Faiz haram mı helal mi!
Açıklıyorum: Haram olan nominal faiz midir yoksa reel faiz mi? Tabii ki böyle bir açıklama yapmayacağım. Çünkü haddim değil. Diyanet'in devlet bankalarından konut alımı için kullanılan kredinin faizine ilişkin açıklamasına da girmeyeyim.
Orası da benim için bulanık sular. Aslına bakılırsa, faiz meselesine semavi dinlerin genelinin bakışında bir soğukluk olduğunu söyleyebiliriz. Museviler kendi dinlerinden olanlara faiz işletemezken bunu sadece diğer dinlerden borçlularına tatbik edebiliyorlardı. Hristiyanlar da önceleri günah sayılan faizi sisteme dahil edebilmek için zamanında kırk takla atmak zorunda kaldılar.
Bu alerjinin
nereden kaynaklandığını anlamak zor değil. Güç durumdaki köylüyü, esnafı
sıkıştırıp onun sırtından geçinen tefeciye karşı tavır almak, ahlaki bir duruş
iddiasında bulunan bir sistem için kaçınılmaz belki de. Nasıl olur da birileri gece,
gündüz ter dökerek ailesini geçindirmek isterken, asalak bir sınıfın bundan
istifade edip keyif çatmasına göz yumulabilir? Buraya kadar tamam. Ancak bir
diğer yönüyle geleneksel veya modern bir ekonomik düzeni faiz olmadan sürdürmek
de mümkün değil. Faiz oranı aslında bugün tüketmekle, ileri bir tarihte
tüketmek tercihini dengeleyen sihirli bir piyasa değeri. Ya da bir toplumdaki
tasarruflarla yatırımları dengeleyen paranın fiyatı. Faiz ortadan kalksın demek
bugünkü tüketimini erteleyen kişilere, yani tasarruf sahiplerine avucunu
yalarsın demekten başka bir şey değil. Bunun da ötesinde faizin sıfır olduğu
bir ortamda tasarruf ve yatırımların da dengeye ulaşma ihtimali, istisnai
durumlar haricinde, neredeyse sıfır. Bir de enflasyonist bir ortamda isek, yani
mal ve hizmetlerin fiyatları artıyor ise tasarrufçuyu iyiden iyiye tokatlıyoruz
demektir.
Faiz lobisine
kötü haberlerim var
Bununla
beraber bir süredir faizlerin istikrarlı düşüşü bu kötü alışkanlığın sonuna
geliyor muyuz sorusunu sorduruyor. Öyle ya, artık yatırımcı da tüketici de
ucuza kaynak bulabilecek, ekonomi canlanacak, insanlar iş ve aş bulacak. İdeal
bir durum gibi görünen bu eğilim bize gelişmiş ülkelerdeki rüzgarlarla beraber
geliyor. ABD; Avrupa ve Japonya ve bunları takip eden gelişmekte olan ülkelerde
durgunlukla savaşmak amaçlı parasal genişleme furyası on yılı aşkın süredir
piyasaları kasıp kavuruyor. Geçici bir tedbir gibi ortaya çıkan çok düşük faiz,
bol para politikaları bütün dünyayı müptela etmiş durumda. Bütün tedbirlere
rağmen büyüme artmıyor ama fiyatlar da çok yükselmiyor. Merkez bankaları ardı
ardına, veriyorlar coşkuyu ama Keynes’e atfedilen bir tespitte olduğu gibi iple
bir şeyi çekmek mümkün ama itmek pek mümkün olmuyor. Merdiven çıkamayan kalp
hastası gibi küresel ekonomi boyuna tıkanıp kalıyor.
Ve böylelikle
bize de likidite bolluğundan payımız düşüyor; politika yapıcılarının dediği gibi
artık negatif reel faize alışmamız gereken bir döneme giriyoruz. Yatırım için,
harcama için kredi kullanacakların coşkusunu da gölgelemek istemem ama bir
kenara üç beş kuruş koymak isteyen birisine de bu çok akıllıca bir fikir değil,
bununla seneye daha az alışveriş yapabileceksin diyoruz. Bunu da dünyanın
tasarruf düzeyi en düşük ülkelerinden birisinde söylüyoruz.
Sadece bizim
ülkemizde değil, dünyanın hemen her yerinde tasarruf sahipleri göz göre göre
gelen bu kazıktan kurtulmak için mucize yatırım araçları peşinde koşuyor.
ABD’de S&P’den ülkemizde BIST’e borsalar, ortada destekleyecek temel
göstergeler olmamasına rağmen ralli yapıyor, altın uçuşa geçiyor, bitcoin ve
benzeri post-modern yatırım araçlarının ne kadar muhteşem olduğu dilden dile
dolanıyor. Paranın bolluğu, gidecek yerin azlığı insanlara zorunlu toz pembe
rüyalar gördüyor adeta. Büyük Gatsby filminin bir sahnesinde gibiyiz; elde
Martini bardağı, o şatafat, bolluk içinde patlaması mukadder bir balon asla
patlamayacak gibi davranmaya devam ediyoruz. Faiz haram, olmayacak duaya amin demek
helal nasıl olsa.