Dolar $
32.5
%0.21 0.07
Euro €
34.57
%0.2 0.07
Sterlin £
40.45
%0.07 0.03
Çeyrek Altın
4100.71
%0.6 24.06
SON DAKİKA
Son Yazıları

Trafalgar'dan Çanakkale'ye

05 Haz 2019

Günümüzden 214 sene evvel yani 21 Ekim 1805 tarihinde; Oramiral Lord Horatio Nelson komutasındaki Britanya Deniz Kuvvetleri donanması, Fransız amirali Villeneuve komutasındaki 33 gemiden oluşan birleşik Fransız ve İspanyol donanmalarını, Cebelitarık Boğazı'na bir kaç mil uzakta, kıyıdan iki mil açıkta, Trafalgar koyu yakınlarında yenilgiye uğratmıştır. Savaşın sonunda Fransız amiral Villeneuve esir düşmüş ve sonra intihar etmiştir. Bu arada ağır yara alan Nelson da savaştan kısa bir süre sonra ölmüştür.

Dünya tarihinin de önemli dönüm noktalarından sayılan bu savaşın İngiltere açısından en önemli amacı, Napolyon tarafından yönetilen ve dünyanın en deneyimli kara ordusuna sahip bir kıta devleti olan Fransa’ya karşı Britanya adalarını savunmak, ticaret yollarının güvenliğini sağlamak ve imparatorluğun deniz aşırı sömürgelerini korumaktı.

Britanya İmparatorluğu’nun kazandığı bu zafer, “Manş Denizi’ni altı saat denetleme fırsatı verin, dünyaya egemen olayım” diyen Napolyon’un İngiltere’yi istila etme hayaline son vermiştir. Bundan sonraki yüzyıl boyunca da İngiltere’nin denizlerdeki üstünlüğü ile ne Fransa, ne de bir başka ülke ne yarışmaya cesaret edebilmiş ne de karşı koyabilmiştir.

***

Bu yeni süreç İngiltere’de başlayan endüstri devriminin de katkısıyla bilhassa denizcilik sanayiinde inanılması güç ve devrim niteliğindeki yenilikleri de beraberinde getirmiştir. Bu bağlamda gemilerde gövdede ahşaptan demir ve çeliğe geçilmiş; rüzgar gücüyle işleyen yelkenli gemilerin yerini ise önce kömürle çalışan ve sonra da petrolle işleyen gemiler almıştır. Bilhassa su üstü savaş gemileri düşmanı yok etmek amacıyla düşünülmüş; hızları, toplarının menzilleri, namlularının çapları gibi teknik konularda önemli mesafeler kaydedilerek gemilerin ateş güçleri artırılmıştır. Bu gelişmelerin ilk örneklerinden olan “Inflexible’ın iki direği, iki bacası, iki uskuru ve on iki buharlı kazanı vardı. Her biri seksen ton olan 14 inçlik dört namludan dolma topu geminin ortasında iki tarete yerleştirilmişti ve o güne kadar bir İngiliz gemisine yerleştirilmiş en büyük toplardı.” (Dretnot: s.347) Fisher, “namlusundan içeri bir insan girebilirdi” diyor.

Böylece donanmasıyla korunan İngiltere, tarihin en büyük imparatorluğu olmuştur.

Dretnot adlı eserin yazarı Robert K. Massie’nin ifadesiyle: “Artık, 1897’de imparatorluk yeryüzündeki toprakların ve nüfusun dörtte birine egemendi: 28 milyon kilometrekare yüzölçümü, 372 milyon nüfusu vardı. “Britanya İmparatorluğu’nun üzerinde güneşin batmadığı” söylenirdi. Bu gerçekti. Boylamların başlangıcı sayılan Grenwiçh’den batıya gidildiğinde Cebelitarık, Halifax, Ottawa, Vancouver, Wellington, Canberra, Hong Kong, Singapur, Rangun,  Kalkûta, Bombay, Aden, Nairobi, İskenderiye ve Malta, İngiliz toprağıydı. Bu topraklar üzerinde parlamentolar tarafından yönetilen özerk koloniler, taç sömürgeleri, himaye altındaki topraklar, İmparatorluk içinde bir imparatorluk olan Hindistan bulunuyordu. Hindistan, İmparatorluk tacının en parlak mücevheriydi.”

***

İngiltere’nin Nelson’dan sonra en büyük Amiral’i Fisher’dir. Fisher’in, bir denizci olarak Birleşik Krallık Donanması’nın modernizasyonundan, personelinin yetişmesine, denizcilik taktik ve stratejilerinin belirlenmesine kadar her alanda payı olduğu kadar; bir devlet adamı olarak da İngiliz deniz politikalarının oluşumunda ve uygulanmasında da büyük payı ve katkıları olmuştur.

Daima yenilik ve verimlilikten yana düşünceleriyle tanınan Fisher, Dreatnought’un yapımının ve tasarımının başında bulunmasına rağmen; geleceğin savaş gemisinin denizaltı olduğuna inanırdı ve Kraliyet Donanması’nın bu teknelere yatırım yapması için ve zırhlıları batırabilecekleri taktikleri geliştirmesi için  teşvik ederdi. Destroyerleri meydana çıkaran ve destroyer (imha eden) adını veren de o olmuştu.

Fisher. Bir zamanlar, Kraliyet Donanması’nın en güçlü, en yeni ve ilk defa  elektrik ışıkları ile donatılan Inflexible zırhlısının kaptanlığını da yapmıştı. yapımı yedi yıl süren bu gemiyi Fisher şöyle anlatıyordu: 

“Harikaydı. En kalın zırhı, en büyük topları, herseyin en büyüğü ile dünyadaki tüm gemileri ötesindeydi. Bu kadar uzun sürede yapımı devam ederken, kaçıklar gemiyi sayısız icatlarla doldurmuşlardı. Kazan patlayacağı zaman ya da gemi rotasında gitmiyorsa benim kamaramda çalan düdükler falan vardı.”

***

Şimdi burada şunu hatırlamamak olmaz: 

18 Mart 1915 günü gerçekleşen Çanakkale Muharebeleri’nde; Fisher’in “Harikaydı” dediği ve aynı zamanda İngiltere’nin Akdeniz filosu Amiral gemisi de olan Inflexible; savaşın ön saflarında yerini almış, ancak Türk topçularının açtığı ateş sonucu aynı gün ağır yara alarak; boğazın serin sularına gömülmemiştir ama, saf dışı kalmıştır.

Böylece, İngiltere’nin Nelson’dan sonraki en büyük Amirali  Fisher; ülkesinin Çanakkale’de yaşadığı bu yenilgi ile o güne kadar kazandığı deneyimlerine belki de hayatının en kıymetlilerinden birini daha eklemiş oldu:

Savaşı gemiler değil, insanlar kazanır!

Yazarın Son Yazıları
Yazarın En Çok Okunan Yazıları