Dolar $
32.42
%-0.32 -0.1
Euro €
34.96
%-0.34 -0.12
Sterlin £
40.51
%-0.75 -0.3
Çeyrek Altın
4092.28
%0.61 24.65
SON DAKİKA
Son Yazıları

Yaptırımlar azdan az çoktan çok mu götürür?

18 Eki 2019

ABD'nin Türkiye'ye yaptırım tehditleri Suriye'ye yapılan harekatla gündeme gelmedi. Yetmişli yıllardaki afyon meselesi ve Kıbrıs üzerinden itişmelerimizi bir kenara bırakırsak Washington'un bize yönelik tepkilerinin önce İran üzerindeki görüş ayrılıkları ile başladığını söyleyebiliriz.

ABD’nin tek taraflı ilan ettiği ambargoların kendi çıkarları açısından uygun olmadığını gören Türkiye, yasakların kenarından dolanmaya karar verince ucu Halkbank’a kadar uzanan bir soruşturmalar silsilesi başladı. İçeride daha çok yolsuzluk ve iktidar kavgaları üzerinden tahlil edilse de bu olaylar Ankara ile Washington arasındaki ciddi bir gerginliğin açık bir belirtisiydi. Nihayetinde ABD bu kozu cebine koydu ancak bir süre daha müzakereleri sürdürmekte olduğu Türkiye’yi uzaklaştırmamak adına fitili ateşlemedi.

Uzun süredir ertelenen Fırat’ın doğusuna askeri operasyon konusunda Washington’a nihayet geri adım attırılınca bölgedeki oyun planı bozulan ABD’deki güç odakları yeniden bu kozu masaya getirdiler. Trump tarafından ilan edilen nispeten daha hafif yaptırımlara ek olarak Halkbank’a dava açılmasıyla Türkiye üzerindeki baskı daha da arttı. En nihayetinde de Cumhurbaşkanı Erdoğan “Azdan az, çoktan çok gider” diyerek bu adımların Washington’a daha büyük zarar vereceğini söyledi. Bu beyanatın ne kadarının iç tüketime yönelik olduğu, ne kadarının ise gerçekten Türkiye’nin samimi pozisyonu ile ilgili olduğu ayrı bir tartışma konusu. Ancak yaptırımların ne getirip götüreceği sorusuna ciddiyetle bakmak gerektiği ortada.

Yumuşak karın: Ekonomi

Daha birkaç gün önce Erdoğan’la görüşmesinde “artık askerlerimizi çekiyoruz; top sizin sahada” diyen Trump’un harekat başladıktan sonra yaptırım kararı alması haklı olarak tutarsızlık olarak görülebilir. Gerçi ABD Başkanı’nın twitter’da yarım saat içerisinde kendi kendisiyle çelişen pozisyonlar almasına alıştığımız için kimse çok fazla üzerinde durmadı. Bilakis açıklanan yaptırımların Türk ekonomisine etkisinin sınırlı kalacağı, çelik sektörü dışında doğrudan sorun yaratmayacağı görüldüğünden döviz piyasaları gevşemeye başladı. Trump pek de öyle Türkiye’yle karşı karşıya gelmek niyetinde değildi; daha çok iç kamuoyunda kabaran öfkeyi frenlemek için bazı hafif yaptırımları uygulamaya geçirmekteydi. Tam bu sırada ABD’de Türkiye’nin bölgedeki politikalarına tepki duyan çevreler rafta duran can acıtıcı Halkbank dosyasını indiriverdi.

İlk aşamada piyasalardaki tepki yine sınırlı gözükse de Halkbank dosyasının gündeme gelmesi ABD’de etkin bir çevrenin Türkiye ile ilişkileri ciddi biçimde gerecek adımlar atmaya hazırlandığını gösteriyor. Çelik sektörümüzün ABD’ye ihracat yapamamasının etkisinin yanında tüm Türk finans sektörüne yönelik şüpheler uyandıracak bir adım çok daha tehlikeli olabilecektir. Halkbank’a kesilecek, şu anda büyüklüğünü kestiremeyeceğimiz cezanın yanı sıra, Türkiye’ye yönelik risk algısı artabileceğinden zaten kırılgan durumdaki ekonomi daha da fazla zarar görebilecektir.

Geçen sene Rahip Brunson’un tutukluluğu sebebiyle benzer gerginlikler gündeme geldiğinde finansal piyasalardaki sert hareketleri hatırlarsak ekonomik kırılganlıkların önemini anlayabiliriz. Her ne kadar daha sonra dövizdeki yükseliş durdurulup bir miktar gerileme sağlandıysa da 2019 yılı ekonomik performansı bu krizin etkilerinden dolayı oldukça sıkıntılı gerçekleşiyor. Büyümek için dış kaynaklara ihtiyaç duyan Türkiye ekonomik çalkantılar sebebiyle ya da politik gerginliklerden dolayı son zamanlarda olduğu gibi ciddi sorunlarla karşılaşabiliyor. Fırat’ın doğusuna yapılan operasyonun memleketin bekasıyla ilgili öncelikli bir konu olduğunu ne kadar söylesek de ABD’nin yaptırımlarının ciddileştiği ölçüde can acıtıcı olabileceğini kabul etmek zorunda kalıyoruz.

Türkiye’nin küresel piyasalara entegrasyonu, özellikle Avrupa ile olan ticari ve finansal ilişkiler, böyle zor zamanlarda bir şekilde dış destek bulmamıza yardımcı oluyor. Bugün de herkesin Türkiye’ye karşı olduğunu, bizi batırmak için kutsal bir ittifak oluşturulduğunu söylemek abartılı olur. Ama ekonomi üzerinden Türkiye’nin burnunu kanatmak isteyenlerin ellerinde imkanlar olduğunu da kabul etmek zorundayız. 

Yazarın Son Yazıları
Yazarın En Çok Okunan Yazıları