Dolar $
32.42
%-0.32 -0.1
Euro €
34.96
%-0.34 -0.12
Sterlin £
40.51
%-0.75 -0.3
Çeyrek Altın
4092.28
%0.61 24.65
SON DAKİKA
Son Yazıları

Enflasyona çok yönlü kelepçe

05 Eki 2020

Enflasyona etkin önlemler kapıda. Yeni Ekonomi Programı (YEP) kapsamında enflasyonla mücadelede yapılacak hamleler gün yüzüne çıkıyor. Döviz kuru ve yapısal sorunlar nedeniyle artışa geçen enflasyona karşı başta gıda olmak üzere tüm sektör ürünlerine üretimden tedarik zincirine kadar geniş kapsamlı fiyat artışlarını kontrol altına alacak yeni bir model için kollar sıvandı.

Dört ana başlık altında yürütüleceği tahmin edilen enflasyonla mücadele kapsamında; fiyat artışlarının önlenmesinde yapısal sorunları da ele alacak para ve maliye politikaları netice alacak şekilde uygulanacak. Kur dalgalanmasıyla ithal girdilerin sebebiyet verdiği fiyat artışları kontrol edilerek döviz kuru geçişgenliği zayıflatılacak. Enflasyondan geçinen kesimlerin fiyat artırma alışkanlıklarına, agresif spekülasyon ve tağşişe müsaade edilmeyecek. Aracı enflasyonuna düzenleme getirilecek. Üretici – tüketici arasındaki tedarik zinciri perakende ve hal yasasıyla kısaltılacak.

Diğer yandan yıllardır enflasyonu yükselten ve bir türlü önü alınamayan gıda fiyatlarına karşı tarımda yapısal sorunları ortadan kaldıracak yeni bir modele imza atacak uygulamalar içinde; üretici birlikleri ile kooperatifçiliğin özendirilmesinden ülkedeki tüm atıl tarım arazilerinin işler hale getirilmesine kadar bir dizi önlem göze çarpıyor. Söz konusu paket içinde güncel fiyat gerçekleşmeleriyle ilgili kamuoyu bilgilendirilmeleri ve konunun medyayı da içine alacak şekilde yaygınlaştırması da dikkat çekiyor.

Enflasyonun temel sebepleri

Fiyat artışlarının devamlılığını sağlayan temel nedenlerin başında ekonomide arz ve talep dengesinin kurulamaması ile çıktığı açığının kontrol edilememesi olarak gösteriliyor. Mal ve hizmet arzının toplam talebi karşılayamaması talep enflasyonunu, mal ve hizmet üretiminde girdi maliyetlerindeki yükseliş maliyet enflasyonunu, dolaşımdaki paranın artırılması para arzı enflasyonunu ve fiyat artışlarının uzun süreli olacağına dair beklentiler enflasyonun temel sebepleri arasında sıralanıyor.

İşsizlik oranlarındaki azalma, ülkede gelir artışının yaygınlaşması, ekonominin toparlanma dönemine girmesi talep enflasyonunu ortaya çıkarırken yüksek işsizliğin olduğu, gelir dağılımında sorunlar yaşanması, döviz kuruna bağlı enerji, emtia, mal ve hizmet ithalatına dayalı üretim, iklim şartları, doğal afetler maliyet enflasyonuna sebep oluyor.

Özellikle tedarik zincirindeki aracı fazlalığı ve lojistik imkanlarının yetersizliği de fiyatları yükseltiyor. Büyük alıcıların üreticiyi ezen fiyat zincirindeki tekelciliği ve piyasadaki mutlak hakimiyeti mal ve hizmet fiyatlarını artırıyor.

Dolaşımdaki para hacminin artırılması ve kredi genişlemesi yine enflasyon artışını beraberinde getiriyor. Böyle bir ortamda yatırım ve tüketim harcamaları artarak enflasyonu çift yönlü baskı yapabiliyor.

Para politikası yetersiz kalıyor

Reel olmayan ve genellikle spekülasyon ve beklentilere dayalı enflasyon artışı ise sebeplerin arasında en tehlikelisi. Fiyat artışlarını yani enflasyonu bir geçinme aracı yapan bazı kesimlerin en küçük kur dalgalanmasını, küçük bir doğal afet, iklim şartları ve olumsuzlukları fırsat bilip fiyat artırması kronik bir hal aldığında, enflasyon sorununu çözmek zorlaştığı gibi fiyat artışlarının sürekliliğini sağlıyor.

Diğer taraftan enflasyon beklentilerinin bir saplantı halinde toplama yerleşmesi de enflasyonu artıran diğer önemli neden. Bu saplantı aynı zamanda dolarizasyonu da ayakta tutan bir sebep olarak görülüyor.

Merkez Bankası ne kadar tedbir alırsa alsın, enflasyon oranı içinde yüzde 50 ağırlığa sahip ahlâki olmayan enflasyondan nemalanma ve beklentiye dayalı faaliyetler ortadan kaldırılmadığı sürece fiyat artışlarının önüne geçilmesinin zor olduğu gözleniyor. Özellikle ekonomist Prof. Dr. Kerem Alkin’in bir yazısında, “1970'li yıllardan başlayarak, 'yüksek faiz-sabit kur' politikası veya sarmalı olarak tarif edebileceğimiz 40 yılın üzerinde Türkiye Ekonomisi'ne hakim olmuş yapı, reel sektörü 'enflasyondan geçinme' yönünde 'arızalı', 'sakat' bir para kazanma metoduna yönlendirmişti” sözleri olaya açıklık getiriyor.

Kur geçiş genliği belirleyici

TCMB de son Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısı özetini açıklarken temel mal, enerji ve gıda gruplarında yıllık enflasyonun yükseldiğine ve çekirdek göstergeleri yukarı yönlü etkilediğine dikkat çekiyor. Gıda ve alkolsüz içecekler yıllık enflasyonunun Ağustos'ta 0,78 puan artışla yüzde 13,51'e yükseldiği belirtilen özette, işlenmemiş gıda grubu yıllık enflasyonunun 1,51 puan artışla yüzde 15,36’ya ulaşarak temel mal yıllık enflasyonunun, döviz kuru gelişmelerine ve kredi ivmesiyle güçlenen talep koşullarına bağlı olarak bu gelişmede belirleyici olduğu vurgulanıyor.

Döviz kuru geçişgenliğine yine başka bir analizde yorum getiren TCMB, tüketimin ithalat payı ve ithal girdilerin toplam üretim maliyetleri içindeki payının döviz kuru geçişkenliğini etkilediğini dile getiriyor. Söz konusu analizde, “Doğrudan ithal edilen mallar veya 'ithal girdi-yoğun' sektörler ekonomide ne kadar büyük bir paya sahipse geçişkenliğin de o denli yüksek olması beklenir. Bu kapsamda, Türkiye'de döviz kurunun fiyatlara etkisinin geniş bir sektörel yayılıma sahip olduğunu söyleyebiliriz” değerlendirmesi yapılıyor.

Kur geçişgenliğinin enflasyona etkisi genelde ekonominin durağan, soğuma durumunda yani çıktığı açığının negatif olduğu dönemlerde zayıflıyor. Ekonomi ısındığı yani çıktığı açığının pozitif duruma geçtiği andan itibaren geçişgenlik güçleniyor. Hesaba göre çıktı açığının sıfıra yakın olduğu dönemlerde döviz kuru geçişgenliği yüzde 15, ekonominin ısınma dönemlerinde ise yüzde 25’lere kadar çıkabiliyor.

Gıda enflasyonu baş sorun

Türkiye’nin en büyük sorunlarından biri tarım ve tarıma bağlı yapısal sorunlar. Orta ve uzun vadeli üretim planlarının devreye alınması, lojistik imkânlarının ıslahı ile yeni yasal düzenleme ihtiyacı gıda enflasyonunu çözmenin ana temelleri olarak görülüyor.

Yem, tohum ve ilaç meselesinde istenilenin yapılamadığı,  ithalata dayalı üretim girdi maliyetlerinin yüksekliği, üreticinin korunamaması ve tekellerin eline bırakılması, üreticide pazarlama stratejilerinin gelişmemesi ve gıda sanayinde pahalı üretim gıda fiyatlarını yükseltiyor.

Tarımda genel manada bir envanter çalışması ve tarımsal kalkınma stratejisi geri planda olduğundan üretimdeki dağınıklık arz – talep dengesini bozuyor. Söz konusu olumsuzluklar fiyatları artırırken siyasi malzeme de yapılmasına kapı açıyor. Türkiye’de özellikle soğan, patates gibi halkın çok kullandığı temel maddelerde söz konusu olaylar sıkça yaşanıyor.

Yurt dışında gıda fiyatlarının Türkiye şartlarına göre ucuz olduğu gözleniyor. Zira olumsuz iklim şartları, sera imkanlarının yetersizliği, ürünü tarlada ve taşımada koruyamama, lojistikteki sıkıntılar gıda fiyatlarını birden yükseltebiliyor.

Türkiye’de lojistik ve taşımacılığın uluslar arası standartlar dahilinde yapılamadığını ve nakliyede pahalı yolların kullanıldığını gösteriyor. Liman ve demiryolu bağlantılarındaki sıkıntılar da lojistikte yapılması gereken oldukça işin olduğuna işaret ediyor. Söz konusu durum alıcı tekellerin ve tedarik zincirindeki aracı fazlalığının da etkisiyle üretici-tezgah arasındaki fiyat farkı zaman zaman 10 – 15 kata kadar çıkabiliyor.

Tek merkezden kontrol

Gıda ve Tarımsal Ürün Piyasaları İzleme ve Değerlendirme Komitesi, Türkiye’de gıda ve tarım ürünleri piyasalarını yakından izlemek amacı doğrultusunda 9 Aralık 2014 tarihinde kuruldu. Komite’nin sekretaryası 27 Aralık 2016 tarihinde Merkez Bankasına devredildi. Komite Hazine ve Maliye, Tarım ve Orman ile Ticaret Bakanlığı’nın uhdesinde yürüyor. TCMB gıda fiyat gelişmelerinin izlenmesi ve önceliklerinin belirlenmesinde Komite’de yönlendirici bir görev üstlenmiş durumda.

İşlenmemiş gıda fiyatlarındaki oynaklıkların enflasyon görünümünü bozmasının ve enflasyon öngörüleri üzerinde belirsizliğe neden olmasının engellenmesi amacıyla, Gıda Komitesi, çeşitli tedbirler alıyor. Komite yasal salahiyetler çerçevesinde lojistik imkanlarının geliştirilmesi, firenin azaltılması, nihai tüketiciye daha fazla ürünün ulaştırılması, lisanslı depoculuk sisteminin yaygınlaştırılması, tedarik zincirinde aracılar konusunda tedbirler alınması, ürün borsalarına yönelik çalışmalar ve denetimleri yürütüyor.

Söz konusu tek merkezden gerçekleştirilecek uygulama daha da sistemleştirilerek enflasyonu düşürücü bir mekanizmaya dönüştürülecek.

Geniş kapsamlı etkili plan

Hükümet enflasyon oranlarındaki hızlı yükseliş sebebiyle 2021-2023 yıllarını kapsayan 3’üncü Yeni Ekonomi Programı (YEP) kapsamında enflasyonla mücadeleyi birinci öncelik haline getirdi. Döviz kuru ve yapısal sorunlar nedeniyle yükselen enflasyona karşı başta gıda olmak üzere tüm sektör ürünlerine üretimden tedarik zincirine kadar geniş çerçeveli fiyat artışlarını kontrol altına alacak yeni bir sistem hayata geçiriliyor.

Yeni modelde daha önceki yıllarda belirlenen tedbirler daha sıklaştırılacak ve periyodik olarak sorun çözülene kadar devam ettirilecek. Önlemler dahilinde üretimde arzın arttırılmasıyla enflasyonda talep yönlü baskılar hafifletilecek. Çıktı performansının enflasyona yaptığı olumsuz etkiler kontrol altına alınacak. Bazı kesimlerin, girdi maliyetlerini gerekçe göstererek yaptığı fiyat artışlarına sıkı denetim gelecek. Tüketici tarafında diğer sektörlere sirayet etme ihtimali olan fiyat artışlarına dair yapışkanlığa engel olunacak.

Yıllardır enflasyonu yükselten ve bir türlü önü alınamayan gıda fiyatlarına karşı tarımda yapısal sorunları ortadan kaldıracak yeni bir modele imza atacak uygulamalar içinde; üretici birlikleri ile kooperatifçiliğin özendirilmesinden ülkedeki tüm atıl tarım arazilerinin işler hale getirilmesine kadar bir dizi önlem göze çarpıyor.

Planda; tarımda sözleşmeli üretim modelinin yaygınlaştırılması, sera yatırımcılığına yönelik teşviklerin artırılması, üretim alanında eğitimlere ağırlık verilmesi, odalar ve borsalar kanalıyla üretim ve fiyat endekslerinin sık sık güncellenip kamuoyunun şeffaf bir şekilde ürün fiyatları hakkında bilgilendirilerek keyfi fiyat düzenlemelerinin önüne geçilmesi dikkat çekiyor.

YEP’te farklı uygulamalar var

Temmuz ve Ağustos aylarından itibaren dezenflasyon sürecinin beklendiği ekonomide fiyat artışlarının giderek hız kazanması son açıklanan YEP’te de kendini gösteriyor. Bugün açıklanacak Eylül ayı enflasyonun yüzde 13’lere yakın bir yerde olacağı tahmin edilirken yılsonu enflasyon hedefi olarak belirlenen yüzde 11,46’lık öngörünün gerçekleşmesi için önceki yıllardan farklı tedbirlerin gündeme geleceği gözleniyor. Fiyat hareketlerinde özellikle oda ve borsalara fazlaca görev düştüğü, fiyatların kamuoyuna güncel olarak duyurulmasının yaygınlaştırılması ön plana alınırken üretim ve ürün fiyat endekslerinin verimli olarak kullanılmasının da gereğine dikkat çekiliyor.

Enflasyonla mücadele konusunda Yeni Ekonomi Programı’nı değerlendiren İstanbul Ticaret Borsası (İSTİB) Başkanı Ali Kopuz, “Gıda enflasyonu ile etkin bir biçimde mücadele etmek istiyorsak tüm cephelerde farklı yöntemler kullanmalıyız. Hükümetimiz de Yeni Ekonomi Programı’nda bu mücadelenin farklı cephelerine yer vermiş durumda” diyor.

YEP’te daha evvel çalışmaları başlatılan birçok projenin önümüzdeki dönemde de sürdürülecek olmasını memnuniyetle gördüklerini ifade eden Ali Kopuz, hayvansal ürünlerde üretim artışı, sebze ve meyvede dönemsel fiyat dalgalanmalarını önlemek için sera yatırımlarının teşviki, iş dünyasının iştiyakla beklediği hal yasası ve perakende yasasındaki çalışmaların hızlanması, kooperatifçiliğin ve üretici birliklerinin önünün açılması ve yaygınlaşması için imkanlar hazırlanması, tarımda sözleşmeli üretim modelinin gelmesi ve atıl tarım arazilerinin üretime kazandırılmasının enflasyonla mücadele önemli adımlar olduğunu ifade ediyor.

Eylül ayı enflasyon beklentisi yüksek

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından bugün açıklanacak Eylül ayı enflasyonuyla ilgili beklentide ekonomistler tüketici fiyatlarının ortalama aylık yüzde 1,38, yıllık ise yüzde 12,20 olacağını tahmin ediyor. Ağustos ayı enflasyonu yüzde 11,77 olarak gerçekleşmişti. Merkez Bankası (TCMB) beklenti anketine göre, Ağustos'ta yüzde 0,92 olan Eylül ayı TÜFE beklentisi, bu anket döneminde yüzde 1,07 olurken yıllık TÜFE beklentisi yüzde 11,46'ya çıktı.

Yazarın Son Yazıları
Yazarın En Çok Okunan Yazıları