Dolar $
32.42
%-0.32 -0.1
Euro €
34.96
%-0.34 -0.12
Sterlin £
40.51
%-0.75 -0.3
Çeyrek Altın
4092.28
%0.61 24.65
SON DAKİKA
Son Yazıları

Ulusalcılığın Gelecek Vizyonu

26 Kas 2019

Kökenlerini çok daha gerilere götürebilecek olsak da ulusalcı dünya görüşünün devletin ve bürokrasinin en yüksek kademelerinde ifade edilmiş halini doksanlı yıllarda Orgeneral Tuncer Kılınç'ın ağzından duymuştuk. Batılı ülkelerin Türkiye'nin toprak bütünlüğü konusundaki endişelerine duyarsız kaldığı düşüncesi yarım yüzyıldır ittifak ettiğimiz yoldaşlarımıza karşı derin bir güvensizlik doğurmuştu.

Bundan dolayı o gün Kılınç’ın kısaca ifade ettiği şekilde Ankara, Rusya ve İran’la ilişkilerini geliştirmeliydi. Doksanlı yıllarda Çin henüz tam anlamıyla kabuğunu yırtamadığı için bu ifadede adı geçmedi ama bu ikilinin yanında çok da abes durmazdı.

Ardından Irak’taki sorunların bir nebze yatışması Batı ile olan sorunların geçici bir süre rafa kalkmasına imkan sağladı. Öyle ki 2001 krizinin ardında IMF, tarihinin o zamanki en büyük kurtarma paketini bizim için hazırladı; Türkiye bölge ülkeleri için rol model gösterilmeye başlandı. Zaten Kuzey Irak’ta Ankara’nın biraz daha ılımlı bir pozisyon alması ama bunun karşılığında Öcalan’ın da teslim edilmesi ortak bir anlaşma zemini bulunduğunu gösteriyordu.

Bu kırılgan denge Suriye iç savaşının patlak vermesine kadar sürdü. O günlerde Batıyla uyum içinde sürdürülüyormuş gibi görülen iddialı bir dış politika hamlesinin geleneksel müttefiklerimizle aramızı böylesine açmasını pek kimse beklemiyordu. Doksanlardaki güven bunalımının beş beteri PYD’ye Batı tarafından verilen destekle geri döndü. Ankara hızla marjinal ulusalcı akımların hem diplomatik hem de ekonomik ajandasına yöneldi. ABD’nin de AB’nin de Ankara’ya yönelik hoyrat, anlayışsız yaklaşımı bu savrulmaya daha da bir ivme verdi. Cumhuriyet hatta geç Osmanlı dönemine damgasını vuran Batı yönelimli politikalara karşı, “bir ihtimal daha var” diyenler hayatlarında görmedikleri güce ve itibara kavuştular. Peki neydi bu ulusalcı görüşün hesabı kitabı geleceğe ilişkin? Hangi ufuklara yelken açmak icap ediyordu?

Alternatif Bir Gelecek Kurgusu

Ulusalcıların asr-ı saadeti İstiklal Savaşı ve hatta Cumhuriyet’in ilk yıllarında Sovyetler’le olan yakın ilişki dönemi denilebilir. O dönemin koşullarında Bolşeviklerle kurulan ittifak sayesinde Batı’ya geri adım attırıldığı şeklindeki tarih okumasını bugüne uyarlayıp benzer bir konumlandırma ile sonuç alacağımızı öne sürüyorlar. 1929 buhranı sonunda uygulanmaya başlanan içe kapalı, devlet merkezli iktisat politikalarına da göndermeyle her anlamda Batı’yla alışverişi gözden geçirmemizi öneriyorlar. Jeopolitik anlamda Rusya’yla yaşanan yakınlaşmanın bir benzerini ekonomik dev Çin’le başarabileceğimize dair beklentiler var. Zaten Çin’in önümüzdeki on yıl içerisinde ekonomik büyüklük açısında ABD’yi geçeceği, dünyadaki hegemon konumlarının da sona ermekte olduğu analizlerinin belkemiğini oluşturuyor. Dolayısıyla hem nefret ettikleri hem de aynı zamanda çökmekte olan Batı ile ilişkilerin sonlandırılması, yerine daha sevimlik ve kat’i surette emperyal olarak değerlendirmedikleri başkentlerle ilişkilerin güçlendirilmesi gerekiyor. 

Enver Paşa Birinci Dünya Savaşı’na Almanya’nın yanında girme kararını verirken, Berlin’in artan askeri ve ekonomik gücüyle Britanya, Fransa ve Rusya’yı dize getirebileceğinin hesabını yapmıştı. O döneme ilişkin rakamlara bakıldığında Almanya’nın gerçekten demir, çelik, kömür üretiminde hasımlarını geride bıraktığı Britanya hegemonyasının çökmekte olduğunu görmekteyiz. Bununla beraber Enver Paşa’nın hesap kitaba fazlasıyla duygularını karıştırması İmparatorluk’un çöküşüne, içinde bulunduğumuz coğrafyadaki insan topluluklarının da büyük acılar çekmesine sebep oldu. Dolayısıyla Almanya rakiplerine diz çöktüremedi, ayrıca bunu yapabilse bile bize bir hayrı dokunamayacaktı.

Günümüzün ulusalcıları da benzer bir hatayı katmerli olarak yapma eğilimindeler. Batı’yla olan ilişkilerimizdeki sorunlar alternatiflerini birdenbire gül bahçesi haline getirmiyor. Rusya’yla Suriye’de başlayan yakınlaşmamız sınırdan 30 km bile ilerleyemeden duvara çarpıyor, Çinliler’in de buraya şimdilik para göndereceği yok. Gönderseler de bunun karşılığında nelerden feragat etmek gerekeceğini anlamak için biraz Uzak Asya’da olan bitenlere bakmak lazım. Bu bariz hesap hatasını önümüzdeki yazılarda detaylandırmaya çalışacağım.

Yazarın Son Yazıları
Yazarın En Çok Okunan Yazıları