Dolar $
32.58
%0.1 0.03
Euro €
35.06
%0.59 0.2
Sterlin £
40.64
%-0.06 -0.02
Çeyrek Altın
3955.21
%-0.07 -2.62
SON DAKİKA
Son Yazıları

Türkiye korona sonrasına hazır

12 Eki 2020

Yüksek jeopolitik risklerle boğuşan ve ekonomisi dolarizasyon saldırısından kurtulamayan Türkiye, her alandaki güçlülüğüyle koronavirüs sonrası döneme hazır bir görüntü sergiliyor. Türkiye, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde tüm bu olumsuzluklara rağmen kalifiye insan gücü, üretim kabiliyeti, savunma, enerji, teknoloji, turizm, tarım ve ticaretteki güçlülüğü, yeraltı / yer üstü zenginlikleri ve siyasetteki istikrarıyla bölgesinin yükselen yıldızı olurken küresel aktör olma konusunda gün sayıyor.

2023 yılı hedefleri doğrultusunda tüm imkânlarını seferber eden Türkiye, mevcut potansiyeli, enerjisi, zenginlik kaynakları, yüksek üretimi, doğrudan ve portföy yatırımlarıyla gayrisafi milli hasılasını en kısa zamanda 2 trilyon doların üzerine çıkarmak istiyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin sadece sağlıkta değil ihracattan üretime, tarımdan sanayiye kadar her alanda Kovid-19 sürecinden güçlenerek çıkacağını söylüyor.  Erdoğan, “Birileri istemese de biz 3 kıtanın merkezi Türkiye’yi küresel bir üretim ve teknoloji üssü haline dönüştürmekte kararlıyız” diyor.

Bölgesinin istikrar adası

2020 Mart ayından itibaren dünyayı etkisine alan küresel salgına ve bölgesinde gelişen siyasi, diplomatik ve sıcak çatışmalara kadar jeopolitik riskleri karşılayıp çözümler üreten Türkiye, istikrar açısından birçok ülkenin de önünde yer alıyor. 

Türkiye Adriyatik’ten Çin Seddi’ne, Kırım’dan Afrika’nın ortalarına kadar uzanan hinterlandında yüksek savunması, yeni enerji kaynakları ve küresel enerji transferi sağlayan üretim gücü ve verimliliği yüksek ülke olarak cari denge ve bütçe açığını da kısa sürede kapatarak siyasi ve ekonomik istikrara ulaşmanın arefesini yaşıyor. Reel sektörde Haziran’dan itibaren toparlanma sürecine giren üretim ihracatı müspet etkiliyor. İstihdam firesiz korunuyor. 

Irak ve Suriye’de gelişmiş ülkelerin desteğindeki terör örgütlerini dize getiren, Libya ile yaptığı işbirliği ile Akdeniz’de BM’nin de tasdiklediği haklarını koruyan, Kıbrıs’ta Maraş’ı açan, Azerbaycan’a yüksek diplomasi desteği veren yeraltı ve yerüstü kaynak zengini Türkiye’yi, yabancı yatırımcı dikkatle izliyor.

Güçlü yapı güven veriyor

Pandemi sebebiyle önceki yıllara göre döviz girdilerinde azalmaya karşılık devletin teşvikleri, ekonomiyi salgın sonrasına taşıma noktasında güçlülüğünü ve direncini sürdürüyor. Bölgesinde ekonomide ve istikrarda en başarılı ülkelerin başında yer alan Türkiye, salgın süreci sonrasına yönelik yaptığı hazırlıkta kaynaklarını doğrudan yabancı sermayeye açma noktasında da hazırlıklarını tamamlamak üzere.

Türkiye çalışmalarıyla hukuki ve fiziki tüm engelleri kaldırıp doğrudan yabancı sermaye çekme noktasında çekiciliğini artırırken portföy yatırımlarıyla da gelişen ülkeler arasında en sağlam duruşa sahip bir konuma gelme gayretini veriyor.

Doğrudan sermaye girişlerinde 1 puanlık artışın GSYH’ye yüzde 0,98’lik bir katkı verdiği bilinciyle hareket eden Türkiye, söz konusu yatırımların uzun süreli ülkede kalması için de yeni modeller geliştirmek için çalışıyor.  Ekonomik ve siyasi istikrarı sağlayıp hukuk güvenliğini artırma yolunda hızla ilerleyen Türkiye bürokratik engelleri de azaltıp, yatırımları öngörülür hale getirme planları yapıyor.

Türkiye İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği (Türkiye İMSAD) Yönetim Kurulu Başkanı Tayfun Küçükoğlu, “Dinamik, güçlü, değişime açık yapımızla yeni döneme hazırlanmalıyız. Pandemi sonrası stratejik hedeflerle daha da güçlü üretim ve teknoloji üssü olmamız mümkün” diyor.

Sağlıkta bir numara

Dirençli ekonomisi ve siyasetteki istikrarıyla küresel bir güç olma yolunda hızla ilerleyen Türkiye, dünyayı olumsuz etkileyen koronavirüs salgını sürecinde ciddi sağlık yatırımlarına imza attı ve söz konusu yatırımları artırmayı sürdürüyor.

Salgına sağlık açısından birçok sahada hazır giren ve gelişmiş ülkeleri dahi virüse karşı tedbirlerde geride bırakan Türkiye, başta hastane olmak üzere yatırımlarıyla küresel sağlık merkezi olma yolunda ilerliyor. Sadece altyapı değil, sağlık araç ve gereçleriyle yüksek teknolojili cihazlar üreten Türkiye’nin medikal alanındaki ihracatı da dikkat çekiyor.

İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (İKMİB) verilerine göre, kimya sektörü ihracatı 2020 yılı Ağustos ayında 1 milyar 378 milyon dolar olarak gerçekleşti. Sektörün 8 aylık ihracatı 11,5 milyar dolara ulaştı. Bu yılın 9 aylık döneminde dezenfektan ihracatı yüzde 850, kolonya ihracatı yüzde 300, sabuh ihracatı yüzde 50 artış gösterdi. Tıbbi cihazların üretimine bağlı ihracatı da dış ticarette önemli bir yer tuttu.

Türkiye gerçekleştirdiği hastane, sağlık ocağı ve diğer sağlık birimleri ve ürettiği medikal cihaz ve ürünleriyle salgınla rahat baş edebileceğini gösterirken salgın sonrası da ülkenin bir sağlık merkezi olacağını işaret ediyor.

Dünyanın enerji merkezi

Mavi Akım, Türk Akımı, TANAP doğal gaz boru hatları, Bakü – Tiflis – Ceyhan ile Kerkük – Yumurtalık petrol boru hatları ile küresel enerji transfer merkezi haline gelen Türkiye, son olarak Karadeniz’de keşfettiği doğal gaz ve yeni keşfedeceği gaz ve petrol keşifleriyle küresel enerji aktörü olmak için zemin yokluyor.

Enerjide büyük oranda ithalata bağlı olan Türkiye’nin önümüzdeki dönemdeki hedeflerinin başında pazar büyüklüğünden ve jeostratejik konumundan istifadeyle bölgesinde enerji ticaretinde merkez ülke konumuna geçebilmek bulunuyor. Türkiye bu hedefe yönelik olarak bölgede önemli doğal gaz ve petrol boru projelerini hayata geçirdi veya hayata geçirilmesine öncülük etti.

Bu bağlamda, ülkemiz ve ülkemiz üzerinden Avrupa’ya uzanması ve doğal gaz alanında kaynak ve güzergah çeşitliliğinin pekiştirilmesini sağlayacak Güney Gaz Koridoru (GGK) kapsamında Güney Kafkasya Doğal Gaz Boru Hattı (SCP), Bakü-Tiflis-Erzurum (BTE) Doğal Gaz Boru Hattı, Türkiye-Yunanistan Doğal Gaz Enterkonnektörü (ITG) ve Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı (TANAP) hâlihazırda faaliyete geçirildi. Güney Gaz Koridoru kapsamında Trans Adriyatik Boru Hattı (TAP) projesi faaliyete geçmek için imkân arıyor.

Küresel aktör olma yolunda

Türkiye, İktisadi İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) ülkeleri içerisinde enerji talep artışının en hızlı gerçekleştiği ülke durumuna geldi. İspatlanmış petrol ve doğal gaz rezervlerinin yüzde yetmişinin bulunduğu bir bölgede yer alması Türkiye’ye farklı bir misyon yüklüyor. Türkiye enerji stratejisi gereği; artan talep ve ithalat bağımlılığını dikkate alarak, enerji güvenliği bağlantılı faaliyetlerini önceliklendiriyor.

Sürdürülebilir kalkınma bağlamında çevre kaygılarının enerji zincirinin her aşamasında dikkate alınması, gerekli reform ve liberalleşmenin sağlanarak şeffaf ve rekabetçi bir piyasanın oluşturulması, üretkenliğin ve verimliliğin artırılması ve enerji teknolojileri bağlantılı Ar-Ge çalışmalarının artırılmasına gayret gösteriyor.

Söz konusu hedefler doğrultusunda ithal edilen hidrokarbon enerji kaynakları olan petrol ve doğal gazın tedarikinde kaynak ve güzergâh çeşitlendirilmesi, yerli ve yenilenebilir enerji payının artırılması, enerji verimliliğine hassasiyet , nükleer enerjinin hemen devreye alınması ve Türkiye’nin kara ve karasularındaki enerji kaynaklarının keşfine büyük önem veriliyor. Türkiye bir yandan enerji transfer ülke haline gelirken diğer taraftan keşfettiği enerji kaynaklarıyla bölgede küresel bir enerji gücü haline gelmeyi hedefliyor.

Savunmada üstüne yok

Dünyanın en güçlü orduları arasında ilk 10’da bulunan Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yanında savunma sanayiindeki büyük atılım Türkiye’yi bölgesinin en güçlü ordusu haline getirdi. İHA, SİHA ve yeni nesil silahlarıyla savunmasını güçlendiren Türkiye, ihracattaki artan ivmesi de dikkatlerden kaçmıyor. Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanı Prof. Dr. İsmail Demir liderliğindeki stratejilerle savunma sanayiindeki yüksek atılım, ulaştırma ve teknolojideki yatırımlarıyla bölgesinin yıldızı haline gelen Türkiye, uluslararası gıda arz güvenliğinde merkez ülke olma yolunda.

Göktuğ’lar, AK-40GL’ler, Cirit’ler, Aselsan Denizgözü Ahtapot-s’lar, Alka Yönlendirilmiş enerji silah sistemi, Serhat seyyar havan tespit radar sistemi, Aselflir-400 Elektro – Optik keşif ve gözetleme sistemi, Bayraktar Akıncı TİHA, Bayraktar DİHA, Milli muharip Uçak, Anka Aksungur, Şahi 209, IŞIN yüksek güçlü lazer sistemi, mayına karşı kısmi korumalı kurtarıcı M4K, Sungur alçak irtifa hava savunma sistemi, Leopard 2A4, STM yüksek süratli hücumbot FAC 55, orta menzilli gemisavar füzeleri, DM-5 ve DM7 taşınabilir mühimmat sistemleri gibi çok sayıda savunma araçları hizmete hazır bekliyor.

Ulaşımda küresel geçiş yolu

Başta dijitalleşme olmak üzere birçok sektörde ileri teknoloji adımlarını sıklaştıran Türkiye, küresel ulaştırmanın da merkezi konumuna geldi.

Türkiye’nin de aralarında bulunduğu 29 ülkenin devlet ve hükümet başkanlarının katılımıyla 14-15 Mayıs 2017 tarihinde Pekin’de gerçekleşen Modern İpek Yolu olarak da adlandırılan “Kuşak ve Yol Uluslararası İşbirliği” forumu doğunun batı ile buluşması anlamında Türkiye’nin önemi bir kez daha vurgulanmıştı. Bugün proje ile ilgili çalışmalar pandemi sebebiyle duraksasa da  pandemi sonrası önemli bir işlerlik kazanacağı gözleniyor.

Türkiye’nin Kuşak ve Yol projesine ilgi göstermesinin arkasında yatan temel nedenlerden biri olarak bu projeyle ilgili olarak oluşan ekonomik ve ticari beklentilerin de ötesinde Türkiye-Çin yakınlaşmasının bölgede ve küresel ölçekte oluşturacağı jeopolitik ve stratejik etkinin yanında Türkiye’ye bölgesel ve küresel aktörlüğü, oynadığı roller ve uluslararası imajıyla ilgili oluşabilecek olumlu katkılar öne çıkacağa benziyor.  Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ifade ettiği “Çin’le yakınlaşmamız dünyaya da farklı bir tesir uyandıracak” sözleri durumu izah etmeye yetiyor.

Diğer yandan tarımda üretimden tedarik zincirine kadar her alanda gerçekleştirilen adımlar, batıya yakınlık, turizm ve piyasalara dair tedbirler doğrudan yatırımcının yanında portföy yatırımcısının da ilgisini çekiyor.

Yazarın Son Yazıları
Yazarın En Çok Okunan Yazıları