Dolar $
32.42
%-0.32 -0.1
Euro €
34.96
%-0.34 -0.12
Sterlin £
40.51
%-0.75 -0.3
Çeyrek Altın
4092.28
%0.61 24.65
SON DAKİKA
Son Yazıları

Moody's'in kararı tamamen 'siyasi'

13 Eyl 2020

Ocak'tan bu yana realitenin ötesinde 60 ülkenin notunu düşüren ABD'li Fitch, S&P ve Moody's ekonomide sağlam duran ülke ve şirketleri dahi negatif kategoride değerlendiriyor. Moody's de son olarak ekonomik dataları birçok ülkeye göre çok daha iyi olan Türkiye'nin notunu bir alt sıraya indirdi.

Ekonomisini koruma maksadıyla yıllardır küresel ticareti olumsuz etkileyen ABD’nin korumacılık politikaları pandemi sürecinde daha belirginleşiyor. Sadece ithalat vergileriyle uluslararası ticareti engellemek değil, birçok finansal hamlelerle dünya para ve sermaye piyasalarını uzun yıllar elinde tutmak hedefiyle çalışan ABD’nin uç karakolları olan rating kuruluşları Moody’s, Fitch ve Standard and Poor’s (S&P) küresel koronavirüs salgınında da boş durmuyor ve uluslararası ticaretin önünü tıkamak için her fırsatı değerlendiriyor.

1991 yılından  bu yana rating kuruluşlarıyla çalışan Türkiye’ye her dönemde en büyük haksızlığı, içinde ABD merkezli Moody’s, Fitch ve Standard and Poor’s’un bulunduğu rating’cilerin yaptığı artık  iyice anlaşılıyor. Geçmiş dönemlerde olduğu gibi pandemi sürecinde de üretim, ihracat ve büyüme verileriyle birçok ülkeyi geride bırakmasına karşılık söz konusu rating’cilerden istediği notu alamayan Türkiye yine ABD’nin trinity kardeşlerinden Moody’s’in yeni bir siyasi kararıyla karşı karşıya kaldı.

Moody’s Türkiye'nin kredi notunu “B1”den “B2”ye düşürdü, görünümünü “negatif”te bıraktı. ABD’li Moody’s, Türkiye’nin notunu düşürmeye gerekçe olarak; Doğu Akdeniz ve Libya gibi jeopolitik risklere bağlı artan dış kırılganlıklar, mali tampon ve tablolarda aşınma, oluşan ortama yönelik kurumsal zorluklar, Merkez Bankası (TCMB) rezervlerindeki azalma ve cari işlemler dengesinde istikrarsızlığı gösterdi.

Rating’cilerin küresel oyunları

ABD merkezli 2008 küresel krizinde ve 2011 Avrupa borç krizinde taraflı kararlarıyla dikkat çeken üç kardeşler, dünyanın boğuştuğu pandemi sürecinde de şeffaf olmayan, siyaseti ön plana alan ekonomik değerlendirmeleri gözlerden kaçmıyor.

2020 yılı başından itibaren ilk 8 ayda Türkiye dahil 60 ülkenin notunu indiren, uluslararası 100’lerce banka, şirket ve işletmenin görünümünü negatife çevirip dünya ticaretine büyük darbe vuran ve dünyanın salgın tehdidinden çıkmasını engelleyen ABD’li rating’cilerin kararları yüksek tonda sorgulanıyor. Geçmişte 2008 küresel krizine neden olan Lehman Brothers’a batmadan kısa bir süre önce en iyi not olan “AAA”yı veren ABD’li Fitch, S&P ve Moody’s, 2011 Avrupa borç krizinde ise bankaların notlarını düşürerek batmasını sağlamıştı.

Söz konusu rating’ciler bağımsız çalışan, borçlunun kredibilitesini, borcunu zamanında ve düzenli geri ödeme kapasitesini ölçmeye yarayan profesyoneller tarafından oluşturulmuş standart şeffaf görüşe sahip kuruluşlar olarak biliniyor. Zaten kuruluş amaçları da bu. Rating kuruluşları, şirketlere ve ülkelere verdiği notlar sayesinde yatırımcılara projeksiyon olması gerekiyor. Küresel ekonomide bu projeksiyonu sağladığı belirtilen S&P yüzde 45, Moody’s yüzde 38 ve Fitch yüzde 13 paya sahip.

Avrupa ve Ortadoğu odaklı

S&P söz konusu dönemde toplamda 53 ülkede kredi aksiyonu almış. Bu ülkelerin 8 tanesi Asya Pasifik bölgesinde, 28 tanesi Avrupa, Orta Doğu ve Afrika bölgesinde ve 17 tanesi Kuzey ve Latin Amerika bölgesinde bulunuyor. Genel ortalama olarak, en çok kredi notu değişikliği Avrupa, Orta Doğu ve Afrika bölgesinde gerçekleşti.

Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s sene başından bu yana 65 ülkeyi ilgilendiren 83 kredi notu aksiyonu aldı. Bu aksiyonlardan 51 tanesi negatif yönde oldu ve bunların 23 tanesinin kredi notu düşürüldü.

Fitch Ratings de bol miktarda not indirdi, negatif uygulamalara imza attı. 30’u gelişmekte, 6’sı gelişmiş ülke olmak üzere 36 ülkenin kredi notu indirildi.

Gelişmiş ülke bile Fitch’in gözüyle negatife düşürüldü. Kredi notu A olarak teyit edildi ancak Fitch pandemideki durumu sebebiyle Japonya’ya geçer not vermedi.

Fitch Ratings, Kanada’nın da kredi notunu “AAA” seviyesinden “AA+” seviyesine düşürdü ve ülkenin görünümünü “durağan” olarak teyit etti. Kanada’nın 2020 yılında daha büyük bir bütçe açığıyla karşılaşacağına değinen kuruluş, pandemi sonrasında ülkenin kamu borcu oranlarının artacağını belirtti. Fitch, Kanada’nın kamu borcu/GSYH oranının 2019’daki yüzde 88,3 seviyesinden, 2020 yılında yüzde 115,1 olmasını bekliyor.

Fitch gelişmişlerin yanında gelişenlerin içinde en kötü durumda olan Arjantin’e el attı. Arjantin’in kredi notunu “C”den “RD”ye, yani sınırlı temerrüde, düşürdü. Bu not indiriminde, Arjantin hükümetinin 30 gün içerisinde ödemesi gereken ve 22 Mayıs’ta süresi dolan devlet tahvilinin faiz ödemesini gerçekleştirememesi neden olarak gösterildi. Bu da Fitch kriterlerine göre hükümetin temerrüde düştüğünün bir göstergesi. Kuruluş, Brezilya’nın “BB-“ seviyesinde bırakırken, ülkenin görünümünü “durağan”dan “negatif”e çevirdi. Ülke ekonomisinin 2020 yılında yüzde 4 küçüleceğini tahmin etti.

Kararlar Bağdat’tan dönmüyor

Küresel dünyada yatırımcı, söz konusu rating’cilerin kararlarına göre hareket ediyor. Varlığını rating’cilerden öğrendiği bilgilere ve risk alanlarına göre değerlendiriyor. Bunlar öyle kararlar veriyorlar ki yanlışları Bağdat’tan bile dönmüyor. Ancak bahsedilen rating kuruluşları birçok kararlarıyla eleştirilerden de kurtulamıyor.

Bunun en bariz örnekleri Lehman Brothers’ın iflası ve 2011 Avrupa borç krizi. LB batarken notunun en zirve olan AAA seviyesinde olması ve 2011’deki Avrupa borç krizinde şirketlerin, bankaların rating’ciler tarafından notlarla batırılması olayı bugün hâlâ tartışılan olaylar. S&P gibi dev bir kuruluşun Lehman Brothers bankasının batacağını haber vermemesi, daha sonra da yatırımcıyla alay eder gibi, hatanın bilgisayarlara virüs girmesi kaynaklı olduğunu bildirmesi rating’cilerin durumdan vazife çıkararak hareket ettiklerine delil olarak gösteriliyor.

Siyasi ve taraflı vurgu fazlalaştı

Rekabetin daha ön plana çıktığı pandemi sürecinde ve sonraki yıllarda küresel ekonomi için şeffaf, bağımsız ve gerçek verilere dayanarak ekonomik verileri paylaşacak yeni kuruluşlara ihtiyacın olduğu görülüyor. Milyarlarca doların bir anda buhar olmasını gündeme getirebilecek bilgilerin ve kararların dünya ekonomisi için ihtiyatlı ve gerçekçi şekilde verilmesi ve netameli, taraflı, siyasi vurguları fazla değerlendirmelerden uzak kalınması gereği küresel ekonomi için her gün daha fazla önem kazanıyor.

Ekonomistler de farklı şeyler söylemiyor ve kredi derecelendirme kuruluşlarının hassas davranmaması sebebiyle birçok yatırımcının ve birçok ülkenin ekonomik yönden büyük zararlara uğradığını belirtiyor. Sonuçta bugün trinity kardeşler olarak bilinen üç ABD rating şirketinin politik kararlar verdiği gerekçesiyle birçok yatırımcı ve ülkenin güvenini kaybetmiş durumda. Küresel ekonomiye yön verenlerin söz konusu gerçekler doğrultusunda pandemi sürecini bir avantaj olarak algılayarak yeni rating şirketlerinin global dünyada yerini alması için gayret sarfetmesi gereği ortaya çıkıyor.

Reel ve finansal piyasalarda bugün belirginleşen en önemli konu yanlış algıların tespiti ve düzeltilmesi. Söz konusu rating kuruluşlarının şeffaflığı ve tarafsızlığı yara aldığından piyasa algılamasının gereksiz ölçüde bozulduğu, bunca yüksek tonda eleştirilere rağmen böylesine önemli bir misyon ihtiva eden rating’cilerin denetimden ve sorumluluktan uzak tutulması, kullandıkları yöntemlerin tutarsızlığı ve politikaların kamuoyu ile paylaşılmaması da farklı düşünceleri beraberinde getiriyor.

Yeni rating’cilere ihtiyaç var

Önemli üç sebep dolayısıyla rating kuruluşları bugün itibariyle ekonomik krizleri derinleştiren, küresel ticareti engelleyen ve ekonomileri olumsuzluğa yönlendiren uygulamalarıyla gözaltına alınmış durumda. İşte bu noktada Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı’nın (SETA) yayınladığı “Kredi Derecelendirme Kuruluşları: Alternatif Arayışlar” başlıklı raporun geliştirilerek uygulama alanına alınması bugünkü gerçekler doğrultusunda daha elzem görünüyor.

SETA raporunda “Alternatif olarak, ya Türkiye Bankalar Birliği tarafından kurulacak bir kredi derecelendirme kuruluşu ya da İslami Uluslararası Kredi Derecelendirme Kuruluşu (IIRA) gibi bölgesel derecelendirme kuruluşu desteklenerek derecelendirme sektörünün oligopol yapısı kırılmalıdır” deniliyor. Raporda yeni rating kuruluşuna sıcak bakılmasa da bugün için söz konusu düşüncenin daha da kalın çizgilerle gündeme getirilmesi gereğini ortaya koyuyor. Zira Moody’s’in son not düşürme kararı sonrası Türkiye’den milli rating kuruluşu için yeni bir hamle bekleniyor.

Dolar/TL kurunda 7,5 lira mücadelesi

Dolar/TL paritesinin 7,5 lira seviyesine dayanması, piyasalarda en fazla dikkat çeken olay. Piyasalarda dolar kurunun yüksek seyri enflasyon ve beraberinde faizlerdeki hareketin nasıl olacağına dair düşünceleri doğuruyor. Moody’in Türkiye’nin notunu düşürmesi ise gelecek hafta bir satış baskısı oluşturabilir. Fakat ipler TCMB’nin elinde.

Doların TL karşısındaki trendine Merkez Bankası (TCMB) hangi politikalarla cevap vereceği düşünülürken gelecek hafta yurt içinde sanayi üretimi, bütçe dengesi ve TCMB beklenti anketi öncü göstergeler olarak ekonominin gidişatına dair bilgi verecek. Dolar/TL’deki yükseliş trendinin TCMB’nin faiz kararına kadar devam edeceği gözleniyor.

Ancak sıkılaştırma operasyonlarının durduğuna dair spekülatif yaklaşımlardan sonra TCMB’nin yeniden sıkılaştırma adımlarını kuvvetlendireceğine dair haberler piyasaların biraz daha stabil kalmasını sağlıyor. Piyasa TCMB’den 100 baz puanlık bir sıkılaştırma daha gelebileceği öngörüsünü taşıyor. TL’yi destekleyen faktörler ise sıkılaştırmayı destekleyecek şekilde aktif rasyonun gevşetilmesi, mevduat stopaj oranlarının aşağı yönlü güncellenmesi ve doğalgaz ile ilgili enerji keşfinin yukarı yönlü revize edilebileceğine dair beklentiler şeklinde sıralanıyor.

Brüt rezervlerde artış

TCMB'nin açıkladığı verilere göre net rezervlerinde sert düşüşler görülürken, zorunlu karşılık kararı ile toplam rezervlerde ise 3 milyar dolar yükseliş gözlendi. Bankacılar TCMB'nin zorunlu karşılık kararı sonrası BIST'te swap işlemlerinin azaldığını; bunun net rezervlere düşüş, brüt rezervlere artış olarak yansıdığını belirtiyorlar.

Hafta boyunca Avrupa Merkez Bankası (ECB) Başkanı Christine Lagarde’ın açıklamalarını ve faiz kararını bekleyen piyasalar euronun değerinin korunacağı ve enflasyona müsaade edilmeyeceği yolundaki karardan sonra euro diğer para birimlerine karşı değer kazandı.

Yurt dışında ise ABD Merkez Bankası’nın (FED) faiz kararı, perakende satışlar, konut başlangıçları verileri, İngiltere Merkez Bankası’nın (BOE) faiz kararı, Çin sanayi üretimi ve perakende satışları ve yine Japonya Merkez Bankası (BOJ) faiz kararı dış piyasalarda takip edilecek.

Tüm yatırım araçları kazançlı

Borsa İstanbul'da işlem gören hisse senetleri haftalık bazda ortalama yüzde 1,51, altının gram satış fiyatı yüzde 1,49, dolar/TL yüzde 0,32, euro/TL yüzde 0,76 değer kazandı. Yurt içinde 1000 TL’lik yatırım haftalık bazda Borsada 1015,1 lira, dolarda 1003,2 lira, euroda 1007,6 lira ve altında 1014,9 lira oldu.

BIST 100… Borsa İstanbul (BIST) 100 endeksi haftayı 1102 puandan tamamladı ve yüzde 1,51 oranında değer kazandı. Borsa yurt dışı piyasalar destekli yükselişini sürdürebilir. Endeksin 1130’da kuvvetli direnci, 1087’de ise güçlü desteği bulunuyor.

DOLAR/TL… Dolar, TL karşısında haftalık yüzde 0,32 oranında değer kazandı ve haftayı 7,4790 liradan kapattı. Moody’s’in not indirimi 7,5 lirayı zorlanan kurda işi kolaylaştırabilir. Doğu Akdeniz ve Libya ile ilgili Türkiye üzerine yönelik baskılar piyasalarda da risk oluşturuyor. Kurda 7,45 destek, 7,55 ise güçlü destek görünümünde.

EURO/TL… Avrupa Merkez Bankası (ECB) toplantısı ve ECB Başkanı Lagarde’ın ekonomiyi destekleyeceklerine dair açıklamaları euroyu güçlendirdi. Kur haftalık bazda yüzde 0,76 artışla 8,8580 liradan tamamlandı. Kurda destek 8,80, direnç ise 8,90 lira.

ALTIN… Kapalıçarşı’da 24 ayar külçe altının gram satış fiyatı haftalık yüzde 1,49 prim yaptı ve 468,90 liraya yükseldi. Cumhuriyet altını yüzde 1,53 artışla 3111 lira, çeyrek altın 760 liradan satıldı. Yurt içinde altının gelecek hafta 465 – 475 lira arasında hareket etmesi öngörülüyor. Yurt dışı piyasalarda hafta başı 1932 dolara kadar düşen ons altın pandemik kaygılar sebebiyle 1946 dolar seviyesine çıktıktan sonra haftayı 1940 dolardan kapattı. Onsun gelecek hafta 1930-1942 dolar arasında seyredeceği tahmin ediliyor.

PETROL… Virüs salgınında yeniden hareketlenmeler ve oluşturduğu endişeler sebebiyle petrol fiyatları sondaj kuyularının azaltılmasına rağmen 40 doların altına geldi. Brent petrolün gelecek hafta 35-40 dolar arasında hareket edeceği öngörülüyor.

Yazarın Son Yazıları
Yazarın En Çok Okunan Yazıları