Süveyş Kanalı ve ulaşımın küreselleşmesi
Ünlü Fransız tarihçi Braudel, Süveyş ve Kızıldeniz ile ilgili yazdığı yazıda, 'İstanbul ile Kahire'de Fransızlar ile İngilizler arasında canlı kavgalar olmaktadır. Fransa'da ve Fransa dışında herkes bir Süveyş Kanalı açmayı düşünmektedir' diyerek 155 yıllık tarihi geçmişe ışık tutmuştur
Bugün sizlerle paylaştığımız “Süveyş Kanalı” başlıklı bu çalışma; Osmanlı devlet adamlarından Mehmet Tahir Münif Paşa tarafından kaleme alınmış ve Nisan 1864 senesinde, dönemin Mecmua-ı Fünun’ dergisinde “Süveyş Cedveli” başlığıyla yayımlanmıştır.
Aradan geçen 155 yılı takiben, tarafımdan günümüz Türkçesine aktarılarak yeniden sizlerin değerlendirmesine sunulmuş olan bu çalışma; esasen bir gezi yazısı gibi görünse de; muhtevası bakımından günümüz gerçeklerini anlatan ve bizleri geçmişimizle birlikte düşünmeye ve yüzleşmeye zorlayan önemli bir yanı vardır.
Akdeniz üzerine çalışmalar
Ünlü Fransız tarihçi Fernand Braudel (1902- 1985) Akdeniz ve Akdeniz dünyası üzerine yaptığı çalışmalarıyla tanınmış, ülkemizin de dahil olduğu ve her biri, ülkelerinde bir büyük tarihçi olan çeşitli milletlerden araştırmacıların yetişmesine katkıda bulunmuş önemli bir bilim adamıdır.
Akdeniz üzerine yaptığı çalışmalar nedeniyle, Osmanlı tarihine olan ilgisiyle de tanınan, Braudel; “Maddi Uygarlık” Adlı eserinde:
“Osmanlı bağımsızlığının birincil koşulu, fazlasıyla bol mekanıdır: Osmanlı imparatorluğu gezegen ölçeğinde boyutlara sahiptir. Batı’da kim onun masalsı genişliği karşısında hem şaşırmamış, hem de kaygılanmamıştır ki?.
Süveyş ve Kızıldeniz her halükarda, Avrupalı tamahkârlığını uyandırmaktadır. Ve İstanbul ile Kahire’de Fransızlar ile İngilizler arasında canlı kavgalar olmaktadır. Fransa’da ve Fransa dışında herkes bir Süveyş Kanalı açmayı düşünmektedir” diyerek, bize ait 155 yıllık bir tarihi geçmişe ayna tutar. Başka bir ifade ile bir zamanlar vali tayin ettiğimiz bu topraklara bugün büyükelçi tayin etmek zorunda kalışımızı, hatta edemeyişimizi bize hatırlatır. Geleceğimizi, geçmişin hatalarından ve yanlışlarından dersler çıkararak kurmamız gerektiğini öğretir.
‘Zenginlikler buradan akmış’
Çünkü, kendi ellerimizle verdiğimiz Süveyş kanalı imtiyazı ile birlikte; uluslar arası sermayeyi elinde bulunduran güçler, kendi aralarındaki ihtilaflara rağmen; dünyanın kara ve deniz ticaret yollarının akışını değiştirerek, küresel bir güç haline gelmişlerdir. Dünyanın bütün zenginliklerini 155 kilometrelik bir kanal mesafesinde ve kendi çıkarları doğrultusunda kontrol edebilir ve yönlendirebilmiş olmuşlardır. Doğudan/ batıya, batıdan/ doğuya akıp giden zenginlikler buradan akmış, tarihi İpek ve Baharat yolları artık Anadolu’dan geçmez olmuştur.
Süveyş Kanalı’nın inşaatına 25 Nisan 1859’da başlanmıştı.
Küreselleşme başlamıştır
İşte küreselleşme esas o gün başlamış, dünya o gün küçülmüş ve Osmanlı’nın kolu o gün kırılmıştır. Uluslar arası sermaye, İngiliz dretnotları dünyaya o gün hakim olmuştur.
1864 tarihli bu yazının müellifi MÜNİF PAŞA; 1830 yılında Antep’te doğmuş, 1910 yılında da İstanbul’da vefat etmiştir.
Babası Antep ulemasından Abdünnafi efendidir. Eğitim hayatına Antep Nuriosmaniye Medresesinde başlamış; Gaziantep’te, Mısır’da ve Şam’da eğitim görmüştür. 1855 yılında, Berlin II. Katipliğine atanmış; Mısır’da karşılaştığı Batı medeniyetini daha yakından tanıma imkanı buldu. Üniversitede, halka açık ekonomi, felsefe, hukuk ve siyaset derslerini takip etti ve Batı’nın önemli düşünürlerinin eserlerini okudu.
Fransız emperyal yatı “L’Aigle” Port Said’den Suveyş Kanalı’na girerken
Süveyş kanalının açılışına katılan Emperyal ve Kraliyet konuklarının karşılanması.
Münif Paşa
1857 yılında yurda dönen Mehmet Tahir Münif Efendi, Tercüme Odası’nda göreve başlamış; Meclis-i Kebir-i Maarif Reisliği, Tahran Büyükelçiliği, Maarif ve İktisat nazırlığı gibi Osmanlı siyaset ve bürokrasisinde çok önemli görevlerde bulunmuştur.
Aynı zamanda Münif Paşa Tanzimat dönemi devlet adamı ve bürokratıdır. Osmanlı devleti açısından radikal değişim ve dönüşümlerin yaşandığı bu süreçte, ‘ilm-i servet’ (ekonomi) İle “eğitim” MEB Münif Paşa’nın en çok üzerinde durduğu konular arasındadır. Padişahtan da izin alarak kurduğu, Cemiyet-i İlmiye- Osmaniye, ülke meselelerinin en çok tartışıldığı ve konuşulduğu bir kurum olmuştur. Mesela; alfabe meselesi ilk defa burada konuşulmuş ve tartışılmıştır.