Dolar $
32.56
%0.03 0.01
Euro €
34.88
%0.11 0.04
Sterlin £
40.65
%0.14 0.06
Çeyrek Altın
3967.52
%-0.17 -6.56
SON DAKİKA
Son Yazıları

İzmir depreminin ardından…

21 Kas 2020

Öncelikli olarak vatandaşlarımıza 6306 sayılı yasanın yani kentsel dönüşüm yasası, onların anlayacağı şekilde, tüm haklarının ne olacağı çok net olarak izah edilmeli. Kentsel dönüşümün neden, niçin, ne amaçla yapıldığını, yapılan çalışmaların can ve mal güvenliğini tehlikeye sokan mevcut yapı ve çevrenin daha güvenli ve sağlıklı bina ve çevreye kavuşmak amacıyla yapıldığını, rant getirici değil, hizmet ve sağlıklı alanlar için yapıldığı tüm verileriyle anlatılmalı.

Vatandaşlarımız da bu bilgiler ışığında hakkından fazlasını talep edemeyeceğini anlamalıdır. Kentsel dönüşüm çalışması yapan ilgili idarelerin de bu anlamda süreçte problem oluşturan değil, problem çözmek isteyen tavrını sergilemeleri gerekmektedir.

Vatandaşlarımız öncelikle şunu bilmelidir ki, hiçbir kurum veya özel şirket eski binayı yıkıp yerine bedelsiz olarak kimseye bedelsiz bina yapmaz. Bu nedenle de yapılacak olan çalışmalarda kendi bütçesini kendi içinden çıkararak sistemlere vatandaş yardımcı olup, hakkından fazlasını talep etmemeleri lazım.

***

Eğer bina sahibi kendi binasını yenilemek isterse, devletin sağladığı imkânları iyi bilmeli ve süreci mutlaka konusunda tecrübeli kurumsal firmalarla götürmelerinde fayda vardır. Nasıl hastalandığımızda veya bir ağrımız olduğunda doktora gidip muayene ve gerekli tahlilleri yaptırıyorsak öncelikli olarak mutlaka 1999 yılından önce yapılan binalarda oturan vatandaşlarımız da mutlaka oturdukları binalarının risk analiz raporlarını yaptırsınlar. Can güvenliğimiz için bu çok önemli olup, bana bir şey olmaz diye rahat davranmasınlar.

Unutmamamız gereken bir şey var ki; “Deprem değil, bina öldürür.” Bunun örneklerini de devamlı yaşıyoruz. En son örneğini de acılarımızla İzmir’de yaşadık. Yıkıcı bir deprem şiddeti olmamasına rağmen, zemin yapısının da yumuşak bir zemin olması sebebiyle 25 yıl önce yapılan binalar çöktü ve vatandaşlarımızı kaybettik.

***

Yaptığımız tespitlerde, mevcut zemin yapısına uygun binaların yapılmadığını, aynı zamanda kullanılan betonun mukavemetinin zayıf olduğunu, donatı eksikliği ve işçilik hatalarının yanı sıra yıkılan bazı binalarda zemin katlarında kolon kaldırıldığı ve inşaat yapılırken yapılması gereken kontrollerin yapılmadığını tespit ettik. Bölge zemini yumuşak ve sıvılaşmaya müsait bir zemin yapısı olmasından kaynaklı, yapılan binalar bu zemin yapısına uygun binalar değildir.

 Olan deprem, esasında beklediğimiz İzmir depremi olmayıp, Sisam depremidir. Şiddeti de yıkıcı bir deprem şiddeti olmamasına rağmen, zemin büyütmesinden kaynaklı ve yukarıda bahsettiğim nedenlerden dolayı can ve mal kayıpları olmuştur.

Bundan 2 yıl önce bu konuya dikkat çekmek için, İzmir’de acilen 40 bin binanın yenilenmesi gerektiğini ifade etmiştik. Bu kadar uyarılarımıza rağmen, maalesef, geçen bunca zamanda hiçbir şey yapılmamıştır. Yaptığımız incelemelerde maalesef yıkılan binalar hakkında 2012 ve 2018 yıllarında ilgili belediye tarafından tutanak tutulmuş ve o tutanakta binaların ve zemininin kötü olduğu belirtilmiştir.

***

Bina sahiplerine bu tutanak tebliğ edilmesine rağmen bina sahipleri maalesef can ve mal güvenliği taşımayan oturdukları binalarla ilgili bir çalışma yapmamışlardır. İlgili belediye de can ve mal güvenliği açısından riskli olabilecek binalar ile ilgili tebliğ yapmakla kalmış, süreci takip etmemiş ve kaderlerine terk edilmiştir. Halbuki belediyelerin imar kanuna göre (madde 39) süreci takip etmeli, mal sahiplerince gerekli çalışmalarının yapılmadığını tespit etmeli, yapılmadı ise yasaya göre belediye kendi gerekli tahliye işlemlerini yapmalıydı.

Maalesef bunun gibi binlerce riskli yapı olup, hâlâ bu binalarda oturan vatandaşlarımız var. Yasaya göre tahliye etmeleri gerekirken, vatandaşlarımız da duyarsız davranmaktadır. Böyle durumları ilgili belediyeler takip etmeli, hâlâ tahliye etmeyenler var ise kolluk güçleri vasıtası ile tahliyeleri gerçekleştirmelidir. Tabii ki bunu yaparken de vatandaşı mağdur etmeden ve vatandaşın güvende oturabilecekleri alternatifleri de mümkün olduğunca sağlamalıdırlar.

Son cümle olarak, her şeyden önce bizlerin toplum olarak “zihinsel dönüşümü” mutlaka gerçekleştirmeliyiz.

Yazarın Son Yazıları
Yazarın En Çok Okunan Yazıları