En temel iflas nedeni pazarlama yoksunluğu mu?
Bir işletmenin kapanmasının ardında yatan genel ve şirket içi çalışanlar ve kamuoyu tarafından bilinmeyen nedenleri de düşündüğünüzde, iflasa sürükleyen onlarca neden olduğu aşikâr. Yeri geldiğinde onlarca nedene gerek kalmaksızın tek bir neden da iflasa yol açabilir.
İşletmelerin iflas nedenlerini ortaya koyabilmek için çeşitli araştırmalar yapılıyor. Nakit akışının sağlanamaması, finansal kaynak yetersizliği, pazar odaklı ürün ya da hizmet sunamama, yönetimsel hatalar başlıca nedenler arasında.
Ancak öyle bir neden var ki, şirket için en kritik olmuş olmasına rağmen hala en rahat ya da en kolay şekilde yapılabileceğine inanılan, felsefe ve uygulamada saniyede karar verilen pazarlamadır. Pazarlamanın neyi ifade ettiğini ve neden önemli olduğunu uzun uzun anlatmaya gerek yok.
Göz ardı edilen ya da sadece satış odaklı bakılan pazarlama anlayışı şirketlerin sonunu getiriyor. Nasıl mı? Her şeyden önce pazarlama araştırması neden önemlidir, sorusuna cevap vermekte güçlük çeken ve pazarlama araştırması yapmadan pazara ürün sunan yüzlerce işletmemiz var. Hatta bırakın pazarlama araştırması gibi genel bir durumu, sadece tüketici davranışlarına ve değişen tüketim anlayışlarına odaklanılsa dahi işletmelerin hayatta kalmasına neden oluyor.
Peki ya pazarlamanın diğer noktaları? Marka, reklamcılık, halkla ilişkiler ve diğerleri. Onlar ne durumda? Yaparız, hallederiz, olmadı reklam ajanslarına veririz onlar yaparlar bizim adımıza, sosyal medyada reklam verir çözeriz o işi, dedikçe maalesef kapanan işletme haberi almaya devam ederiz. Müşteri ilişkileri yönetimi ve dijitalleşmeye girmiyorum. Hepsinin nasıl bir silsile içerisinde olduğunu hepimiz biliyoruz ancak doğru yöntemle uygulamada sorunlar yaşıyoruz.
Kalıplaşmış ve geleneksele dönüşmüş pazarlama paradigması ile faaliyet göstermek iflası çağırmak demek. Aslında sorun, tam olarak burada. Küresel ölçekli işletmeler nasıl oldu da, küresel işletme oldular? Dünya üzerinde yüz yılı aşkın süredir, faaliyetlerini sürdüren birçok kuruluş var. Hepsi diğer işletmelere yol göstermek için bir rehber, bir model değil mi?
Mikro, küçük ve orta ölçekli işletmelerin üzerine daha fazla titrediğim için yazıda ifade ettiğim, iflasa neden olan ve pazarlamaya dair olmamışlık onların tarafında yaşananlar, onların yaptıkları. Fakat büyük ölçekli işletmelerde pazarlamayı çok iyi kullanıyor ve yönetiyorlar, demek de olmayacaktır. Hala faaliyet gösterdiği toplumun dinamiklerini bilmeyen işletmeler var. İşletmenin pazarlama profesyoneli en az bir sosyolog ve antropolog kadar topluma ve kültüre bakmak zorunda. Bir türkü tutturulmuş adı algı. Her yerde karşıma çıkıyor. Önemi ortada yazmaya gerek yok ama bırakın pazarda algı ve tutum oluşturmayı, algının kelime anlamını bilmeden iş yapmaya çalışan şirketler var.
Pazarlamanın ehemmiyetine bakmaktaki amacım, ülke menfaatleri adınadır. Kapanan her bir kuruluş ülke ekonomik kalkınmasına ve istikrarına olumsuz olarak yansıyor. Örneğin mikro ölçekli bir işletme düşünün, sadece bir çalışanı var. Çalışanın orada istihdamı demek hanehalkı gelirlerine ve ona bağlı olan diğer katma değerlere etkisi büyüktür. Sadece bir çalışan, batan işletmenin de sermayesi çok düşük, varlığı da yokluğu da hissedilmez, düşüncesi tehlikeli ve hastalık bir düşüncedir. Herkesin dilinde dolaşan sistem, küçük parçaların bütünü oluşturması demek değil midir? Küçük parça olmadan sistem nasıl çalışacak, işlevini nasıl yerine getirecek?
İşletme kurmak için başvuruda bulunanlara ruhsat verilmeden önce kesinlikle pazarlama, yönetim ve organizasyon, finansal yönetim, kurumsal iletişim ve kurum kültürü oluşturma noktasında danışmanlık hizmetleri verilmelidir. Yeri geldiğinde tek başına, başlı başına bir neden olmasa da işletmeleri iflasa sürükleyenin adı; pazarlama yoksunluğu.