Ulus devletler yeni jenerasyonu vatana bağlı tutmak için zorlanmaya başlayacak. Kültürler ve inançlar arası diyalog başlayacak. Bu bize korkutucu geliyor olabilir. Ama Cumhurbaşkanı Özal'ın bir sözü vardı. "Alışırsınız" ortalık karışır gibi olacak ama biz alışacak mıyız acaba? Çünkü ülkemizi bölmeye çalışanlara dahi oy vermeye başlayan halkımız bu tip sınırsız bir dünyada kendini nasıl hissedecek. Acaba ülkemizi şimdi kontrollü şekilde ele geçiren güçler bizi yönetecek mi? Anadolu'da yaşayan akrabalarınız varsa bir sorun. Afganlardan, Asya ülkeleri vatandaşlarına, Yemen'den Somalili dostlara, Umman garibanlarından Suriyeli vatandaşlara! kadar bir çok ülkeden insan yaşıyor Anadolu'da. Yurtlar oradan gelen öğrenciler ve aileleriyle dolu. Benim gariban Türk Vatandaşı Üniversite öğrencisi kardeşlerim 10 kişi bir apartman dairesine tıkılı yaşıyorlar okumak için. Durum böyle olunca ya iç savaş ile bizi yok edecekler ya da bu sınırsız ekonomi şekline alıştırıp, "ben parama bakarım kardeşim" durumuna sokacaklar bizi. Pekiyi her şey güzel gittiğini düşünelim. Kardeşçe yaşamayı öğrendik diyelim, Parayı nasıl kazanacağız? Bizim gibi tüketmeye alışmış bir ülke, nasıl olacak da gece gündüz çalışarak üretecek ve o parayla geçinecek. Bu parayı bölüşecek bir de dedim ya "Evrensel Temel Gelir Dağılımı."

Bir de perdenin öte yanından bakalım. Korona'nın bize öğrettiği kendi tarımını kendin üret ve de tüket. Dışa bağımlılığını azalt. Ya da dışarıdan milyonlarca insanı ülkene alarak kendi vatandaşlarının ekmeğine ortak etme. Acaba Tarım bakanlığımızın hazırladığı ve kullanıma sunduğu önlemlerle tekrar kendimize yeten ülkeler bölümünde yerimizi alabilecek miyiz? Yoksa tarlalarda Somali vatandaşları mı çalışacak?

Dünyada Lojistik şehirler yapılmaya başlayacak. Mega kentlerle desteklenecek. Dijital şehirler de yaşamı kolaylaştıracak. Bu durumda biz de yeni dünya düzeninde yerimizi hızlı bir şekilde almalıyız. Cumhurbaşkanımızın çok istediği 1 milyon yazılımcı projesi bu konuda çok başarılı bir atılım. Dijital dünyaya hazırlıklı yakalanacağız gibi. Bu iyi bir özellik. Ülkemizin coğrafyası yüzyıllardır doğu ile batının köprüsü olmuş. İpek Yolu rotasının en güçlü ülkesi olduk. Yeni yüzyılda da yine bizim konumumuz önemli. Çin ürettiği malları Avrupa'ya bizim ülkemiz üzerinden yollamak zorunda. Üçüncü köprü de bu yüzden yapıldı diyenler çoğunlukta. İlk servis yapıldı bile. Bu seferlik Marmaray tüneli kullanıldı. Bu ne mi kazandırıyor Çin'e, ürettiği malı 12 saatte İngiltere'ye ulaştırabilmeyi kazandırıyor. Yani hızlı tren ile Çin'den İngiltere'ye mal sevkiyatı olacak. Süre 12 saat. Bu yoldan biz de yararlanmalıyız. Tren Çin’e dönerken biz içini doldurmalıyız. Tarımdan tekstile, Gıda sektöründen daha birçok ürünü Çin'deki 300 milyonluk zengin alım gücü yüksek halka satmak için çabalamalıyız. Böylece ülkemizin lojistik şehirleri akıllı şehirleri de kurulmaya kullanılmaya başlayacak. Zaten bu Tren yolunun geçtiği güzergâh bizim sanayi ve tarım ürünlerimiz, Limanlarımız için de şans. Biliyorsunuz tarım için devlet arazileri de açıldı. Öyle ya da böyle tarım ve hayvancılık bizim üstün yeteneklerimiz. "Biz bize yeteriz." Bu slogan Mübarek ramazan günlerini yaşarken yardımlaşmayı ve paylaşmayı bilen halkımızın ürettiği bir slogan. Sağlıklı bir yönetim ile üretimi güçlendirdiğimiz zaman dünya ülkeleri bizden korksun. Güvenli gıdası olan ayakta kalır. Dünyaya korku senaryosu yayanların artık kendilerinin koruması gerekiyor. Bu virüs ile maske düştü. 

Artık çevresi için temiz enerji üreten, kripto parayla alım satım yapan bir dünyaya doğru gidiyoruz. Yani yazımın başlığı olan Evrensel Temel Gelir Dağılımı sistemi aynı zamanda ortak paydada buluşan devletlerin kazandığı bir yüzyılı yaşatacak. Yolun başı şimdi başlarsak kazanırız. 

Her şeyin gönlünüzce olduğu sağlıklı, huzurlu barış içinde günler diliyorum.