Ulusların bile bile düşüşü
Daron Acemoğlu ve James Robinson'un yazdığı ve Türkçe'ye de "Ulusların Düşüşü" ismiyle çevrilen kitap, kalkınma meselesini ele alır. Soru yeni değildir: Neden bazı uluslar yıldan yıla daha da zenginleşerek ilerlerken, bazıları gerilerde kalmakta hatta yerinde saymaktadır.
Cevap herkesin görebildiği gibi doğal kaynaklar değildir. Petrol zenginliği içinde yaşayanlar, muazzam verimli topraklara sahip olanlar olduğu yerde pineklerken Japonya gibi doğru düzgün bir doğal zenginliği olmayan adalardan oluşan bir ülke alıp başını gitmiştir mesela. Peki bazı uluslar, bazı kültürler daha çalışkan ve üretken midir? Buna da olumlu yanıt vermek mümkün gözükmemektedir. Yirminci yüzyıl ortalarında geri kalmış, tembel diye nitelendirilen Asya ülkeleri iki nesilde bir anda dünyanın en canlı, en hızlı büyüyen ekonomilerine dönüşmüşlerdir.
Sözü uzatmadan Acemoğlu ve Robinson’un kalkınmanın kilidi olarak kurumları gördüklerini söyleyelim. Nasıl oluyor da dip dibe yaşayan iki ülke arasında hatırı sayılır iktisadi kalkınmışlık farkları görülüyor sorusuna cevabı, o toplumlardaki cari kurumlar üzerinden verirler. Sömürücü ekonomik kurumlara sahip toplumlarda, iktidarlar var olan zenginliklere bir grup asalak seçkin adına el koymakta, zenginleşmenin yolu var olan kaynakları yağmalamaktan geçmektedir. Buradan bakılınca doğal zenginliklerin, yer altı kaynaklarının yağmacı seçkinlerin iştahını kabarttığını ve sömürücü kurumlara can suyu verme ihtimali olduğunu not etmek gerekir. Bu toplumlarda siyasi gücü elinde tutanlar onu herhangi bir denetime tabi olmadan sadece belirli bir grubun iktisadi çıkarları için gönlünce kullanmaktadırlar. Diğer yandan kapsayıcı kurumlara sahip toplumlarda, tüm kesimler hem katma değer yaratma faaliyetine iştirak etmekte hem de sonunda katkıları ölçeğinde pastadan paylarını almaktadır. Bu yapı, tüm kesimleri üretken faaliyetlerde bulunmak için teşvik etmektedir. Zira sistem sadece bir grup insanın çıkarı için tasarlanmamıştır. Herkese çabası ve başarısı ölçeğinde ödül vadeden kurumsal bir yapıdır bahsi geçen.
Liberal demokrasilerin sonbaharı
Buradan hareketle hem ekonominin hem de siyasetin özgürlük temelli bir kurumsal yapıya oturtulmasının kapsayıcı kurumların yer etmesi için olmazsa olmaz bir adım olduğu söylenebilir. Zaten Acemoğlu da Batı tipi demokrasilerle kalkınma arasında bağıntı olduğuna dair görüşlerini çeşitli kanallardan paylaşmıştı. Ancak burada Çin gibi otoriter bir rejimle yönetilen ülkelerin ekonomik başarısını açıklamakta zorlanıyoruz. Bu örneğe bakanlar demokrasinin kalkınma meselesiyle bir bağlantısı olmadığını, nihai noktada her toplumun kendi tercihi olduğunu söyleyebiliyor. Zaten son on yılda Batılı ülkeler dahil olmak üzere liberal demokrasilerin yediği kötek ve yükselen popülist ve otoriter siyaset tam tersi yönde bir eğilim olduğunu gösteriyor.
Bundan dolayıdır ki birileri hukuk devleti, güçler ayrılığı, ifade ve basın özgürlüğü, siyasi erkin sınırlandırılması dedikçe parayı yönetenler dudak büküp bunların çok bir önemi olmadığını, aslolanın getiri olduğunu söyleyip durdular. Para Çin gibi otoriterliğin kalesine bile tereddüt etmeden akıyorsa, üçüncü dünya tipi hoyratlıklara da tahammül edebilirdi. Son on yılların vazgeçilmezi bol para, düşük faiz modasıyla da sermaye, başına sonuna bakmadan yükselen piyasalara çağıl çağıl aktı. Güçlü liderler, fren mekanizmalarıyla prangalanmayan iktidarlar iyiydi bile belki. Çabuk aksiyon alıyor, piyasaları memnun edecek tedbirleri yeri geldiğinde uygulayabiliyorlardı.
Ancak unutulan ve son salgınla beraber gittikçe daha çok hatırlanan nokta şu oldu. Kurumsal bir çerçeveye oturtulmamış, kural tanımayan bir iktidar bugün sosyal medyayı kapattığı gibi yarın swap piyasasını da kapatabilirdi. Bugün medya kuruluşlarının yönetimini avucuna aldığı gibi yarın bağımsız merkez bankalarını ve para politikasını güdümüne alabilirdi. Bugün muhaliflerin haklarını ayaklar altına alan bir iktidar yarın bu gücü özel mülkiyeti tahdit etmek, türlü sebeplerle müsadere etmek ve baskı altına almak için kullanabilirdi. Herkesin geri dönüp şu kitabı baştan okumasında fayda var.