Ne kadar izlediklerinsin?
Gördüğümüz, duyduğumuz, deneyimlediğimiz şeylerin ne kadarıyız gerçekten? "Bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim" derler. Doğru.
Kimlerle görüşüyorsak, vizyonumuz o çerçevede gelişiyor. İlham aldığımız diyaloglar, o kişiler arasında oluşturuluyor. Bunun hepimiz için artısı da var, eksisi de. Çünkü her zaman çok yaratıcı bir çevreye dahil olamayabiliyoruz. Ama yüksek lisans yaptığım zamanlarda, öğretmenimin bir sözü var ki hala hatırlıyorum: “içinizden bir kişi bile çalışmaya devam etse sınıfın diğerlerinin gelişimini etkiler ve arttırır” diyordu. Çünkü yerinde duran kişi aslında bunun farkındadır ama çevresinde herkes duruyorsa bu ona bir konfor alanı, gizlenme alanı tanır. Fakat yakın çevresinde biri sürekli ilerlemeye devam ederse ve kişi bunu görürse, kendi konfor alanı bir süre sonra ona dar gelmeye başlar ve o da harekete geçer. O yüzden gördüğümüz şeyler hayatımızda çok etkili.
Ekonominin günden güne bizi daha da kısıtladığı bu günlerde, havaların da soğumasının eklenmesiyle artık iyice evlere çekildik ve evlerde vakit geçirir olduk. Evde geçirilen vakitlerin de büyük çoğunluğunu ekran karşısında harcıyoruz. İzlediklerimiz hayatımızı bu kadar şekillendirirken, belki de nelere zaman ayırdığımız biraz daha düşünülmesi gereken bir konu olabilir.
“Ben sadece belgesel izliyorum…” cümlesini duyduğumuzda artık bir çoğumuz buna inanmıyoruz. Özellikle de dijital platformların bu kadar artmasıyla, birbirinden farklı türdeki içeriklere kolaylıkla ulaşabiliyorken. Her zaman bizi geliştiren içerikleri izlemediğimiz bir gerçek. Mesela belki suç türündeki içerikleri izlemek heyecan veriyorsa ve yatmadan önce bunu izliyorsan; uyku kalitenin ve rüyalarının nasıl değiştiğini biraz gözlemleyebilirsin. Veya televizyon dizisi izlerken, muhakkak karnının acıktığını ve izlerken bir şeyler atıştırdığını fark etmiş olabilirsin. Kızılcık Şerbeti dizisi son zamanlarda oldukça popüler ve içerisinde geleneksel inançların olduğu konulara da çokça yer veriliyor. Geçtiğimiz günlerde hiç de batıl inançlarla ilgilisi olmayan ama bu diziyi çok seven bir arkadaşımın kurşun döktürdüğüne şahit oldum. Ya da kendimden örnek vermem gerekirse; ben de son zamanlarda oldukça popüler olan Emily in Paris dizisini izliyorum. Dizi Fransa’da geçiyor ve sosyal medya yönetimi ile ilgili konuları içeriyor. Bu süre zarfı boyunca, kendimi yurtdışına uçak bileti bakarken ve sosyal medyamı nasıl daha iyi yönetebilirim derken buldum.
Aslında çok basit baktığımızda, zaman geçirmek için izlediğimiz diziler veya filmler, geniş çerçeveden hayatımızı oldukça yönlendiriyor.
Bu yüzden değil mi ki reklamların her saniyesi oldukça planlı, hesaplanmış ve büyük bütçeler yatırılıyor. Hangi ses, hangi görüntü ile ne zaman verilecek? Yıllarca susadığımızda zaman elimiz asitli içeceklere gitti. Bu bile aslında görselin bizi ne kadar etkilediğinin bir kanıtı. Halbuki sadece susamıştık.
Kış aylarına yavaş yavaş girdiğimiz ve ekran ile geçirilen sürenin daha da artmaya başladığı bu günlerde, belki de izlediklerimizin bizi ne kadar etkilediğini tekrar hatırlamakta fayda var.
İyi haftalar dilerim.