Kriz Eylül 2008’de dev yatırım bankası Lehman Brothers’ı batırırken birçok banka ve finansal kuruluş da tarihe karıştı. 2008 küresel krizi ABD’den başlayarak tüm dünyayı sardı. Küresel ekonomi resesyona girdi ve gelişmiş ülkeler hâlâ içinden çıkamadığı deflasyon girdabına düştü.

fed-9

2008’den bu yana durgunluk sürüyor

Liberal ekonomi bu ya, bu defa merkez bankaları deflasyonu, ekonomik durgunluğu yenmek için faizleri yeniden aşağı çekerken piyasalara likidite pompaladılar. Varlık alım programları devreye girdi. O dönemde FED 2 trilyon dolar, Avrupa Merkez Bankası (ECB) 623 milyar euro, İngiltere 200 milyar sterlin civarında piyasaya para bastılar.

Tabii bu kısır döngü. Bugün de merkez bankaları hem 2008 yılından gelen krizi izole etmek hem de koronavirüs salgını sebebiyle iyice duran küresel ekonomiyi harekete geçirmek için yeniden faiz indirimlerine sarıldılar. Tabii en büyük dertleri işletmeleri ve özellikle bankaları iflastan kurtarmak. Başarılı olabilecekler mi? Net cevap hayır… Kapitalist ekonomilerin karakteristik özelliği, cibilliyeti belli…

Genel görüş şu: Yüksek kredi artışları ve faiz indirimleri borçluluğu ile varlık fiyatlarını artırarak köpük oluşturur. Şayet köpük yükselirse ardından ekonomik kriz gelir. Deflasyon ve tüketimin azaldığı bir ortamda borçluluk oranları yüksek olmasa da ilerleyen dönemlerde piyasalarda oluşacak oynaklıkla yeni bir krizin kapısı çalınır.

fed-1

Yeni krize açılan yol koronavirüs

ABD/Çin ticaret savaşlarını durgunluğun sebebi olarak yıllarca piyasalara yutturan kapitalist ekonomi, anlaşma yapıldığı halde dünyayı yaklaşan küresel krizden kurtaracak gibi görünmüyor. Bahaneleri de hazır… Koronavirüs… Bugün tüm ülkeleri tehdit eden koronavirüsün piyasalar üzerinde etkili olduğu Ocak ortasından bu yana ciddi kayıplar içerisinde olduğu belli. Çin Merkez Bankası daha ilk günlerde faizlerini  ciddi şekilde düşürdü, piyasaya 1,5 trilyon yuan para enjekte etti. Buna rağmen gerek Çin ve gerekse küresel piyasalar hâlâ kayıp yaşıyor. Petrol fiyatları 45 dolar seviyesine, ABD on yıllık tahvil faizi yüzde 1’in altına indi.

Gelinen noktada FED acil faiz indirimiyle diğer merkez bankalarının önünü açtı. Bu hafta Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) faiz kararını takip edeceğiz ve göreceğiz ki FED politikalarının Avrupa’da baskın olduğunu göreceğiz. Merkez bankaları sadece faiz indirmekle kalmayacak aynı zamanda bilanço genişletecek yani varlık alımı programlarını da devreye alacaklar. Koronavirüs tehdidiyle faizler iyice düşürülecek, varlık alımlarıyla piyasalar desteklenecek. Küresel ekonomi faizin elinde bir oyuncak gibi oynatılacak. Bu krizden en kârlı çıkacaklar kesesini, kasasını dolduranlar olacak.

fed-8

FED’in faiz indirimi sorunu çözer mi?

Dikkat edilirse küresel krizlerin temeli olan ABD’de ekonomik veriler oldukça sağlam bir görüntü veriyor. Ekonomik güvenden tutun, üretim, ihracat, istihdam ve diğer alanlarda güçlü bir trend sergileyen ABD’nin koronavirüs salgını konusunda ilk adım atanlardan olmasını manidar bulmak lazım. Zira ABD’nin ekonomik olarak en fazla zorlandığı konu, dünyanın en yüksek borca sahip ülke olması. ABD nasıl olsa çeşitli vesileler ve desiselerle “emme basma politikası”yla küresel merkez bankalarını da peşine takarak bu borçluluğu sürdürülebilir hale getiriyor, keyfine bakıyor. Bu hafta ECB 5 baz puanlık bir faiz indirimi yapacak. Aynı anlayışı ardından Japonya ve İngiltere merkez bankaları devam ettirecek.

Zira ABD acil faiz indirimlerini Nisan 1994, Ekim 1998, Nisan 2001, Eylül 2001, Ağustos 2007, Ocak 2008 ve Ekim 2008 dönemlerinde gerçekleştirdi. Peki geriye dönüp baktığımızda indirimlerin faydası oldu mu, hayır… Son 50 baz puanlık acil faiz indirimi de yine dünyaya faydalı olmayacak. Olsa da kendine yarayacak. Hatta faydayı kendi lehine çevirmek için para politikasını dünya için değil kendi lehine işletecek.

fed-2

FED operasyonu boş çıkarsa ne olur?

FED’in faiz indirimi ve yine bu ayın 19’unda 35 baz puanlık yapmayı planladığı faiz indirimleri ve beraberindeki merkez bankalarının aynı yöndeki hamleleri koronavirüs tehdidi taşıyan küresel ekonomideki sorunu çözemezse işte asıl kıyamet ondan sonra kopacak. Sözde piyasaları toparlamak için yapılan FED hamlesinden sonra New York borsalarının negatif kapanış yaptığını ve ABD tahvillerine büyük bir alım geldiğini, faizlerin tam 150 yıl sonra yüzde 1’in altına düştüğünü ve faiz hamlesinden sonra küresel birçok banka hisselerinin zarar yazdığını unutmayalım.

Halen durgunluk yaşayan küresel ekonomi belki de IMF, Dünya Bankası ve diğer uluslar arası örgütlerin küçülme beklentilerini bile geride bırakıp yeni bir krize yelken açacak. Zira böyle kaotik bir ortamda merkez bankalarının enflasyon hedefleri dumura uğrarsa işte o zaman yandı canım keten helva!

fed-11

Tehditten çok fırsatlar daha fazla

2008 küresel krizinden bu yana birçok jeopolitik, politik, ekonomik ve terör riskler yaşayan Türkiye elde ettiği kazanımlar ve aldığı para ve maliye politikalarına yönelik tedbirlerle koronavirüs tehdidine karşı diğer ülkelere göre daha sağlam bir görüntü sergiliyor. Faiz indirimlerini sürdüren Türkiye’nin ise özellikle son bir yıldır krizlere yönelik hazırlık yaptığı ifade ediliyor. Bir yıl dolmadan faizlerini yüzde 24’ten yüzde 10,75’e çeken Türkiye cari dengedeki başarısı, ekonomik güven, sanayi üretimi ve borçluluk oranlarındaki iyileşmelerle dikkat çekiyor.  

Yeni Ekonomi Programı (YEP) çerçevesinde yapısal reformlarına ağırlık vererek reel sektör ile finans sektörünü en iyi şartlarda buluşturmaya çalışan hükümetin ekonomi politikaları da takdir topluyor. Türkiye’nin ekonomide en güçlü yanı hanehalkının harcama isteğinin devam etmesi.

Koronavirüs sebebiyle belki Irak ve İran kaynaklı Ortadoğu’da ihracat kayıpları yaşasa da başta Avrupa ve ABD olmak üzere ithalatın Türkiye’ye kaydırılması kısa vadede üretimi yüzde 25 artıracak ve ihracat, istihdam kapasitesinin artmasına sebep olacak. Dolayısıyla Türkiye’nin coğrafi konumu ve kaliteli üretimi, lojistikteki yüksek potansiyeli sebebiyle koronavirüs salgını Türkiye için tehditten çok bir fırsat olarak ortaya çıkıyor.

fed-5

FED’in faiz indirimleri Türkiye’yi nasıl etkiler?

Genel çerçeveden bakıldığında FED başta diğer küresel merkez bankalarının faiz indirimleri risk iştahını artıracağından Merkez Bankası’nın (TCMB) faiz indirimlerine destek olur. Üreten kesim rahatlarken tüketim daha da artar. Piyasalar dünyadaki durgunluğu hissetmez. Birçok yorumcunun yüzde 10,75’ten sonra TCMB’nin faiz indirmesinin riskli olacağını belirtmesine karşılık, söz konusu küresel faiz hamlelerinin Merkez Bankası’nın önünü açacağı gözleniyor. Yani Merkez Bankası 19 Mart’taki Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında yine 25-75 baz puan aralığında faiz indirimlerine devam edeceğe benziyor. Burada FED’in faiz hamlesine rağmen dünyada panik havasının düşmediğine ve ABD tahvillerine halen ilginin fazla olmasına dikkat etmek gerekiyor. ABD’nin faizleri küresel ekonomiden ziyade kendi menfaatine düşürdüğü de iyi bilinmeli.

 İhracatını artıran 6 ülke arasında

Ticaret Bakanlığı ve Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) verilerine göre koronavirüs tehdidi altında dünyada en fazla ihracat yapan 10 ülkeden 9’unun ihracatı geriledi. Ancak Türkiye 62 ülke arasından sıyrılarak dünyada ihracatını artıran 6 ülkeden biri oldu. Dış ticaret hacmini Şubat ayında yüzde 9,6 oranında yükselten Türkiye geçen yılın aynı ayına kıyasla ihracatını yüzde 2,31 artarak 14 milyar 655 milyon dolara, ithalatını yüzde 9,93 artışla 17 milyar 651 milyon dolara çıkardı. Son 12 aylık ihracat ise 182,1 milyar dolara ulaştı. Şubat’ta en fazla ihracat Almanya, Irak, İngiltere’ye yapıldı. Rusya, Çin, Almanya ise en fazla ithalat gerçekleştirilen ülkeler oldu. Bu arada 2019 yılındaki yüzde 0,9’luk büyümenin önemli bir bölümü net ihracat artışından kaynaklandı. Aynı performansın bu yıl da devam edeceği tahmin ediliyor.

Yazarın Son Yazıları
Yazarın En Çok Okunan Yazıları