Dolar $
32.56
%0.11 0.03
Euro €
34.65
%-0 -0
Sterlin £
40.16
%-0 -0
Çeyrek Altın
3924.98
%-1.03 -40.4
SON DAKİKA
Son Yazıları

Merkez bankaları daha agresif olmak zorunda!

29 Kas 2019

Nitelikli büyüme ve kalkınmanın sınırları 47 yıl önce belirlenmiş. Birleşmiş Milletler buna "insan merkezli, eko kalkınma" demiş. 27 yıl önce de söz konusu büyüme modeli, sözde uygulamalarla başlamış!

Tabii ki bugün gelinen noktada; küresel olarak artan açlık, yoksulluk, işsizlik, çevre kirliliği,  gelecek nesiller düşünülmeden kaynakların tahribi ve gelir adaleti yerine sermayenin tröstleşmesi dünyanın bir gerçeği olmuş.

Kur’an-ı Kerim’de Haşr Suresi’ni bilmeyenimiz yok. Yaklaşık 1400 yıl önce insanoğlunu uyaran Haşr Suresi’nin 7’nci ayetine bugünkü küresel şartlar dahilinde dikkatlice bir kez daha göz atın, derim…

Cenâbı Hakkın mutlaka yerine getirmemizi istediği emri mealen şöyle:

“…Mallar, içinizden zengin olanlar arasında dolaşıp duran bir servet haline dönüşmesin!..”

***

Peki ne yapılması gerekiyor?  O zaman ifade edelim:

Kazanılan mallardan, servetlerden hakkı gereği ihtiyaç sahiplerine de verilsin... İnsanlara iş kapıları açılsın… Yeryüzü kaynakları fakir/zengin tüm insanlığın hizmetine sunulsun. Özetle, kanaat en büyük zenginlik anlayışıyla dünya “Biri yer biri bakar, kıyamet ondan kopar” kertesine getirilmesin!

İşte insan merkezli makro ekonomi bundan dolayı tesis edilmiş.

Makro ekonomik gerçekleşmeler, insan odaklı uygulanmıyorsa orada ya haksızlık ya da çaresizlik var demektir.

Dolayısıyla gerçek ekonomilerde; servet hırsızı denilen enflasyon ve faiz olmaz... Kamu giderlerinin temeli olan vergilendirme ve cezalandırma hak ve adalet ölçeğinde olur, “Deli Dumrul hesabıyla” tahakkuk ettirilmez... Başkalarının tasarruflarına güvenerek yani sürekli borçlanarak ekonomiler yürütülmez... Daha zengin olma adına, 10 verim alınacak yerden 1’e razı olup ithalata ağırlık vererek insan emeği ve yeryüzü kaynakları israf edilmez.

***

Görünen köy kılavuz istemez ama birçok uluslararası ekonomist ve stratejist 2050 yılından itibaren insanlık için hiç de iyi senaryolar çizmiyor. Küresel gidişat böyle devam ederse dünya çok kısa zaman içinde “yer bakır, gök demir” haline dönüşebilir.

Burada ekonomistlerin veya stratejistlerin raporlarını uzun uzadıya anlatacak değilim. Kendimi yazmaya mecbur hissettiğim tek şey var; insanoğlunun yaklaşmakta olan tehlikeye karşı bir an önce harekete geçmesi, ne pahasına olursa olsun gereken tedbirleri alması ve gerçek ekonomiye dönmesi şart.

Nitelikli ve sürdürülebilir üretim ekonomisi için finansal politikaların ve fiyat istikrarının elbette önemi büyük. Büyüme ve kalkınmada bugün en ciddi görev kamu yararına bağımsız etme imkanları daha fazla olan merkez bankalarına düşüyor... Ekonomi politikalarında popülizme meyilli hükümetleri aldığı kararlarla hizaya getirmede ve para politikalarıyla maliye politikalarının bir arada kavga etmeden yürütülmesinde merkez bankaları görevleri çerçevesinde artık daha aktif ve agresif olmak zorunda.

Giderek kesifliğini artıran küresel durgunluğa karşı negatif faizde derinleşmek isteyen merkez bankaları, faiz illetinden tamamen kendini kurtararak gerçek işi olan finansal istikrarı sağlamak, nitelikli büyüme ve kalkınmanın önünü açmak için alternatif ve gerçekçi uygulamaları ihdas etmek zorunda olduğunun idrakine varmalı.

***

Nitelikli büyüme ve kalkınma noktasında finansal sürdürülebilirlik olmazsa olmaz. Şayet Kur’an-ı Kerim’in ifadesiyle sermaye sadece zenginlerin elinde dolaşan bir meta haline dönüşecekse o yerde finansal sürdürülebilirlikten ve dolayısıyla nitelikli büyüme ve kalkınmadan bahsetmenin imkan ve ihtimali yok. İnsan merkezli, hak ve adalet ölçüsünde paylaşım ve çevreci ekonomi yaklaşımları gerçek ekonominin temel taşları.

Konuyu biraz daha açarsam, finansal sürdürülebilirlik ve sürdürülebilir kalkınma için mali ve fiziki daralan kaynaklar dikkate alınarak yeni finansal kaynaklar üretecek, yerüstü ve yeraltı zenginlikleri verimli hale getirecek para ve maliye politikalarına ihtiyaç var. Diğer taraftan kamu küçülürken de elindeki kaynakları  rantabıl kullanmak ve halk üzerindeki mali ağırlığını azaltmak mecburiyetinde.

Öncelikle faizin olmadığı, enflasyonun ise dip seviyelerde tek haneli rakama indirildiği ve borç stokunun sıfırlandığı mali bir performans nitelikli, sağlıklı büyüme ve kalkınmayı ortaya çıkaracak, kamuyu da kamuoyunu da rahatlatacaktır.

Mali disiplini “Varyemez Amca” gibi el sıkılığı şeklinde algılamak da son derece yanlış.

Dolayısıyla sıkı para politikası uygulamaları; Kur’an-ı Kerim’de İsra Suresi 29’uncu âyette ifade edilen “…Ne cimri ol ne de elini sonuna kadar açıp savurgan ol…” prensibi çerçevesinde icra edilmeli. Aslında âyet, yüksek enflasyon (fiyatların sürekli yükselmesi) ve deflasyon (fiyatların sürekli düşmesi) yaşayanlara açık bir ikaz niteliğinde…

Özetle; nitelikli büyüme ve kalkınmayı sağlayacak finansal sürdürülebilirlik; fiyat istikrarı, mali disiplin ve yapısal reformlarda kararlılık anlamına geliyor.

Tabii anlayabilenlere!

Yazarın Son Yazıları
Yazarın En Çok Okunan Yazıları