Dolar $
32.56
%0.03 0.01
Euro €
34.82
%-0.05 -0.02
Sterlin £
40.62
%0.07 0.03
Çeyrek Altın
3965.28
%-0.22 -8.77
SON DAKİKA
Son Yazıları

Eğitim şart (mı)?

16 Aðu 2019

Yirminci yüzyılın ikinci yarısında, Dünya Savaşı'nın sona ermesinden ve kolonyal imparatorlukların dağılmasından sonra bilhassa üçüncü Dünya'nın temel sorunu kalkınmış Batılı ülkelerini yakalayacak çareleri bulmak oldu.

Ekonomik geri kalmışlıktan kurtulmak için birçok reçete önerildi, nihayetinde kalkınma ile en yakın bağıntısı olan faktörün bir toplumun eğitim seviyesi olduğu çeşitli çalışmalarla ortaya kondu. İnsan kaynağına yatırım yapmak, müreffeh bir gelecek için en kestirme ve garantili yol olarak genel kabul gördü.

Bir yanıyla eğitimli bir toplumun ne denli önemli olduğunu tartışmak bile abes gibi görünüyor. Doğal kaynak zengini bir dizi ülke türlü ekonomik ve politik sorun yumaklarıyla boğuşurken gençlerini geleceğe hazırlamış toplumlar ileri fırlıyor. Özellikle Asya ülkelerinin kalkınma tempoları ile eğitimdeki başarıları arasındaki koşutluk dikkat çekici. Böylece elimizde tekrarlanabilecek, her toplumun kendi imkanları ile altından kalkabileceği bir başarı modeli bulunuyor. Peki, o halde nasıl oluyor da Afrika’dan, Asya’ya, Latin Amerika’ya birçok ülke hala çağdaş toplumlarla aradaki farkı kapatamıyor? Nasıl oluyor da bu kadar basit bir formülü uygulayıp zenginleşemiyorlar? 

Her şeyden önce hayatın bu kadar tekdüze kalıpların içine sığdırılamayacak kadar karmaşık olduğunu kabul etmek gerekir. Doğru; birçok gelişmekte olan ülke eğitime hak ettiğinden çok daha az kaynak ayırıyor ve bu kaynakları da verimli kullanamıyor ama onun da ötesinde yetişmiş insan gücünü elinde tutmakta da başarısız oluyor. Onca emek ve fedakarlıkla yetişen vasıflı elemanlar geleceklerini gelişmiş ülkelerde arayıp, kendi ülkelerini terk etmeyi tercih edebiliyorlar. Yer altı kaynakları söz konusu olduğunda başkalarına “zırnık koklatmamak” için gerektiğinde kan döken toplumlar, en kıymetli varlıkları, vasıflı insan kaynaklarının ellerinin arasından kayıp gitmesini çaresizce seyretmek zorunda kalıyor. Oysa ki iyi yetişmiş insanların bir toplumun gelişmişlik düzeyine vereceği katkı yer altında saklı kaynaklardan daha büyük, daha kalıcı ve daha sağlıklı. Petrol ve doğalgaz zenginliği birçok ülkeye yeterince refah getirmediği gibi, demokrasilerine de katkı sağlamıyor. Oysa kaliteli, eğitimli ve geniş bir orta sınıf hem siyasi hem de iktisadi gelişim açısından elzem.

Diğer yanıyla ABD gibi Avrupa ülkeleri gibi gelişmiş ülkeler hem kendi gençlerini daha iyi yetiştiriyor hem de dünyanın her yanından yetenekli insanları çekebiliyorlar. Dünyanın en iyi üniversitelerinin hala ABD’de olduğu doğru ancak bilginin ulusal sınırların içinde kilitli tutulabilmesi mümkün değil. Dünyanın en vasıflı üniversitelerinin yayınlarına online olarak ulaşmak, üretilen her türlü bilgiye erişebilmek mümkün. Teknoloji denen şeyin kilitli kapılar altında tutulması, dünyanın kalan kesimlerinin bunlardan mahrum bırakılması mümkün değil. Ele avuca sığmaz, sınır tanımaz bir soyut kavramdan bahsediyoruz bilgi derken. Bu üretilen bilgiyi kullanabilecek, onunla katma değer yaratabilecek kalifiye insan gücünden bahsediyorsak da her zaman yetenekleri ülkenize çekmeniz, kendi amaçlarınız için seferber etmeniz mümkün. Aslında ABD’nin yaptığı da büyük ölçüde bu: Dünyanın her yerinden başarılı, çalışkan gençleri çok da yüksek olmayan maliyetlerle ülkesine getirip çalıştırıp, onların yarattığı katma değerle zenginleşebiliyorlar. Yani, sonuç olarak, bilginin, vasıflı iş gücünün kalkınmanın kilidi olduğunu kabul etmekle birlikte bunun neden sadece yetiştiği ülkenin siyasi sınırları içerisinde katkı yaratacağını açıklamak mümkün gözükmüyor. Bilim insanlarının, mühendislerin bonservisleri yok ki bunlar üzerinden para kazanılabilsin veya üretilen bilgi kilit altında tutulabiliyor değil ki bundan rant geliri elde edilebilsin. Belki de gelişmiş ülkelerdeki üniversiteler kendilerine imtiyaz sağlayacak bilgi ürettiğinden değil, vasıflı insanları tıpkı Silikon Vadisi’nde olduğu gibi bir network içerisinde tutabildiği için değerli.

Belki de ezbere eğitim ve kalkınma bağlantıları kurup basmakalıp kalkınma formülleri geliştirmek yerine yüksek katma değer yaratma yeteneği olan vasıflı insanları çekecek bir ortam sunmaya çalışmalıyız. İyi ücret ödeyen, insani çalışma şartları sağlayan işletmeler, kalburüstü insan gücünün kendisine bir gelecek görebildiği bir ortam kalkınmanın anahtarı. Zenginliğe giden yol insanlık tarihinde hiç olmadığı kadar açık aslında; unu, şekeri olduğu kadar helva ustasını da bir şekilde bulabilmek mümkün. Ama koskoca dünyada, başka bir dizi alternatif yerinde neden sizin ülkenizde yapılmasının daha doğru olduğunu açıklayabilmelisiniz o helvanın. Eğitim şart tabii ama daha da önemlisi üretken insanların sizi tercih etmesi için uygun bir iklim yaratılması. Yoksa iyice bürokrasiye gömülen bilim dünyasında şişirilmiş, manipüle edilmiş bir takım istatistiklerin çok da fazla bir anlamı yok. 

Yazarın Son Yazıları
Yazarın En Çok Okunan Yazıları