Dolar $
32.56
%0.03 0.01
Euro €
34.89
%0.07 0.02
Sterlin £
40.59
%-0.04 -0.01
Çeyrek Altın
3987.64
%0.34 13.32
SON DAKİKA
Son Yazıları

Doların dünü, bugünü, yarını

25 Eyl 2020

Diğer tüm konular bir yana, memlekette ne zaman dolarda ciddi bir hareketlenme olsa gündemde ilk sıraya oturmayı başarır. Her ne kadar Euro fiyatı belki sanayici açısından daha önemli olabilse de halk ekonominin, tabiri caizse, ateşini dolarla ölçer. Kur sakin yerinde duruyorsa, hatta daha da iyisi aşağıya doğru süzülüyorsa, işler iyi gidiyor demektir. Yok, bir tırmanış eğilimi varsa bir terslik olduğunun alametidir.

Döviz hareketliliğinin hızlandığı geçtiğimiz haftalarda Ekonomi Bakanı Albayrak bu hassasiyeti eleştirip dolarla maaş mı alıyorsunuz, borcunuz mu var diye sormuştu. Doğrudan dövize endeksli iş yapmayanların kafalarını bu konuya böyle takmalarının anlamı yoktu ona göre. Belki de ekonominin sağlığının tek göstergesi kurun seviyesi değildir deseydi daha az tartışmaya yol açabilirdi. Oradaki ifadeleri çok önemli bir gösterge olan kur hareketlerini biraz fazla hafife aldığı gibi algılandı. Belki daha da kötüsü ekonominin kendi dinamikleriyle başa çıkamayıp, mevcut durumu mantığa bürümeye çalışıyor diye düşünüldü. Her durumda bireylerin Bakan’ın konuşmasından sonra ekonomiye bakışlarını değiştirdiklerini düşünmüyorum. Aksine son birkaç haftada Merkez Bankası’nın ve kamu bankalarının kuru tutmaya takati kalmayınca uçuşa geçen dolar yeniden herkesin ilgi odağı olmuş durumda. Şimdilik ekonomi ekranlarından takip ettiğimiz rakamların bir süre sonra kamu ve özel sektör fiyatlarına yansıyıp gerçekten can yakmaya başladığını da hissedeceğiz. Zira dünyaya entegre olmuş Türkiye ekonomisinde enerji başta olmak üzere çok fazla ithal girdi var ve bunların maliyetleri dövize endeksli. Yılın sonuna doğru havalar serinlerken doğalgaz ve elektrik faturalarından tutun da birçok market ürününe dek bu etkiyi göreceğimiz aşikâr. Ama bizim dolarla maceramız yeni değil, hep yumuşak karnımız ve belki de kara yazımız oldu döviz.

5 Nisan, Brunson krizi ve Covid

İkinci Dünya Savaşı sonrası, sabit kur rejimindeyken kurdaki ayarlamalar 1958’de veya 24 Ocak 1980’de olduğu gibi bir gece ansızın geliverirdi. Bunun sonucunda da vatandaş yüklü zamlarla alım gücünü kaybeder, ekonomik buhran siyasi krize doğru evrilirdi. Bu iki olayın arkasından da askeri müdahalelerin gelmesi tesadüf değildir. Seksenli yıllarda dışa açılmamız ve 1989’da sermaye hesabını serbestleştirmemiz sonucunda dövizin günden güne piyasa koşullarında belirlendiği bir dünyaya yol aldık. Bu dünya daha özgür, ama sadece Türkiye’de değil her yerde, daha kırılgandı. Türkiye 5 Nisan krizine yuvarlanırken Meksika’da finansal panik vardı, 1997 Asya krizini hafif atlattık ancak ertesi yıl Rusya moratoryum ilan edince artçı şoklar bizi uçurumun kenarına getirdi. Birkaç senelik debelenmenin sonunda lanetli 2001 krizine girdiğimizde, Arjantin de bizimle aynı zamanda çöküş yaşıyordu.

Ancak olan bütün olumsuzlukları bizden bağımsız, küresel sistemin getirdiği talihsizlikler olarak yorumlamak doğru olmaz. 1994’te Başbakan Çiller’in faizleri yüksek bulduğu için baskılamaya çalışmasıyla yuvarlandığımız kriz (tanıdık geliyor mu?) bizim kendi zorladığımız bir olumsuzluktu. Doksanların sonunda diğer piyasalardaki sorunlardan etkilendik ama berbat bir maliye politikası ve bankacılık sistemi kendi kendimize yarattığımız bir durumdu. 2018’de ABD Başkanı Trump, Rahip Brunson’un tutukluluğuyla ilgili ekonomimizi mahvetmekle ilgili tehditler savurduğunda ise bu kadar zayıf olmamız bizim kendi suçumuzdu. Sürekli dışarıdan sermaye akımlarıyla büyümesini sürdürebilen, yeterli katma değer üretemeyen bir rant ekonomisinin şantajlara açık olmasında şaşılacak bir şey yok.

Brunson krizinden sonra kısa süreli bir toparlanma görüntüsü çizerken de düzlüğe çıktığımız söylenemezdi. Dolayısıyla içinde bulunduğumuz durumda Korona salgınının etkilerini kabul etmekle beraber bizim bir türlü ekonomimizi sağlam bir zemine oturtamamamızın gerçek sorunumuz olduğunu söylemek gerekir. Her gün yeni rekorlar tazeleyen dolar kuruna bakarken asıl sorumuz acaba daha ne kadar yükselecek değil, bundan sonra problemleri ertelemeden nasıl bir çözüme ulaştıracağız olmalı. Yoksa bizim gibi, çocuklarımız da döviz fiyatlarını korku filmi gibi seyretmek zorunda kalacak. 

Yazarın Son Yazıları
Yazarın En Çok Okunan Yazıları