Dolar $
32.42
%-0.32 -0.1
Euro €
34.96
%-0.34 -0.12
Sterlin £
40.51
%-0.75 -0.3
Çeyrek Altın
4092.28
%0.61 24.65
SON DAKİKA
Son Yazıları

Hayvancılığın yeniden inşası

19 Þub 2020

Üreticinin içinde olmadığı, güven duymadığı ve en önemlisi kazanmadığı bir planın veya politikanın başarılı olabilmesi mümkün değil.

Hayvancılıkta temel amaç; üretirsem alıcı bulabilir miyim? – Sattığımın parasını alabilir miyim? – Ürettiğimden zarar eder miyim? gibi soruların ve tabi ki bu endişelere neden olan koşulların ortadan kalkması olmalıdır. 

Nüfusumuz 45 milyon iken sahip olduğumuz büyükbaş hayvan sayısı 16 milyondu. Bugün nüfusumuz 82 milyon, 4 milyon sığınmacı, 50 milyona dayanan turistimiz var, hayvan sayımız sadece 1 milyon artmış.

10 yıl önce büyükbaş hayvan başına 230 kg olan ortalama karkas ağırlığını 290 kg’a, laktasyonda 3,5 ton olan süt üretimini 6 tona çıkarmışız ama sorunlarda verim artışıyla birlikte büyümüş.

Türkiye Damızlık Sığır Yetiştiricileri Merkez Birliği (TDSYMB) 20 yılı aşkın süredir edinmiş olduğu deneyimle sahadan elde ettiği veri ve görüşlerle hazırladığı ‘Hayvancılığın Yeniden İnşası’ raporunda sorunları somut olarak ilgili kamuoyunun görüşlerine sundu.

Aslına bakacak olursanız ilgili kamuoyu ifadesi çok doğru değil. Çünkü konu hepimizi çok yakından ilgilendiriyor. 

Hayvansal protein açığımız olduğu hepimizin bildiği bir gerçek. Günde sadece 30-35 gram hayvansal protein tüketebiliyoruz. Daha net bir ifade ile hayvansal gıda tüketimimiz Avrupa ülkelerinin yarısı bile değil.

Protein yetersizliğinin toplumsal ilerleme ve gelişmişlik düzeyine etkisi dikkate alındığında gelecek nesilleri bekleyen tehlike ortadadır.  

Üstelik et ve süt ürünlerinde kendimize yeterliliğimizi bu eksik tüketim düzeyimize göre yorumluyor ve yeterliyiz diyoruz.

Tabi yetmiyor, hayvan ve et ithal ediyoruz. “2-3 milyon üreticiye az-çok destek veririm, 82 milyon tüketiciyi de ithal-ucuz et ile korumaya çalışırım.” mantığı ile geldiğimiz nokta budur. 

Üretim azalınca sadece üreticisi kaybetmiyor. 

Doğrudan ve dolaylı olarak ilgili olan onlarca sektör ve bu alanlardan geçimini sağlayan yüzbinlerce kişi ve aileleri hesaba katılmıyor.

Bir çiftçi üretimden çekilince, alet- ekipmancısı, yemcisi, ilaççısı, tohumcusu, nakliyecisi, veterineri, mezbahacısı, sanayicisi, reklamcısı, fuarcısı... herkes küçülmek zorunda kalıyor. 

Rapora göre bilgiye erişimin bu kadar kolay olduğu günümüzde yetiştiricilerimiz güncel ve doğru bilgiye ulaşmakta yetersiz kalıyor. Güncel bilgiye ulaşım oranı sadece %30.

Hayvancılık desteklerinden yararlanma oranlarının düşük olmasının belki de ilk sebebi destekleme kurallarının üreticiler tarafından bilinmiyor olmasıdır. Eğitim ve işletme danışmanlığı sitemi mevcut sorunları çözülerek sivil toplum kuruluşları tarafından uygulanmalıdır.

Buzağılar Ölmesin kampanyasını hatırlayanlar olacaktır. TDSYMB raporuna göre ülkemizde buzağı ölümleri kabul edilebilir seviyenin tam 6 katı. % 17-20 dolayındaki bu ölüm oranları bile koruyucu hekimlik çalışmalarının durumunu gözler önüne seriyor.

Bir başka tespit... Sayısını, özelliklerini ve hangi işletmede olduklarını bilmediğimiz hayvanlar için politika üretebilir misiniz? Islah çalışması ya da hastalıklarla mücadele yapabilir misiniz?

Son yıllarda açıklanan hayvan sayışları neden kimseye inandırıcı gelmiyor?

Ulaşım ve iletişim imkânları bu kadar gelişmişken, doğan buzağıları Avrupa Birliği standartlarına uygun olarak en geç 20 günde kayıt altına almak, kimliklerini işletmelerde düzenlemek doğru organizasyon ve finans kaynağı ile çok mu zor? 

TDSYMB’nin Hayvancılığın Yeniden İnşası Raporu, “Doğru politika ve organizasyonlar ve küçük dokunuşlar ile 10 yıl içinde büyükbaş hayvan varlığımızı ve verimliliği %25, küçükbaşta ise %50 oranında artırabiliriz” diyor.

Devam edeceğiz.

Yazarın Son Yazıları
Yazarın En Çok Okunan Yazıları