Rapor, Türkiye'nin 2005 yılında başlayan tam üyelik sürecinde yayımlanan arasında en eleştirel rapor olarak değerlendirildi.

Avrupa Komisyonu tarafından tam üyelik müzakereleri yürüten her ülke için ayrı ayrı hazırlanan raporda Türkyie'de demokrasi ve hukukun üstünlüğü alanlarındaki gerilemenin devam ettiği ve geçen yıl AB'nin verdiği tavsiyelerin görmezden gelindiği ifadesi yer aldı.

Raporda ayrıca AB'ye tam üyelik hedefini Erdoğan'ın Nisan ayında tekrar dile getirmiş olmasına rağmen Ankara'nın AB reformları gerçekleştirme konusunda artık irade göstermediğine işaret eden ifadeler yer aldı.

Raporda, "AB'nin (Türkiye'deki) demokrasi, hukukun üstünlüğü, temel hak ve özgürlükler ve yargı bağımsızlığında gerilemenin devam ettiğine yönelik ciddi endişesi giderilmedi. Birçok alanda gerileme devam etti" ifadesi yer aldı.

Raporda, "Bu şartlar altında Türkiye'nin katılım müzakerlerindeki ilerlemesi fiilen durma noktasına gelmiştir" denildi.

Türkiye Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada raporda "çifte standartlı" yaklaşım sergilendiği ve raporda yer alan "mesnetsiz iddiaların ve haksız eleştirilerin" kabul edilmediği ifade edildi. Bakanlık AB'yi Türkiye'ye verdiği sözleri tutmamakla ve sorumluluklarını yerine getirmemekle suçladı.

Açıklamada "Türkiye, AB'ye üyelik yönündeki stratejik tercihini en güçlü şekilde sürdürmektedir" ifadesi yer aldı.

Açıklamada "AB'nin, ortak genel çıkarlarımızı dikkate alarak, Türkiye'yi günlük al-ver ilişkisi yapılacak bir ortak olarak değil, müzakere eden bir aday ülke olarak görmesi ve ahde vefa ilkesi doğrultusunda bunun gereklerini yerine getirmesi herkesin yararına olacaktır" denildi.

Türkiye'nin AB üyelik müzakereleri önemli bir yükselmekte olan piyasa ekonomisi ve ticaret ortağı haline gelmesini sağlayan ekonomik ve siyasi reformların ardından 2005 yılında başladı.

Ancak 2016 yılında yaşanan 15 Temmuz darbe girişiminin ardından Erdoğan'ın attığı sert adımlar nedeniyle Türkiye AB yolundan saparken AB ile ilişkileri bu yılın başına kadar son derece gergin durumdaydı.

Raporda 2016 yılı ortasında başlayan muhaliflere karşı operasyonların devam ettiği belirtililrken, "gazeteciler, yazarlar, avukatlar, akademisyenler, insan hakları savunucuları ve eleştirel seslere getirilen geniş çaplı kısıtlamaların" devam ettiği ifade edildi.

Ankara Irak ve Suriye ile komşu olması nedeniyle karşı karşıya olduğu tehditler gözönüne alındığında alınan güvenlik önlemlerinin gerekli olduğunu savunuyor.

AB'nin gücünün demokratik olarak yeteri kadar denetlenmediğini söylediği Erdoğan'ın 2017 yılından itibaren cumhurbaşkanlığı yetkilerini artırması ve dış politikada atılan sert adımlar da ikili ilişkileri kötü etkiledi.

Bu yılki raporda Avrupa Komisyonu Türkiye'nin "üyelik yükümlüklüklerini yerine getirme kabiliyetine" yönelik soru işaretleri bulunduğunu ve Ankara'nın ekonomiden hukukun üstünlüğüne kadar birçok alanda "nispeten kalıcı olmayan" reformlar izlediğini ifade etti.

Türkiye'nin AB üyelik müzakerlerinin durdurulup durdurulmayacağına karar verme yetkisi Komisyon'da değil. Bu kararı ancak 27 AB üyesi ülke alabiliyor. Fakat bu ülkelerden birçoğu Türkiye ile derin ticari ilişkilere dayalı nispeten daha gevşek bir ilişki kurulması gerektiğine inanıyor.