Dolar $
32.51
%-0.12 -0.04
Euro €
34.78
%-0.14 -0.05
Sterlin £
40.41
%-0.39 -0.16
Çeyrek Altın
3950.91
%-0.59 -22.97
SON DAKİKA
Son Yazıları

Osmanlı hükümeti İran ve Irak'ı hiçbir zaman Almanlara satmadı

23 Nis 2019

Afganistan Heyet-i Seferiyesi Yazan: Mirliva Mehmet Kenan Osmanlıca'dan günümüz Türkçesi'ne aktaran: Bekir Turgut Almanların, Türk ülkesinde Türk makamlarının izinleri dışında bir teşkilat meydana getirmeleri ve bağımsız bir tavır ve hareket almaları Irak Kumandanlığı'nca hoş görülmediğinden Süleyman Askeri Bey 14/ 15 Kânunusani 330 / 27-28 Ocak 1915 tarihiyle Başkumandanlığı'na yazdığı raporun ikinci fıkrasında, "İran'da Osmanlı hükümetinin esasen buraları Almanlara satmış olduğu hakkındaki propagandalar bazı etkilerden uzak kalmamıştır. Dolayısıyla şahsımın, seferi bir heyet halinde herhangi bir savaş bölgesine gitmelerine izin vermek mümkün değildir" ifadeleri bölgedeki durumu ortaya koyuyordu.

Doktor (Erich) Zugmayer’in Hatıra defterinden…

“Wassmuss, Türk kumandanıyla kavgadan sonra dönüyor. Şimdi o da kanidir ki, Türklerin oyuncağı olmamalıyız.”

Hüseyin Rauf Bey, Fevzi bey, Wassmuss, yaver Yüzbaşı Tevfik, Fazlı beyler ve Frederick 19 Teşrinievvel 1330 / 1 Kasım 1914’te Halep’ten otomobil ile Bağdat’a hareket ediyorlar. (2)

Heyetin diğer kısımları: 6 Subay, 10 nizamiye, 50 gönüllü süvari, toplam 72 nefer 95 mekkari ile subay ve erlerin bineklerinden ibaret bir kafile 19 Teşrinisani 1330 / 2 Aralık 1914 tarihinde Halep’ten, Fırat yoluyla hareket ediyorlar.
2 subay, 25 gönüllü süvari ve otuz kadar mekkariden ibaret kademeden, İstanbul’dan beklenen diğer subaylar, silahlar ve eşyalarla takip edecekti. (Heyetle 2000 kadar silah ve cephanesi beraber götürülecekti.)

Dünyaya gerçek dışı haberler yayılıyor

Yolda Hüseyin Rauf beyle, Wassmuss arasında meydana gelen ihtilaf üzerine Wasmus Halep’e döndüğünden Hüseyin Rauf bey yalınız, Türklerle Bağdat yoluna devam ediyor. (3)

Talim ve terbiyesiz gönüllülerden ve mekkarecilerden oluşan kafile, yükleri devire düzelte ilk konak olarak Halep’in 10 kilometre mesafesinde Cibril köyüne gidebiliyor. Güya kimliklerini saklamak için maşlah, entari, akal, kefiye giyen subayların manzarası da bir garibe teşkil ediyor. Esasen Irak’a subaylar ve kıt’alar sevk edilmekte olduğundan bu gibi tedbirlere şüphesiz gerek yoktu.

Irak’ı ve İran’ı, Türklerin Almanlara satmış olduğuna dair Bağdat’ta haberler çıkarılmaya başlandı 31 Teşrinievvel 1330 / 13 Aralık 1914 da Hüseyin Rauf Bey Bağdat’ta geldiği zaman İngilizler, Şatt- ül Arap’a çıkmış Basra’ya ilerliyordu.

Kademe kademe gönderilen kuvvetler Bağdat’ta buluşuyor

Almanların, Heyet-i Seferiye’yi dağıtmak ve yalnızca Almanlık adına Afganistan’a geçmek maksadıyla yaptıkları girişimler; bu sırada Irak’ın tehlikeye girmesi üzerine, Afgan Heyet-i Seferiyesi’nden vazgeçilerek, subaylarının Irak’ta görevlendirilmesi kararlaştırılıyordu. Hatta 4 Kânunuevvel 330’da (17 Aralık 1914) Başkumandanlıktan Irak ve havalisi Kumandanı Cavit Paşa’ya yazılan bir telgrafta:

“Bağdat’ta Bahriye Binbaşısı Hüseyin Rauf Bey vardır. Kendisinin bir savaş görevi ile görevlendirilmesini, tercihan oradaki gambot ve motorların kumandanlığına tayini ile adı geçenden yararlanılması” emri veriliyordu. Hâlbuki bu emir icra edilmedi. Hüseyin Rauf Bey Irak Kumandanlığı emrinde görevlendirilmedi. Halep’ten hareket eden birinci kademe 11 Kânunuevvel 1330’da (24 Aralık 1914) ve son kademe 9 Kânunusani’de Bağdat’a ulaştı. Kaldırılan Heyet-i Seferiye’nin Alman üyeleri de ayrı gruplar halinde Bağdat’a geldiler.

Almanlar, Türklerden habersiz İran ve Afgan’a geçmek istiyor

Bu ikilik derhal ters etkilerini gösterdi. Almanlar, Türklerin yardımı olmaksızın İran’a, Afgan’a geçmek ve oralarda kendi propaganda ve siyasetlerini yürütmek için ellerindeki altınlara dayanarak girişimlere başlamışlardı. Şii din âlimleri ile temasa geçerek, fetvalarının alınmasına ve İran’da kendilerine dayanaklar sağlanmasına girişiyorlardı.

Hâlbuki Irak Kumandanı Süleyman Askeri Bey, savaşın durumuna göre Irak’ın savunmasını her şeyden önce gördüğünden; Hüseyin Rauf beyin yanındaki para ve silahlardan Irak teşkilatında faydalanmaya girişmişti. Bu sırada Hüseyin Rauf Bey heyetinin de, Güney İran’da faaliyete geçmek üzere yeniden teşkilatlandırılması kararlaştırıldığından, silahların ve paraların iadesi Harbiye Nezareti’nden Irak Kumandanlığı’na bildirildi. Almanların bu faaliyeti, Türk karşıtlarının eline propaganda silahı verdi. Irak’ı ve İran’ı Türklerin Almanlara satmış olduğuna dair Bağdat’ta havadisler çıkarılmaya başladı.

Almanlar İran’a girmek için tahkimat istiyor

Gerçi Heyet-i Seferiye’deki Alman Topçu Yüzbaşısı Niedermayer’in Afganistan’a geçeceğinden bahisle kendisine yardım edilmesi zımnında Liman Von Sanders Paşa’nın tavsiyesiyle Harbiye Nezareti’nden 5 Kânunusani 330’da 13. Kolordu Kumandanına ve ayrıca Talat Paşa’dan Bağdat valisine telgraflar geliyor. Doktor Zugmayer Almanya’nın Isfahan Konsolosu sıfatıyla Ammare - Huvize yoluyla İran’a geçmek için 7 Kanunisani’de Bağdat’ta Kolordu Kumandanlığı Vekâleti’ne müracaatta bulunuyordu.

Almanlar bir taraftan Hüseyin Rauf Bey tarafından alınan makineli tüfekleri ve silahları istiyorlar, bir taraftan da Bağdat Konsolosu’nun himayesiyle ve altın para ile Bağdat’tan silah tedarikine girişiyorlar. Tabii bu silahları Türk ordusu firarileri ordudan çalıp Almanlara satıyorlardı.

Süleyman Askeri Bey İran Arabistan’ı içinden Havize- Muhammara istikametinde düşündüğü çevirme hareketini Luristan ve Bahtiyarı kuvvetleriyle takviye girişimleri yukarıdaki bahiste görüldüğü üzere, Luristan Valisi’nin vaatlerine ve Bahtiyarilerin İstanbul’a yazdıkları telgraflara rağmen uygulama aşamasına geçememişti.

İngilizlere karşı büyük bir harekat planlanıyor

Savaşın durumuna göre Afgan’dan evvel, Güney İran’ın elde edilmesi gereği anlaşıldığından, Hüseyin Rauf Bey’in Heyet-i Seferiyesi’yle Luristan’a gitmek ve Bahtiyarileri de elde ederek, Güney İran harekatını yönetmesi, 24 Kânunusani 330 /6 Şubat 1915’te Başkumandanlıktan tebliğ olundu.

Maksat, cihadı Güney İran aşiretlerine, halkına yayarak buralardan oluşturulacak kuvvetlerle, Basra vilayetini işgal eden İngilizler aleyhine hareket şeklinde açıklanabilir.

Almanların, Türk ülkesinde Türk makamlarının izinleri dışında bir teşkilat meydana getirmeleri ve bağımsız bir tavır ve hareket almaları Irak Kumandanlığı’nca da hoş görülmediğinden Süleyman Askeri Bey 14/ 15 Kânunusani 330 / 27-28 Ocak 1915 tarihiyle Başkumandanlığa yazdığı raporun ikinci fıkrasında, “Birkaç günden beri buraya gelmekte bulunan Almanlara gelince: Bunlarla gerek bizim harekât alanımızda ve gerek İran harekat ve girişiminde birlikte çalışmamıza ve etkilerine imkan yoktur. Gerek burada gerek İran’da Osmanlı hükümetinin esasen buraları Almanlara satmış olduğu hakkındaki propagandalar bazı etkilerden uzak kalmamıştır. Dolayısıyla şahsımın, seferi bir heyet halinde herhangi bir savaş bölgesine gitmelerine izin vermek mümkün değildir. Kendilerine depo taburluğu kumandanlığı gibi etkileri burada sınırlı kalacak ve yaralı olacak görevler vereceğim. Diğerlerini de çeşitli işlerle meşgul edeceğim. Buna göre bir heyet-i seferiyeye faydalı olacak alet ve araçların, kendilerine gereği kalmayacağından Wassmuss yanındaki makineli tüfeklerle, savaş araçları ve sağlık malzemeleri ve mümkün ise tahsis ettikleri parayı hemen Osmanlı hükümetine devretmeleri hakkında acele emir verdirilmesini beklemekteyim” diyordu.

Alman heyeti seferiyeleri bir müddet ertelemeye alınıyor

Genel karargâh buna cevaben 17 kânunusani 330 tarihinde, “Almanların harekâtını Irak genel durumuna göre istediğiniz şekilde sınırlamakta serbestsiniz. Ancak ellerindeki vesaiti ve bilhassa parayı almaya çalışmak caiz olmadığını” yazıyordu.

Bunun üzerine 20 Kânunusani 330’da Süleyman Askeri Bey Bağdat’ta 13. Kolordu Kumandanlığı Vekaleti’ne; “İngilizlerin Basra’ya asker çıkarmaları yüzünden çeşitli Alman heyet’i seferiyelerinin bir süre için faaliyetlerinin ertelenmesine mecburiyet hissediyorum. Söz konusu Heyet-i Seferiye üyelerinden ihtisaslarına göre İngilizler arazimizden uzaklaştırılıp kovulana kadar faydalanmak düşüncesindeyim” diyerek; binbaşı Kalayin ve Binbaşı Niedermeyer beyler depo kıtaları kumandanlıklarına, denizaltı ve top uzmanı olan iki Alman’ın Dicle cephesine, iki tabibin Bağdat Hastanesine, maden kömürü mühendisinin Tikrit maden ocaklarına, diğerlerinin de kabiliyet ve liyakatlerine göre görevlere atanması için emir vermişti. (SON)

DİP NOTLAR

2. Kaymakam Osman Nuri Bey’in Hatırat’ından aynen:
Rauf Bey Kumandasında Afgan Heyet-i Seferiyesi’nin başlangıçta İstanbul’da teşkili: Kumandanı Bahriye Binbaşısı Hüseyin Rauf Bey (Sabık İstanbul Mebusu) . Yaveri Bahriye Yüzbaşısı Tevfik efendidir.
Erkan-ı Harbi (Kurmayları): Piyade Binbaşı Ömer Fevzi bey, (Bugün emekli kaymakam), Sonradan Tahran Ataşemiliterliği’nde bulunmuştur.
Topçu Yüzbaşı Kemal Efendi. (Bugün İstanbul’da Topçu Atış Okulu Müdürü Miralay Kemal Bey)
Topçu Yüzbaşı İsmail Hakkı Efendi. ( Hanakin civarında Kuranov(?) mevkiinde Sincar aşireti tarafından şehit edilmiştir. Söz konusu yerde türbesi vardır. ( Adı geçen Mısır’a giren milli tayyare ile Lut gölüne düşmüş kurtarılmıştı.)
Yüzbaşı Murat Efendi: Suriye’dedir.
Piyade Mülazım-ı evvel (asteğmen) Osman Nuri Efendi. ( Bugün, Harp Tarihi Dairesi’nde Kaymakam Osman Nuri Efendi.)
Piyade Asteğmen Rasuhi Efendi: Sonradan Süleyman Askeri beye yaver olarak heyetten ayrılmıştır.) Bugün Cumhurbaşkanlığı başyaveri binbaşısıdır.
Asteğmen Hakkı Ali Efendi. (Bugün emekli yüzbaşıdır.)
Asteğmen Şükrü Efendi.
Asteğmen Nüzhet Efendi. Bugün Suriye’dedir.
Asteğmen Ethem Efendi. Çerkez Ethem ile Harekât-ı Milliye’de Yunanlılara firar etmiştir.
Mülazım-ı sâni (Üsteğmen) Sadık efendi; Fevzi beyin yaverliğinde görevlendirilmiştir. (bugün Suriye’dedir.)
Üsteğmen Hasan Fehmi Efendi. (Yedinci Fırka Kurmay Başkanı Binbaşısıdır.
Tabip Yüzbaşı Tahir Efendi. Bugün Suriye’dedir.
3. Fazlı Hatırat’ından: Rauf bey, Wassmuss, Fevzi bey otomobilde, biz de Yüzbaşı Tevfik beyle hediyeleri götüren kamyonda yerleştik. Bir iki menzil mesafe aldıktan sonra Heyet-i Seferiye’nin Türk ve Alman başkanları birbirine küstü. İmparator Wilhelm Hazretlerini temsil eden Wassmus, mensup olduğu milletin büyüklüğü ile hakimane tavırlar takınarak hareket saatini tayin etmeye başladı. Esasen, yolculuğun zorlukları ve yolların kötülüğü hissedilmeye başladığından hepimiz asabileşmiştik. Bağdat büyük caddesinin bozuk olması ve otomobillerin çamura batıp yollarda kalması, büyüklenmiş Alman’ı hiddetlendiriyordu. Zaten Halep’ten sonra Wassmuss’un vaziyetleri değişmiş, çok hakim bir kumandan kesilmişti.
Rauf Bey de, Halife’nin temsilcisi sıfatıyla, daha ilk merhalede hakimane tavırlar takınan Almanın tavırlarına tahammül edemezdi. Her şeyin üstüne, hatta hala (tuvalet) çadırlarına bile, Alman bayrağı çeken kibirli müttefiklerden ayrılmak saatlerinin yaklaştığı anlaşılıyordu. Bundan sonra iki menzilde Wassmus ve Frederick darılarak Halep’e döndüler.”

 

Yazarın Son Yazıları
Yazarın En Çok Okunan Yazıları