Evet ülkemizde Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler (KOBİ) ekonominin yüzde 95’ini kapsıyor. Ekonominin yüzde 95’i KOBİ kaynaklı. İhracat, ithalat ve her türlü ticaret KOBİ’ler üzerinden yürütülüyor.

KOBİ nihayetinde; ciro, istihdam, üretim, pazarlama, ticaret ve ciro demek. Dünyada da böyle Türkiye’de de…

Ekonomi belki arz ve talep kaynaklı ama işin bir de ticaret ve rekabet ayağı var. Küresel veya iç pazarda ticaret yaparken rekabet gücünüz yoksa bir zaman sonra yerinizde saymaya ve neticede işinizi kaybetmeye kadar varan sıkıntılı bir süreç içine girebilirsiniz.

İş dünyası bu kaygıları günümüzde daha sık yaşıyor. Endişelerini minimize etmek de için her alanda rekabet silahını kullanmaya çalışıyor. Maamafih ekonominin temeli serbest pazar. Böyle bir ummana girmişseniz haksız rekabet de dahil birçok olumsuzluğu göğüslemeniz gerekiyor.

***

İşinizi korumak ve sürdürülebilir gücünü yükseltmek için rekabet şart. Rekabette bir adım öne çıkmanın yolu ise “dijitalleşmek”… Açıkçası sürdürülebilir iş ve gelire, sürdürülebilir istihdam ve üretime ulaşmak tamamen dijitalleşmeye bağlı.

İşletmenizi sürdürülebilir hale getirmek istiyorsanız dijitalleşmek zorundasınız. Aksi halde siz de dijitalleştiremediklerimizdenseniz konvansiyonel metotlarla dünyada bir karış ilerleyemezsiniz. Şu anda işleriniz iyi gibi görünse de biliniz ki çok yakın gelecekte rekabet gücünüzü kaybedip gazellere karışacaksınız, benden söylemesi.

Nitekim müşteri alışkanlıklarının sürekli değiştiğini gözlemliyoruz. Müşteri deneyimlerinin zaman tanımadan değişimine nasıl ayak uyduracaksınız? Tabii ki verileri analiz ederek… İşinizle alâkalı datalarınızı güncelleyip hipotez ve sentez yoluyla realiteye ulaşarak yürüyeceksiniz. Nicelikten çıkıp niteliğe dönmeden yani dijitalleşmeden ilâ nihaye dünya ticaret arenasında yer alma şansınız yok.

Demek istediğim, hem işletmenizi hem de ülke ekonomisini katma değerli hale getirmek ve rekabet gücünü yükseltmek bugünkü şartlarda dijitalleşmekten geçiyor.

***

Aslında birkaç gündür kaleme aldığım yazılarımla eldeki verilerin en iyi şekilde kullanılmasının ve değere çevrilmesinin önemine dikkat çekerek işinizin ve gelirinizin önünü açmak istiyorum.  

Bugün hangi taşın altını kaldırsanız bilgi fışkırıyor. Bilginin olmadığı yer artık yok gibi. Hep söylenir ya, “Devir bilgi çağı” diye… Hayır, artık devir bilgi çağı değil. Çağ; bilgiyi kullanma, bilgiden değer oluşturma, bilgiyi ürüne çevirme, bilgiden zenginleşme devri.

İşte bu saydıklarım en iyi dijitalleşme ile sağlanıyor. Uzmanlar dijitalleşmeyi “sıfır ile 1 ile arası” diye tarif ederken objeyi, nesneyi, sesi, görüntüyü, ürünü veya herhangi bir olayı veya gelişmeyi analiz seviyesine getirebilmek için anlaşılabilir rakamlara dökebilmek olduğunu söylüyorlar.

Dedim ya, dijitalleşme ile doğruyu doğru, yanlışı yanlış ölçümleyebiliyorsunuz… Ölçülebileni kontrol ediyor, kontrol ettiğinizi de rahatlıkla yönetilebilir hale getirebiliyorsunuz. Veriler elinizde size farklı farklı kapılar açarak değerlerinize değer katarken fark oluşturduğunuz için de kısa yoldan zenginleşiyorsunuz.

Halen elimizde teknolojiye açık, dijitalleşmeyi seven bir Z kuşağımız var. Bu kuşakta da işsizlik oranı yüzde 30’lara yaklaşmış durumda.

Zenginleşmek aynı zamanda krizleri fırsata çevirebilmek değil mi? İşte fırsat!

Yüksek bir genç işsizlik oranına sahibiz. Ama elimizin altında genç ve dinamik nüfus, yüksek akıllı telefon ve mobil internet penetrasyonu, coğrafi konumun getirdiği bölgesel olabilme avantajlı ulusal ve uluslararası anlamda önümüzü açacak önemli avantajlarımız var.

Söz konusu şartlarımızla bölgesel gücümüzü ve ihracat kapasitemizi dijitalleşme ve e-ticarete yatkın Z kuşağımızla yükseltebilir, zenginleşmenin kapılarını işsiz gençlerimizle aşabiliriz.

Ülke böylece hem işsizlik sorununu çözer hem de orta gelir tuzağından kurtulmuş olur.