Dolar $
32.42
%-0.32 -0.1
Euro €
34.96
%-0.34 -0.12
Sterlin £
40.51
%-0.75 -0.3
Çeyrek Altın
4092.28
%0.61 24.65
SON DAKİKA
Son Yazıları

Doğalgaz için savaşılır mı?

28 Aðu 2020

Sanayileşmenin, şehirleşmenin hız kazanması ve petrole olan talebin artmasıyla beraber yirminci yüzyıl enerji için çatışmanın eksik olmadığı bir zaman dilimi oldu.

Biz, çoğu zaman yer altı kaynakları açısından fakir bir ülke olmaktan yakınsak da, Birinci Dünya Savaşı sonunda çizilen sınırlar zaten petrol gerçeğine göre şekillenmişti. Musul petrollerinin varlığı herkesçe biliniyordu; savaşta karşımızda yer alan İngiltere’nin öncelikli hedeflerinden birisi de bu kaynaklara el koymaktı. Bunu da başardılar. Böylece ilk enerji savaşlarında taraflardan birisi olan Türkiye, elindeki zenginlikleri kaptırarak oyun dışı kaldı.

Bunun belki de iyi tarafı, Ortadoğu’nun yirminci yüzyıl boyunca içinden geçtiği kaos ve yıkımın kıyısında kalmayı başarmamız olabilir. Petrolün getirdiği zenginliklerden mahrum edilmekle beraber, paylaşım kavgasının da dışında kalmış olduk. Bizim kaybettiğimiz kaynakları devralan Irak’ın seksenli yıllardan beri neredeyse sürekli savaş halinde olduğunu düşününce çok da şanssız olmadığımızı söyleyebiliriz. Dünya’nın en zengin petrol yataklarına sahip Venezüellalı politikacı ve OPEC’in kurucularından Perez Alfonso’nun neden petrol için “şeytanın pisliği” dediğini anlamak zor değil. Büyük imkanlarla beraber, zorluklar ve riskler de getiren bir hazine fosil yakıtlar.

Doğu Akdeniz: Umutlar, korkular

Türkiye için enerji arz güvenliği en sancılı konulardan birisi olageldi. Fosil yakıtlar dediğimiz petrol ve doğalgazda neredeyse tamamen dışa bağımlı olmamız, hem iktisadi açıdan hem de ülkeyi şantaja açık bırakan bir durum olmasından dolayı her zaman can sıkıcıydı. Yetmişlerde OPEC petrol ambargosuyla, bütün ithalatçı ülkeler gibi büyük bir ekonomik güçlüğün içine yuvarlandık. Kendimizi uluslararası piyasalardan borç dilenirken bulup dönemin Başbakanı Demirel’in tabiriyle “70 sente muhtaç” hale geldik. Yakın zamanlarda ise Suriye’den gelip bizim hava sahamızı ihlal eden bir Rus savaş uçağını düşürmemizle bir kez daha sıkıntılı zamanlar geçirdik. O zamanlar doğalgaz tedarikinde yarıdan fazla Rusya’ya bağımlı olmamız, ya Moskova misilleme olarak gaz kesintisi yaparsa korkularını ateşledi. Yüksek bir ihtimal olmasa da Ankara için enerji tedarikinde bu kırılganlık bir kez daha alarm sinyallerinin çaldığı anlamına geliyordu.

Bu olaydan bugüne geçen sürede Türkiye’nin enerji arz güvenliğinde önemli bir mesafe kat ettiğini söyleyebiliriz. Aslında bu alandaki çabalar uçak krizinden önce başlamıştı ancak enerji projeleri yüksek maliyetli ve uzun soluklu olduğundan sonuç alınması bugünden yarına gerçekleşmiyor. Neticede Hazar doğalgazını taşıyan TANAP’ın ilk fazının tamamlanmasıyla, Azerbaycan Türkiye’nin doğalgaz ithalatında ilk sıraya yerleşti. Dünyadaki rekor düşük sıvılaştırılmış gaz fiyatlarından istifade edebilmek için altyapımızı uygun hale getirdik. Böylece LNG’nin toplam tüketimimizdeki payı yüzde yirmileri geçti. Bunun da ötesinde güneş enerjisi, rüzgar ve nükleer gibi alanlara yapılan yatırımlar, elektrikli araç projeleri gelecekte elimizi güçlendirecek kozlar olacak.

Yine de fosil yakıtta yerel üretimin payını artırmak için çalışmalar devam ediyor. Geçen hafta açıklanan Karadeniz’deki doğalgaz keşfi bu anlamda umut verici. Aynı zamanda Doğu Akdeniz’de de sismik araştırma faaliyetleri sürüyor. Bu faaliyetlerle ilgili temel sorun Yunanistan’la yetki alanları konusunda çok ciddi anlaşmazlıklarımızın olması. Her iki ülke de aynı bölge de hak iddia edip, yer altı kaynaklarının kendisine ait olduğunu öne sürüyor. Karşılıklı manevralar, tatbikatlar derken gerilim Fransa’nın da karşımızda pozisyon almasıyla iyice tırmandı. Henüz taraflar arasında anlaşmazlığa konu bölgelerde yapılmış bir keşif yok. Bu bölgede doğalgaz bulunması halinde maliyetinin de mevcut piyasa koşullarında cazip olması imkansız. LNG fiyatlarını dip yaptığı bir dönemde deniz altında çıkarılacak doğalgazın maliyeti, pazara ulaştırılması derken astarı yüzünden pahalıya gelecek.

Yani, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de haklarından geri adım atması, Yunanistan’a boyun eğmesi söz konusu değil ama bir enerji savaşına değecek ekonomik değer de ortada yok. Taraflar için en iyi çözüm sorunu buz dolabına kaldırıp ekonomik sorunlarını çözmeye öncelik vermek olacak.

Yazarın Son Yazıları
Yazarın En Çok Okunan Yazıları