Dolar $
32.59
%0.18 0.06
Euro €
34.68
%-0.19 -0.06
Sterlin £
40.44
%-0.42 -0.17
Çeyrek Altın
4091.03
%0.58 23.42
SON DAKİKA

Yarının ekolojik sorunlarının anahtarı kadın

Ülkemizdeki terbiye ve kültür gereği "Cennet analarımızın ayaklarının altında" diyerek büyüdük ve başta anamız olmak üzere hanımlara hiç kötü davranmadık. Ama ne oldu bize de gün geçmiyor hanımlara şiddet haberi ile karşılaşıyoruz. Yok bu yazı kadına şiddet konusunda değil.

Aslında, dünyadaki ekolojik sorunların çözümü de onlarda demek istiyorum. Bir diğer konuda, kadınların bütçeyi nedenli iyi kullandığıyla ilgili. Biliyorsunuz evlerdeki yaşam bütçesini hep hanımlar koordine eder. Hangi pazarda sebze, nerede meyve ucuz bilirler. Yıllardır ona göre bir ev bütçesi yapar ve yönetirler. Aslında, bu tip yönetim oto kontrolü de beraberinde getiriyor. Yine de var gücüyle çalışan kadın evinin geçinmesi için elinden gelen çabayı yapıyor. Bazen eve para getirerek bazen de evdeki parayı tutumlu bir şekilde kullanarak. Haftalık olarak yayınlanan, Dünyanın en eski ve en iyi bilinen hakemli genel tıp dergilerinden biri Lancet, tarafından yayınlanan yeni dünya demografisi tahminlerinin en ilginç olanı hanımlarımızın doğurganlıklarının bu dünyadaki nüfusu artırdığı ve bunun da iklim başta olmak üzere çeşitli konularda sorun oluşturduğunu ortaya koymuş. Yani bunun mealen açıklaması gittikçe çoğalıyoruz. Bunun önlemini bir türlü alamıyoruz. Yine iş hanımların başına patladı diyeceksiniz. Bence de çok doğru. Erkek olmasa hanımlar Meryem Ana mı olacak yani. Neyse bu bilim adamlarının kafası. Bize ters biraz. Ama bizi damarımızdan etkileyen konu Suni üretilen salgınlarla nüfus ortalamaya çekilmeye çalışıyor. Çok korkutucu değil mi? Biz mahallede paşa paşa yaşarken, hiç tanımadığın biri senin dünya için fazla olduğunu düşünüyor ve seni yok etmeye çalışıyor. 

Şimdiye kadar, dünya nüfusunun kaçınılmaz bir şekilde 2100 yılında 12 milyara ulaşacağı kabul ediliyordu. Üzerinde yaşadığımız gariban gezegenimiz, bunu ne enerji ne de gıda açısından desteklemiyor. Artık eski Buzullar yok, gezegenimizi koruyan Ozon tabakası da yıpranmış yetemiyor, nehirler kurumuş, toprak asitlenmiş. Gezegen olduysa ne yapsın. Bu nedenle bu gidişi normale döndürmeye çalışan çok az uzman, bu tahminin çok belirsiz olduğunu ve sonuçlarını düşünmek bile istemediklerini anlatıyor. Hatta bu işi kökten değiştirmek için harekete geçmenin bile mümkün olduğunu kabul ediyor. Ben de diyorum ki, gittiği yere kadar gitsin dokunmayın dünyama. 

Birleşmiş Milletler kız çocuklarının eğitimi ve doğum kontrolüne yönelik çalışmalar yapıyor. Bunun nedeni, dünya nüfusu 2100 yılında 6,9 milyar olması hedefleniyor. Anlayacağınız, yani ana senaryodan 2 milyar daha az ve hatta bugünden daha az. Bu senaryoda, tüm ülkelerin nüfusu azalacak. Acaba bu azaltma işlemi virüslerle başladı mı? Dünya ile oynamasak ne güzel olur aslında. 

Bu anlattıklarım, tüm kalkınma analizlerinde yer alıyor. Kadınların ataerkil kısıtlamalardan özgürleştirilmesi, doğum kontrolüne, orta ve yüksek eğitime erişim yoluyla ve kadın-erkek eşitliği yoluyla bu işi halledebiliriz. Kadın erkek diye değil de insan diye bakmak lazım konuya bence. Kadınların, sosyal haklar açısından ve tüm çalışma ve güç alanlarında, özellikle Afrika'da, ekolojik etkinin azaltılmasını ve hatta insanlığın hayatta kalmasını sağlayan gerçek eşitlikle dünyaya sarılıp gelecek nesillere sahip çıkması dünyayı kurtaracak. Dünyayı kadınlar kurtaracak gördüğünüz gibi. Neden onlara kötü davranıyoruz ki. Dünya'daki feminist mücadele, kadınları gezegenin sorunlarının anahtar olacak diye düşünüyor. ‘Kadın eli' değmeyen ülkelerde ekonomik kayıp yüzde 30. IMF raporuna göre Hindistan, Pakistan, Türkiye gibi ülkeler milyarlarca dolarlık kadın işgücü potansiyelini kullanamıyor. Türkiye'nin 2023 hedefine daha fazla kadının ekonomiye katılmasıyla ulaşacağı gerçeğini de göz ardı etmeyelim. 

Türkiye'deki kadın girişimci potansiyelinin nicelik ve nitelik bakımından geliştirilmesi doğrultusunda çalışmalar zaten yapılıyor. Kadınların finansmana erişiminin kolaylaştırılması, mevcut kadın girişimcilerin korunarak daha donanımlı hale getirilmesi için ve Sanayici kadın girişimci sayısının artması, devlet nezdinde lobi yapılması, liseler ve üniversiteler ile işbirliği yaparak girişimciliğin bir kariyer fırsatı olarak sunulması ülkemiz için kaçınılmaz olacaktır. 

Yazar feminist, aktivist Françoise d’Eaubonn, feminizm ve ekolojik yaklaşımı kaynaştırarak “ekofeminizm” adı altında yeni bir ideolojiden bahsetmiş. Bu çalışmada “kadınlara yönelik baskı ve doğaya yönelik baskı arasında bağlantı kurmuş, hem kadın hem de doğanın özgürlüğünün beraber olacağı iddia edilmiştir.”

Yani Kadınlarımız hem ekonomi hem de önümüzdeki yılların vaz geçilmez iklim sorununun çözümü için önemli. Her yerde onlara ihtiyacımız var.