Uyarı, istek ve talepler nerede buluşacak?
Bankalarla ilgili son iki günde iki uyarı geldi... Biri Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak'tan… Diğeri kredi derecelendirme kuruluşu S&P Global Ratings'ten…
“Ekonomi değişim ve dönüşüm sürecinden geçiyor… Türk bankacılık sektöründe görünüm sağlam… Kur riski söz konusu değil…” diyen Bakan Albayrak bankalara; eski alışkanlıkların terk edilmesini, kalkınma hedefli bankacılık yapılıp üretimin desteklenmesini, kaynakların verimli alanlarda kullanılmasını, krediyi verdikten sonra yatırımcının yalnız bırakılmamasını ve bu çerçevede milli şuurla hareket edilmesini tavsiye ediyor.
Bakan Albayrak; önerilerinin devamında ekonominin öncelikli iki hedefi olan “finansal altyapıyı ve cari dengeyi güçlendirme”de bankalara görevler düştüğünü hatırlatıyor…
***
Bakan’ın istekleri açık;
Ticari krediler vadesinden önce geri çağrılmayacak…
Yeniden yapılandırmalara hız verilecek…
Bankalar değerleme şirketlerini baskı altına almayacak…
Mevcut düzenlemelerin ruhuna göre hareket edilecek…
Bankaların varlık yönetim şirketleri şeffaf olacak…
Türkiye’de üretilebilecek ürünler kesinlikle ithal edilmeyecek. Bunun için bankalar yerli üreticiler için yeni finansman paketleri hazırlayacak…
Bankalar kredileri spekülatif işlemlerde kullanmama konusunda hassas davranacak…
Aktif rasyoyu tutturma dahil ihtiyacı olmayana asla kredi verilmeyecek…
Şahsen söz konusu isteklerin bir kanun hükmünde hemen hayata geçmesini beklerim.
***
Kamu bankalarını bilmem ama özel bankaların “vücuda göre biçilmiş bu elbise” içinde nasıl hareket alanı bulacaklarını merak etmiyor değilim…
Elbise rahat mı gelecek yoksa “dar” diye şikâyetler artacak mı, bunu günler gösterecek.
Ticari kredilere temkinli yaklaşan, tüketici finansmanıyla kolaycılığı seçen, en büyük dayanağı yurt dışı sendikasyonlar olan bankacılık anlayışına rağmen bankalar, Bakan’ın isteklerini herhalde kâle alacak…
En azından mezkur istekleri sorgulayacak… Belki de mevcut durumlarını ortaya koyan raporlarla Bakanlığın kapısına dayanacaklar…
Finansal altyapı konusunda zaman zaman yapısal sorunları gündeme getiren bankalar, hedef olarak belirlenen bir alanda bakanlığa taleplerini iletecekler ve işlerinin kolaylaştırılmasını isteyecekler.
Yani kredi genişlemesinin yanında, kullandırılan kredilerin geri dönüp dönmemesiyle ilgili analiz ve öngörüleri dayanak yapıp bankaların beklentilerini hükümetle paylaşmaları mümkün.
***
Zira; kredi derecelendirme kuruluşu S&P Global Ratings’in Türk bankacılık sektörüyle ilgili uyarısı yabana atılır olmadığı gibi, hükümete de finansal altyapı konusunda dikkatli olmasını tavsiye eden bir fotoğraf veriyor.
S&P hafta başında, “Türkiye bankacılık sektöründeki sorunlu kredilerin oranı (NLP) gelecek seneye kadar yüzde 20 seviyesini aşacak” raporunu yazmış, ciddi şekilde de uyarmış…
Halen sektör bünyesinde sorunlu kredi oranı 2019 sonu itibariyle yüzde 5 civarında. Pandemi etkisiyle işin henüz nereye varacağı bilinmese de S&P’nin 2021 için yüzde 20’lik oranı oldukça iddialı… Çünkü yüzde 20, altından kalkılabilecek bir seviye değil…
Kuruluş savlarını şöyle sıralıyor:
Dövize dayalı yüksek şirket borçları…
Döviz kredilerinin toplam kredi içerisindeki yüzde 37’lik oranı…
Ekonomik daralma ve TL’deki değer kaybı ki yılbaşından bu yana yüzde 15’i geçti…
Pandemi dolayısıyla bu zamana kadar dağıtılan 280 milyar liralık kredi ve destekler…
Hükümet müdahalesinin artmasıyla birlikte TCMB ve BDDK’nın bankalar üzerindeki etkinliği…
Bankaların fonlama pozisyonlarındaki kırılganlık…
Ancak S&P, Türk bankacılık sektörünün pozitif yönünü de raporuna koymuş, diyor ki:
“Türk ekonomisi ve bankaları diğer gelişmekte olan piyasalara göre daha iyi çeşitlendirilmiş kredi ve hizmet portföyüne sahip. Bu da hareket alanını genişletiyor…”
Finansal yapıdaki böyle bir pozisyonda uyarı, istek ve talepleri acil bir şekilde bir merkezde buluşturup çözüm oluşturmanın tam zamanı, diyorum…