Dolar $
32.42
%-0.32 -0.1
Euro €
34.96
%-0.34 -0.12
Sterlin £
40.51
%-0.75 -0.3
Çeyrek Altın
4092.28
%0.61 24.65
SON DAKİKA
Son Yazıları

Felaket zamanlarında siyaset

20 Mar 2020

Olağandışı zamanlardan geçtiğimiz aşikâr. Hemen hiçbirimiz, bütün dünyayı kasıp kavuran böylesine bir durumla karşılaşmamıştık. Bundan dolayı da bu ölçekte bir felaketin bizi nasıl bir geleceğe sürükleyeceğini öngöremiyoruz.

Salgın bütün dünyaya büyük bir hızla yayılırken, Korona virüsünün etkisinin daha önceki kuş gribi, domuz gribi, SARS, MERS gibi belaların çok daha üzerinde olacağı anlaşılmaya başlandı. Bundan dolayıdır ki uzmanlar, çoğunlukla 1918-20 arasında insanoğlunun üzerine kâbus gibi çöken İspanyol gribi ile karşılaştırma yapıyor. Birinci Dünya Savaşı’nın sonlarında yayılmaya başlayan İspanyol gribi, insan yapımı bir felaketten bile daha yıkıcı olabileceğini göstermiş, elli milyon civarındaki can kaybı savaştaki ölümlerin fazlasıyla üzerine çıkmıştı.

Ancak yine de İspanyol gribi mevcut durumla kıyaslamak için doğru bir vaka olmayabilir. Çünkü yüzyıl önce dünya, zaten o güne kadar şahit olmadığı ölçekte bir savaşı atlatıyordu ve dolayısıyla siyaset üzerinde harbin etkileri daha belirleyiciydi. Barış her şeye rağmen bir iyimserlik dalgasıyla gelmiş, yirmili yılların aldatıcı coşkusuna bırakıvermişti kendisini insanlık. Bugün ise birdenbire kendimizi görünmeyen bir düşmanla karşı karşıya bulduk. Yüzyıl öncekinin aksine bugünkü konfora alışmış, geleceğin hep bugünlerden daha iyi olacağına iman etmiş, çokça şımartılmış bir refah toplumuyuz. Dolayısıyla, bu salgın sona erdiğinde geride ne kalacağını tahmin edebilmek için başka yerlere bakmak gerekebilir.

Acı ve gözyaşı

İkinci Dünya Savaşı’nın başlarında Alman orduları bir hava savaşıyla Kraliyet Hava Kuvvetlerini imha edip İngiltere kıyılarına çıkmayı planlarken, görev başına gelen Başbakan Winston Churchill “Size acı, kan ve gözyaşından başka bir şey vaat etmiyorum” demişti. Felaketli bir haberle karşılaştıklarında en başta yaşanan inkâr duygusundan kurtulmak ve toplumu sarsmak adına, Churchill demokrasiyle yönetilen bir ülkede siyasetçilerin söylemeyi aklından bile geçirmediği şeyleri söyleyivermişti. İngilizler böylece önlerindeki acı dolu yıllara ilişkin gerçekçi beklentiler geliştirebildiler. Gerçi İngiltere toprakları -hava savaşı hariç- çatışmaların gerçekleştiği yerler değildi ancak halk büyük fedakârlıklara katlandı. Savaşa gönderdiği evlatlarının bir kısmını kaybetti, geri dönebilenlerin bir kısmında büyük arazlar vardı ve olağandışı ekonomik güçlükler yaşandı. Bunun sonucunda savaş sona ererken yapılan seçimde ülkeyi savaştan muzaffer biçimde çıkaran Başbakan Churchill ummadığı bir yenilgi aldı. İşçi Partisi’nin adayı Clemence Attlee savaşın getirdiği yokluklardan ve acılardan bunalan insanların oylarıyla Başbakan seçildi. Bugün geriye bakıldığında Churchill’in Dünya Savaşı’ndaki liderliğinin büyük bir başarı olduğunda çok kişi mutabık ancak bu durum onun seçimi kaybetmesine engel olmadı.

Önümüzdeki dönemde siyasette nasıl değişiklikler olabileceğini anlamak için bu örnek anlamlı olabilir. Her ne kadar Macron’un yaptığı gibi, topluma bir savaşta olunduğu bilgisini vermek beklenti yönetimi açısından riskli ama önemli bir hamle olsa da günün sonunda zevahiri kurtarmaya yetmeyebilir. Yoksunlukların ve virüsle beraber gelen ekonomik durgunluğun faturasının görev başındaki iktidarlara kesilmesi büyük ihtimal dahilindedir. Bu kapsamda ilk büyük test, ABD’de Kasım ayında yapılacak Başkanlık seçimleri olacaktır. Daha bir ay öncesine kadar Demokratların çıkaracağı adayın Trump karşısında şansının düşük olacağı söylenirken bu ani alt üst oluşun Amerikan seçmeninde karşılığı olacağını beklemek gerekir. Dolayısıyla Trump’un, daha birkaç hafta öncesine karşı -gripten daha fazla insan ölüyor- diye küçümsediği COVİD-19’un ilk siyasi kurbanı olması şaşırtıcı olmayacaktır. Arkasından zaten Avrupa’da kırılgan ekonomilerin üzerine oturan kırılgan iktidarlara gelecektir sıra. Bugün bizi evlerimize kapatan virüsün hem ekonomide hem siyasette büyük dönüşümlerin kapısını böylece aralaması kuvvetle muhtemeldir. Haşmetli siyasetçilerin, iş insanlarının gözle görülemeyen, canlı olup olmadığı bile tartışmalı bir organik yapının böylece insafına kalması da ayrıca düşünmemiz gereken derin bir husus olarak geriye kalır.

Yazarın Son Yazıları
Yazarın En Çok Okunan Yazıları