Dolar $
32.54
%0.08 0.02
Euro €
35.02
%-0.09 -0.03
Sterlin £
40.83
%-0.11 -0.04
Çeyrek Altın
3992.05
%0 -0.16
SON DAKİKA
Son Yazıları

Yeraltındaki faylar değil yer üstündekiler de yıkıyor!

27 Aðu 2020

Kentsel dönüşüm denilince sadece deprem akla gelmesin… Bir haftadır yaşadığımız afetler, derelerin dahi yer üstünde yıkıcı birer fay hattı olduğunu gösterdi. Yüzde 70'inin deprem kuşağında olduğu ülkemizde önemsemediğimiz sel felaketi artık ciddi bir risk. Geçmişte su baskınları, şiddetli yağmurlara dayalı toprak kaymaları, çamur akmaları, kaya yuvarlanmaları can ve mal kaybına sebep oluyordu.

Şimdi durum daha farklı. Değişen iklim koşulları deprem kadar sel, toprak kayması, rüzgâr, küresel ısınma ve buna bağlı afetler bundan sonra hayatımızda daha fazla yer alacak… Belki küçük küçük gördüğümüz hortumlar, devâsa hâl alıp kıyıları vuracak… İklime bağlı afetler yaşantımızı daha fazla tehdit edecek…

Şu hiç unutulmamalı… Özellikle çay ve dere yatakları daraltılırsa veya akışı engelleyecek ameliyeler yapılırsa su bir gün gelir, sizi olduğunuz yerden atar.

***

Ağustos ayının sıcak günlerinde Giresun, Samsun, Çarşamba, Salıpazarı, Terme, Rize ve Trabzon’da yaşanan büyük sellerde binalar değil istinat duvarları bile yerle bir oldu.

Nice canlar kayboldu… Ne ev-bark, ne dükkan, ne mağaza, ne işyeri, ne araç, ne bağ, ne bahçe kaldı. İnsanların gözü gibi baktıkları, bakmaya kıyamadıkları fındıklıklar, çaylıklar sulara, çamurlara gömüldü... Çoğu mal-mülk toprak ve kayalıklar altında kaldı.

Sel felaketinin depremden farkı, 10-15 saniye değil, saatler sürmesi… Deprem bir-iki dakika içinde yıkıyor… Sel ise yağmurlara bağlı günler boyu ezip geçiyor, nefes aldırmıyor… Artçısı da gerçeği de belli değil. Yıkmakla kalmıyor, deprem gibi insan hayatında onarılmaz, onulmaz yaralar açıyor.

Görünen fotoğraf şu: Türkiye’de ve özellikle deprem riski hiç bulunmayan Karadeniz’de yer üstünde bulunan su yolları ve dereler birer yıkıcı fay olmuş da insanların haberi yok… Uyarılara rağmen umursanmamış… Bilinçsizlik almış başını gitmiş!

***

“Tabiata karşı durulabilir mi… Başa gelen çekilir deyip karalar mı bağlayacağız… İyi de ne yapacağız? ” diyenleri duyar gibiyim.

Doğaya kulak verelim, yeter!

İçişleri Bakanımız Sayın Süleyman Soylu, geçenlerde deprem ile ilgili “fay yasası”ndan bahsediyor ve bu konuda Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile bir çalışma içinde olduklarını söylüyordu.

Elimizde 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun var. 6306 sayılı yasa; ülke ve kent ölçeğini göz önünde bulundurarak deprem, yangın, su baskını, yer kayması, kaya düşmesi, çığ, tasman ve benzeri afetler tehlikesi altında bulunan riskli alan ve riskli yapıları dönüştürmeye imkân sağlıyor.  

Yeri geldiğinde güncellemeler yapılıyor ancak yasa afetlere yönelik hazırlanmış gibi görünse de demek ki kapsamı dar... İçinde nehir, çay ve derelerin olduğu bir “fay yasası”na ihtiyaç olduğu ortada.

Kanaatime göre son afetler; söz konusu kanunun bağlı yasalar veya yeni çıkarılacak kanun ve tüzüklerle tevhit edilip yeniden ele alınması ve geniş kapsamlı kentsel dönüşüme müsait hale getirilmesini vaz ediyor.

Fayları sadece yer altında aramayalım, yer üstüne de bakalım derim.

***

O halde bundan sonra yapılacak birinci iş; depremin dışında sel, fırtına, toprak kayması gibi bilumum felaketlere karşı, kanunda yeni düzenlemelere yer açılmalı… Farklı tedbirler ve uygulamalara gidilmeli. Özetle demek istediğim, genel çerçevede risklere ve tehditlere insanlar ortak edilmeli. Öyle ki bu olumsuzluklar yalnızca hükümet bütçesiyle ve devlet imkânlarıyla izale edilecek, çözülecek hususlar olmadığı görülmeli.

İkincisi; sel felaketine maruz kalan yerleşim alanları acilen uygun yerlere taşınmalı… Dere yatakları ve suyun geçmesi muhtemel bölgelere asla iskân verilmemeli… Yapılaşma ve ulaşım, sadece dereler değil taşması muhtemel nehir ve çay yataklarından dahi uzaklaştırılmalı. Su yolu kenarları en az 150-200 metre boş bırakılmalı veya park alanları haline getirilmeli.

Üçüncü olarak; dere yatakları ve su yolları iskan mahalli değil ya akışına bırakılmalı ya da elektrik enerjisi üretir hale getirilmeli.

Buna benzer çok sayıda tedbir hayata geçirilebilir…

Önemli olan; “her şeyi devletten beklemek” değil, afetlere karşı devlet-vatandaş işbirliğinin ve ortaklık anlayışının hâkim kılınması ve bu alanda imkânların genişletilmesi.

İleriki günlerde kıymetli yazarımız kentsel dönüşüm uzmanı Sayın Mimar Nihat Şen ile malûm konuya dair bir söyleşimizi kaleme almak istiyorum.


Yazarın Son Yazıları
Yazarın En Çok Okunan Yazıları