Uzun vadede düşük faiz!
Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Murat Uysal'ın göreve başlar başlamaz gerçekleştirilen ilk Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında faizleri 425 baz puan birden indirerek yüzde 19,75'e çekmesiyle çakılan kıvılcım dün itibariyle alev almaya başladı.
Ateşin tüm sektörleri ihata ederek ekonomide iyileşmenin öncüsü olmasını canı gönülden temenni ediyorum.
TCMB’nin faiz indirmesiyle birlikte özellikle iş dünyasının bankalara yönelik faiz baskısı nihayet sonuç verdi. Kamu bankaları faiz indirmeye başladı. Şimdi sıra diğer finans kuruluşlarında.
2019 yılı 3. Enflasyon Raporu’nu değerlendirdiğim bir önceki yazımda reel getiri veya reel faizde görülmesi gereken birkaç konuya ışık tutmaya çalışmıştım. Özellikle TCMB Başkanı Murat Uysal’ın fiyat istikrarını ve para politikasını belirlemede ana eğilimler üzerindeki makul bir reel getiri oranının belirleyici olacağına dair sözünün altını çizmiş, “Merkez bankaları denge faiz veya nötr faiz kullanırlar. Biz ise makul reel getiri kavramı için de bunu düşünmeliyiz” sözlerine dikkat çekmiştim.
Başkan Uysal, aslında reel getiri meselesine fazla açıklık getirmeden kendi bağımsızlığı gibi piyasa bağımsızlığını da öne çıkarıyor. Aynı bağımsızlığı bankalardan istiyor ve sadece reel getiri değil, faiz indirme konusunda da bağımsızlığa bolca kapılar açıyor. Merkez Bankası yeni başkanı, öncelikli görevi olan fiyat istikrarında “reel getiri”yi lokomotif yapmak istiyor ve diğer başkanların aksine farklı bir para politikası portresi çiziyor.
***
Yeni Başkan Uysal’ın farklı politika uygulamalarını müşahhas olarak gördün mü ki, bu şekilde ifadeleri kaleme alıyorsun, diye elbette sorulacak. Malumunuz merkez bankaları piyasaların bağımsızlığına saygı gösterir ve onların alanlarına girmez. Guvernörler kendi işlerini yapar, kararlarını alırlar... Alınan kararların neticeleri ise piyasa aksiyonlarında hissedilir.
Merkez Bankası’nın çaktığı kıvılcım, İNDER Başkanı Kıymetli Ağabeyimiz Nazmi Durbakayım’ın ifadesiyle aleve ve meşaleye dönüşmüşse bunda elbette iş dünyasının taleplerinden doğan baskılar var. Ancak baskıları görüp de ona göre bir para politikası çerçevesi çizen Merkez Bankası Başkanı’nın da analizlerini bir kenara atamayız.
TCMB’nin çaktığı kıvılcım bankalar kanalında ateşe dönüşmüşse bunu TCMB’nin proaktifliğine bağlamamız gerekiyor. Şimdi bu ateşin; daha da genişleyerek tüm sektörleri sarması ve sanayi PMI’nın 46,7’ler seviyesine indiği yerde çarkları hızlandırmasını bekliyoruz.
Kamu bankalarının özellikle konut kredi faiz oranlarını her zaman dile getirdiğimiz psikolojik sınır yüzde 1’in altına çekmesi fevkalade. Ancak asıl fevkalade olan faizden ziyade kredide vadenin uzun tutulması. Hem yüzde 1’in altında faiz ve hem de uzun vade uygulamaları Merkez Bankası ile birlikte kamu bankalarının reel sektörün desteklenmesi adına vereceği güçlü iradeye işaret ediyor.
Söz konusu iradenin ve ateşin yalnızca konut sektörünü değil, kuyruklu yıldız gibi tüm sektörleri saracağını ümit ediyorum.
***
Batı dünyasının yıllık bazda uyguladığı faizlerin Türkiye’de aylık olarak uygulanması tabii ki hoş karşılanacak bir husus olmasa da aylık yüzde 0,99’luk faizin Türkiye şartlarında şimdilik fena bir oran olmadığı kanaatini taşıyorum. Zira kamu bankaları konut kredisinde yüzde 0,99’luk faiz uyguluyor ama vadeyi de 180 ay yani 15 yıl gibi vadeye yayıyor.
Kamu bankalarının konut sektörüne yönelik yüzde 0,99’luk faiz indirimini ve 180 aylık vadesini, devlet bankalarının hüneri değil şahsen Merkez Bankası’nın yeni politikası olarak algılıyorum… Bu politikanın çerçeve adı da “Uzun vadede düşük faiz…”
Merkez Bankası “Vakit, nakittir” diyerek ekonomiyi desteklemede “vadeyi para gibi kullanma” yolunu seçmiş… İşe konuttan başlamış… Bundan sonra Merkez Bankası’nın desteğiyle kamu ve özel bankalar sanayi, tarım, teknoloji ve hizmetler gibi önde gelen sektörleri en makul oranlarla finanse ederek ekonomiye katkı verecek, düşüncesindeyim.
Merkez Bankası’nın (TCMB) 2019 yılsonu enflasyonunu yüzde 13,9’a çekmesine, gıda enflasyonunu yüzde 15’te tutmasına pek aldırış etmeyin. Ben asıl 2020 yılına bakıyorum… Yüzde 11 veya altına gelmiş bir gıda enflasyonu yüzde 8’ler civarına inmiş TÜFE enflasyonu boşuna hedeflenmemiş. Bir hesap kitap içinde yapılmış…
TCMB Başkanı Murat Uysal’ın yaptığı hesap kitap içinde; enflasyonu düşürecek, fiyat istikrarını sağlayacak “reel getiri veya reel faiz” var… Ekonomiyi toparlayacak “Uzun vadede düşük faiz” politikasını öne çıkaran “Vakit nakittir” anlayışı var… Her şeyden önemlisi “bağımsızlık” çizgisini bozmadan para ve maliye politikalarını bir potada mezcedecek bir konsensüs yaklaşımı var…