Dolar $
32.54
%0.08 0.02
Euro €
34.91
%-0.19 -0.06
Sterlin £
40.83
%-0.11 -0.04
Çeyrek Altın
3992.24
%0 0.03
SON DAKİKA

Özgürlükler ülkesi ABD

ABD'de yaşanan siyahi Amerikalı George Floyd 'un bir polisin şiddetine maruz kalarak öldürülmesi ile ardından başlayan ve ülke geneline yayılan "ırkçılık karşıtı" protestolar devam ediyor. Yaşanan bu Floyd olayı gösteriyor ki ABD'de ırkçılık gerçeği devam ediyor.

ABD toplumunda siyahlar ve beyazlar olarak insanları ikiye ayrılması ve yıllarca siyahları sömürge altında tutarak ikinci sınıf insan muamelesinin yapılması günümüzde de devam ediyor. Zihniyeti belli olan ABD, kendi içindeki sorunları çözmezken başka ülkelere demokrasi getirmek adı altında yakıp yıkıp savaşla insanları katlederek demokrasi getiriyor. Irkçılık yapmak, insanları katletmek medeniyetse; bırakın biz geri kafalı ve çağdışı kalalım!

Özgürlükler ülkesi ve medeniyetin merkezi olarak gösterilen ABD “Suriye’ye demokrasi getirdiği” gibi mi olmalı! 

Suriye’deki iç savaş 2011 yılından beri dünyanın ve ülkemizin gündeminin en önemli sorunlarından biri haline gelmiştir. Muhalif güçlerin protestolarıyla başlayan bu süreç 9 yıldır birçok insanın hayatına mal olmuştur. Şehirleri viran hale gelmiştir. Suriye’deki savaş ortamından kaçıp komşu ülkelere ve ülkemize sığındılar. Göçle birlikte yeni bir hayat kurmakla ilgili mücadele içinde buluyorlar. Kendi ülkelerinde çatışma ortamında maruz kaldıkları zulmün ve işkencenin psikolojik ve sosyolojik etkilerini üzerin de taşıyarak ülkelerini terk etmek zorunda bırakıldılar. Suriye krizinin en mağdur kitlesi kadınlar ve kızlardır. Çocuk tacirleri, satılan kaybolan çocuklar, hapsedilerek yapılan işkenceler, tacizler, tecavüzler bunlar unutulmaz isteseler de unutamazlar…  Kadınlara ve kızlara sahip çıkılmadığı takdirde maalesef erken yaşta evliliklere mecbur ya da hayata tutunabilmek için yanlış yollara sürüklenebiliyor. Küçük yaşta büyük acılarla karşılaşıyorlar. Suriye savaşında, resmî verilere göre şu ana kadar 30 bine yakın çocuk hayatını kaybetmiş, 5 bin civarında çocuk ise tutuklanmıştır. Tutuklanan çocukların pek çoğunun akıbeti bilinmemektedir. Tutuldukları yerlerde uğradıkları işkenceler sonucu yaşamını yitiren çocuk sayısının ise 200 olduğu belirtilmektedir. Çok daha fazla çocuğun akıbeti ise savaş ortamında düzenli kayıt tutulamadığı için bilinememektedir.

Savaşın içinde hayatta kalma savaşı bile birey için ağır bir yük iken, o ana dek ikinci insan muamelesi gören, sorumluluk alması engellenmiş kadın, bir anda koruyucu anne, şefkatli bir eş ve güçlü bir birey olmaya zorlanır. Savaşın direk ölümcül etkisinden kurtulsa da kendi içinden başlayacak ve hayatı boyunca unutamayacağı bir travma olarak hatırlayacaktır. Unutamayacağı psikolojik durumları bir yana, savaşa rağmen savaşın olduğun bir ortamda bir çocuk yetiştirmek durumunda kalacaktır.

Bir yerde mağduriyet varsa, savunmasız durumda olan topluluklar varsa orada illaki istismar söz konusu oluyor. Böyle çatışma ortamları kötü niyetli grupları cazibe merkezi haline geliyor. Kaçakçılık, kadın ve insan ticareti vb. bu bölgeler de bu tür faaliyetleri sürdürüyorlar. Bu durumdan en çok kadınlar ve çocuklar mağdur durumda kalıyorlar. Sivillerin korunması hususunda uluslararası kurumların, insan hakları örgütlerinin daha çok fazla sorumluluk alması gerekiyor. Çünkü savaş üzerinden yıllar geçse bile göçün getirdiği psikolojik ve fiziksel baskısı toplumsal yaşamdaki etkileri, nesiller boyu sürecek hastalıkları ve travmaları ile toplumda yaşamaya devam edecek.