Dolar $
32.59
%0.18 0.06
Euro €
34.7
%-0.2 -0.07
Sterlin £
40.41
%-0.49 -0.2
Çeyrek Altın
4121.5
%1.33 53.52
SON DAKİKA
Son Yazıları

Firdevsî'nin cennet dediği ülke: Afganistan

30 Nis 2019

Afganistan, stratejik ve coğrafi konumu itibariyle dünya siyasi tarihinde değişik milletlerin işgal ve istilasına maruz kalmış, doğudan batıya, batıdan doğuya seferler düzenleyen küresel odaklı cihangirlerin uğrak noktası olmuştur. Bu tarihi süreçte Pers Kıralı Dârâ, Büyük İskender, Gazneli Mahmut, Timur aklımıza ilk geliverenler arasındadır...

Afganistan’da, etkileri günümüze kadar devam eden tarihi süreç ise, İngiltere’nin 19. yüzyılda Hindistan’ı işgaliyle başlamıştır. Bu işgalle birlikte Afganistan; denize kıyısı olmamasına rağmen, sıcak denizlere giden ticaret yollarının kesiştiği güzergahta bulunması dolayısıyla Rusya’nın; İngiliz tacının en zengin sömürgesi olan Hindistan’ı korumak refleksiyle de İngiltere’nin baskı, saldırı ve işgallerine maruz kalmıştır. Daha da önemlisi, artık Afganistan toprakları, bundan böyle sömürgeci küresel aktörlerin ilgi alanına girmiş, dış politikalarının önemli bir parçası olmuştur.

Yirminci yüzyılın başlarında ise Afganistan, 19. yüzyılda yaşadığı bunca ekonomik ve siyasi baskılara, askeri işgallere rağmen; eğitim- öğretim, sanayi, ticaret başta olmak üzere, medeniyet yolunda önemli ilerlemeler kaydetmiştir.

1909 yılında Afganistan’a bir inceleme ve araştırma gezisi yapan İngiliz madenci Walter Saise (1854- 1937) Londra’da kurulan ve kendisinin de üyesi olduğu Asya Cemiyeti’nde verdiği bir konferansta bu gelişmeleri şöyle anlatmıştır:

Vatandaşlar!

“Afganistan, eski Afgan ülkesi değildir. Sizi temin ederim ki, büsbütün değişmiştir. Oraları gözünüzle görecek olsanız, bir doğu ülkesi olduğuna inanmazsınız. Afganistan’da her şey vardır. Eski emir merhum Abdurrahman Han, gerçek Avrupa medeniyetinden yararlanma yollarını düşünmüş; Afganistan’ın gelişme ve yükselme yollarını ortaya koymuş ve temellerini atmıştır. Adı geçen, bu konuda son derece gayret etmiş ve bu uğurda gece gündüz çalışmıştır. Uyku ve rahatını bu uğurda feda etmiştir.

Abdurrahman Han, bu çalışmalarının meyvesini alacağı sırada vefat etti. Kendisinin yerine geçen büyük oğlu Emir Nasrullah Han Hazretleri, babasının eserine uyarak ülkeyi ihya etti. Bugün Afganistan’da top, tüfek, kurşun ve askeri malzeme fabrikaları vardır. Afgan askeri tamamen düzgün, donanımlı ve üniformalar ile giydirilmiştir.

Afganistan’da yirmi ayak ve bir karış bile şose yolu yok iken; bugün şoseler örümcek ağı şeklini almışlardır. Afgan milleti eskiden çapulculuk ile meşgul iken, bugün bunlar çiftçi ve kazanan tüccar olmuşlardır. Afganistan’da sanat ve sanayi fazlasıyla gelişmiştir. İlkokullar pek çoktur. Kabil’de yeniden bir kaç lise, bir kaç üniversite açılmıştır. Afganlılar, önceleri bir Avrupalıdan nefret ederlerken; bugün, Avrupalı öğretmenlerden eğitim- öğretim alıyorlar. Emir hazretleri bununla da yetinmeyerek, yeni Avrupa fen bilimleri eserlerini Farsça’ya (Resmi dili) Kalküta’da tercüme ettirerek, basıldıktan sonra yararlanılmakta ve okutulmaktadır. Adı geçen emir, bu şekilde millet ve memleketine büyük ölçüde hizmet etmiş ve namını ebedileştirmiştir.

Afganistan’da, ziraat işlerinde kullanılmak üzere; yeni sistem ziraat makineleri getirilerek halka satılmaktadır. Bunların bedeli çiftçilerden taksitle alınıyor.

Kabil’de elektrik, çuha, bez, kağıt, cerrahî aletler v.s.ye mahsus olan fabrikaları görünce hayran oldum ve kendimi İsviçre’de zannettim. On sene sonra Afganistan, imar ve medeniyet noktasından Hindistan’ı geride bırakacaktır. Emir hazretleri ilmen, fazileten, edeben; sanat ve ticaret adamlarını sever, görüşür, kendilerini takdir ve teşvik eder.”

Yalnız Kabil şehri değil, Afganistan’a bağlı olan bütün eyaletleri de gezdim ve gözden geçirdim. Her yerde her şey yenidir. Günden güne halkın fikirleri, fazilet ve marifetle aydınlanıyor. Sanat ve sanayiden yararlanıyorlar. Kazvin şehri bu faaliyetle eski ümranını bulacak. İhtimal ki, meşhur İran şairi Firdevsî’nin övgü ve sitayişine layık bir seviyeye ulaşacaktır.

Evet! Firdevsî bu memleketi cennete benzetmişti. Burası gerçekten cennet gibi bir yerdir. Özetle, Afganistan ve Afgan milleti çok değişmiştir. Medeniyet yolunda süratle yol almaktadır.”

(Salname-i Servet-i Fünûn; Makale: Afganistan’ın Yükselişi. İstanbul, 1328./ 1910. s.185.)

Birinci Dünya savaşı öncesinde, dünyanın değişik coğrafyalarına seyahatlerde bulunan Stefan Ziveig (1881-1942) ise; anılarını yazdığı “Dünün Dünyası” adlı eserinde, bütün dünyada meydana gelen değişimleri, Sais’in aksine; yaklaşmakta olan yangının, yani Birinci Dünya Savaşı’nın habercisi olarak görür ve o günleri şöyle anlatır:

“Yeni yüzyılda bir on yılı arkada bırakmış, Hindistan’ı, Amerika ve Afrika’nın bir kaç yerini görmüştüm; Avrupa’mıza yeni ve bilgili bir sevinçle bakmaya başladım. Eski Avrupa’yı birinci savaş öncesinde olduğu kadar, başka hiçbir zaman böyle çok sevmiş, yarınına inanmış birliğini ummuş değilimdir. Zira bizler, yeni bir gün doğuşu kızıllığını gördüğümüzü sanıyorduk. Oysa bu kızıllık, yaklaşmakta olan yangının uzaktan vuran alevleriydi.”

Yirminci yüzyılın başlarında Walter Saise’in, gelecekte Cennet gibi bir ülke olacağını söylediği Afganistan; Stevan Ziveg’in haber verdiği yangını; asrın son çeyreğinde, Sovyet işgaliyle yaşamış,

21. yüzyıla ise ABD’nin işgaliyle girmiştir.

Nihayet Afganistan, 27 Aralık 1979 tarihinde Sovyet askerleri tarafından fiilen işgal edilmiş; Devlet Başkanı Hafızullah Amin öldürülmüş, köyler ve kasabalar basılmış, din adamları idam edilmiş, olaylar sırasında elli binden fazla kişi hayatını kaybederken, nice Afganlı da İran ve Pakistan başta olmak üzere sığınmacı olarak ülkesini terk etmiştir. Böylece, Sovyet askerleri ile birçok ülkenin desteklediği Afgan direnişçileri arasında devam edecek olan 10 yıllık süreç, yani kedi- fare oyunu başlamıştır.

Sovyetler Birliği, bu on yıllık sürecin sonrasında, hem de ağır kayıplar vererek Afganistan’dan çekilmiş ve Afganistan halkı için acı bir Taliban deneyimi başlamış; 11 Eylül 2001 terör saldırısı sonrasında da ABD, İngiltere’nin de desteğini alarak; Usame bin Ladin, El Kaide terör Örgütü ve Taliban rejimine karşı askeri bir operasyon başlatmış ve Afganistan’ı kontrol altına almış, 1997 yılında yapılan boru hattı görüşmelerinde, Amerikan firması UNOCAL’ı temsil eden Hamid Karzai de bu yeni dönemin Afganistan Cumhurbaşkanı olmuştur. “Yeni Büyük Oyun, Orta Asya’da Kan ve Petrol” adlı eserin yazarı Lutz KLEVEMAN’ın “Karzai hükümetinin afyon üretimine karşı ağır cezaları olmasına rağmen, haşhaş yetiştirilen alanlar 2001’de 8000 hektar iken bir yıl sonra 74.000 hektar olmuş” şeklinde verdiği bilgiler ise düşündürücüdür.

Bugün, Firdevsî’nin Cennet dediği ülke, Afganistan; yüz yıl öncesinden daha geri durumdadır. Son zamanlarda, bir milyondan fazla insanını iç ve dış savaşlarda kaybetmiş, çocuklar yetim, kadınlar ise dul kalmıştır. Halkının üçte biri sığınmacı konumuna düşerken; daha da önemlisi bölge, uluslararası terör örgütlerinin insan kaynağı haline gelmiştir.

Yazarın Son Yazıları
Yazarın En Çok Okunan Yazıları