Ekonomiye güvende herkes işini yapsın!
23 Haziran'da yapılacak İstanbul seçiminin birçok bilinmezi ortadan kaldıracağı kesin... Siyasî gerginlik nispeten azalacak, ancak bu defa da inatlaşmayla ittifaklar arası bloklaşma daha da yoğunlaşacak. Öncelikle başkan adayları 60 günlük seçim öncesi süreçte farklı ve şirin görünerek, gönül alarak partisine ikbâl kapıları açmaya çalışacak.
Seçimi partilerden
soyutlayıp bir de sandık güvenliği tarafına bakmakta fayda var. Genel kural
belli… “Seçim sandıkta kazanılır... Sandığa sahip çıkamayan seçimi kaybeder…”
Ancak hukuken sandığın güvenliğini sağlayacak herhalde partiler değil. Başta
İçişleri Bakanlığı ve Yüksek Seçim Kurulu’na bağlı birimler ile seçimden sorumlu
tüm kamu kesimi büyük mesuliyet altında. Çünkü sandıkta bir bakıma vatandaşın
namusu ve ortaya koyduğu iradesi korunuyor.
Ana hatlarıyla işin
siyaset yanı bu…
Ancak önümüzdeki seçime
sadece siyasî bir organizasyon olarak bakmak doğru olmaz. Vatandaş tercihini
ortaya koyarken her seçimdeki gibi siyasetten, hukuka, sosyal hayattan
ekonomiye kadar birçok kritere bakıyor. Fakat 23 Haziran’daki İstanbul
seçimlerinin farklı bir yanı olacak. Vatandaşın; siyasî, hukukî, sosyal ve
ekonomik yaklaşımın yanına bir de psikolojik tavrını eklemek gerekecek.
***
Zirâ hâlen seçimi hangi
tarafın kazanacağı konusunda belirsizlikler fazla. Dolayısıyla siyasete angaje
olmuş birçok kişinin yaptıkları spekülasyonlar, piyasa manipülatörlerini bile
şaşırtıyor. Maamafih 23 Haziran’daki oylamayı herhangi bir yerel seçim olarak
değerlendirmek hakikaten yanlış olur.
En basitinden; İstanbul
seçimlerinin tekrarlanacağına dâir YSK kararına piyasaların verdiği tepkiyi hep
birlikte gördük… Borsa, döviz, faiz ve CDS’ler uçtu gitti. Salı günü 6,1982
lirayı gören dolar dün de yukarı yönlü hareketini sürdürdü. Euro 6,94 lirada
kalmak için direniyor. Sepet kur ise 6,55’e çıktı. Yılbaşından bu yana Türk
Lirası’nın dolar karşısındaki değer kaybı yüzde 15’leri buldu ve Arjantin
pesosuyla dibi paylaştık. 27 Mart’ta 466 gören CDS’lerin dün itibariyle
461’lere demir atmasını önleyemedik.
Tamam, yılbaşından bu yana
TL varlıklarında bir değer kaybı söz konusu ancak piyasalardaki bu harekete
siyaset ve ekonomi penceresinden bakarak da doğru yorum yapılamaz. İşin hem
içeride hem de dışarıda inatlaşma, direnme, haksızlığa uğrama, algı ve hakkı
yeniden elde etme gibi psikolojik yanlarını da iyi hesaplamak lâzım. Ekonominin
sadece sayı ve rakamlardan ibaret olmadığını, özellikle psikolojik tarafının
olduğunu bilmek gerekir, diyorum.
İşte İstanbullu sandığa bu
kadar girift, karmaşık bir ruh haliyle gidecek. Sandık başında meseleleri ve
birçok bilinmezi söz konusu ruh haliyle çözmeye çalışacak.
***
Konuya devamla, 60 günlük
seçim öncesi süreç aslında birçok gelişmeye de gebe. İç ve dış riskler sırasını
bekliyor. Meselâ ABD/Çin meselesi hâlâ çözüme kavuşamadı.
Evet, dünyada gerginliği
en fazla gösteren de altın. Fiyatlar giderek artıyor. Ons başına 1291 dolara
geldi, 1300’lere göz kırpıyor. Burada Çin’in 5 aydan bu yana aralıksız alımları
ve Hindistan’ın agresif talebi etkili oluyor belki ama asıl neden ABD/Çin
gerginliği ve İran belirsizliği olduğu gerçeği ortada… Altın fiyatlarındaki
yükselişin baş sebebi söz konusu ana gelişmelere paralel dolardaki yükseliş
elbette.
Dakka bir gol bir, Çin
Başbakan Yardımcısı Liu He Washington’a gideceğini açıklamasına rağmen ABD üst
düzey ticaret müzakerecisi Robert Lighthizer, Çin’i önceki taahhütlerini yerine
getirmemekle suçladı ve 200 milyar dolarlık Çin ithalatındaki yüzde 25’lik
tarife oranının yarın yürürlüğe gireceğini söyledi. Düşünebiliyor musunuz,
korumacılıkla ilgili ticaret görüşmelerinin başlayacağı gün Kovboy Çin’e tarife
uyguluyor...
Sırada İran’ın nükleer
atağı ve bu atağa karşı Batı’nın tavrı var… Akdeniz’de giderek hararetlenen
petrol ve doğalgaz sondaj savaşı… OPEC üzerinden yürütülen rezerv çatışmaları…
S-400’ler meselesi… Bitmeyen bölgesel riskler… Yani var da var…
Türkiye böyle bir ortamda
İstanbul gibi dünyaca ünlü önemli bir şehirde seçimleri tekrarlıyor. Seçim
sürecini normal olarak tamamlamak vatandaş, siyasîler, iş dünyası ve karar
vericiler için oldukça zor. Bence 60 günlük seçim öncesi süreçte tamamen
ekonomiye odaklanarak teşvik verme yerine murakabe, imar etme yerine tamir,
dizayn etme yerine ıslah projelerine ağırlık verilmeli.
Seçim öncesi yapısal
reformların işareti verilerek ekonomide güven ortamı sağlanmalı, herkes işini
yapmalı, diyorum.