Dijital para madenciliğinin düşündürdükleri!
Bugünlerde madencilik en çok konuşulan konular arasına girdi. Gelişmişliğin vazgeçilmez unsuru madencilik farklı manalarda da gündem içinde yer bulabiliyor. Günün öne çıkan madenciliği daha çok dijital para. Klasik madencilik ise kanun/tüzük ile maden sahalarının dışına fazla çıkamıyor. Hedefi belli. Sektörde hammadde arz güvenliği sağlanması ve çıkarılan madenlerin katma değerli işlenmesi. Madenciliğin milli bir zenginliğe dönüştürülmesi ülkede herkesin arzusu. Bunun için sektörün sermaye ve para piyasalarına ulaşmasını sağlayacak yeni bir hukuk sisteminin gereğine parmak basılıyor.
Bize benzer mücadeleyi ABD de veriyor. Geçen gün ABD Merkez Bankası’nı (FED) yaylım ateşine tutan Donald Trump’ın söylemlerini yabana atamıyoruz. FED’e öyle giydirmeler yapıyor ki, Türkiye’de olsa yer yerinden oynar…
“FED’in hatalı uygulamaları sebebiyle ekonomik olarak bize denk olmayan ülkelere göre çok yüksek faizler ödüyoruz. Diğer ülkelere göre daha düşük olması gerekirken bizdeki faiz oldukça yüksek…”
Haydi bakalım, faizin bu kadar tehlikeli olduğunun altını çizen ABD Başkanı Trump’ın sözlerine gel de muhalif ol... Olamazsınız, çünkü adam reel sektör diyor, reel ekonomi diyor, üretim diyor. Üretimin olmadığı yerde istihdam, sanayi, tarım, teknoloji, metalurji olmaz, diyor.
Önce gidip bankacılık lisansı alın
Madenciliğin ileri noktası metalurji… Trump’ın nihayette ulaşmak istediği de bu. Asla şifrelenmiş şekilde veri yönetimi sağlayan dağınık yapı olarak tarif edilen blockhainde madencilik yapmak değil. Gelişmiş ülkelerde zaten mantık; genelde reellik üzerinde yoğunlaşmaya dayanıyor.
Örneğini yine Trump’tan vereceğim. ABD Başkanı’nın Facebook’un dijital parası Libra için kullandığı öyle cümleler malûm durumu ortaya koyuyor…
“Tam anlamıyla birer para birimi olmayan, fiyatı sürekli değişen ve herhangi bir temeli olmayan Bitcoin’i ve diğer kripto paraları pek sevmiyorum. Regüle edilmemiş kripto paralar uyuşturucu ticareti gibi yasa dışı işler için kullanılabilirler. Facebook’un kendi ‘dijital parası’ da buna benzer olarak sağlam bir temele dayanmıyor. Eğer Facebook ve diğer şirketler bankalaşmaya çalışıyorlarsa önce gidip bankacılık lisansı almaları ve bankacılık regüasyonlarına tabi tutulmaları gerekiyor. Tıpkı diğer bankalar gibi...”
Trump, “Madencilik yapacaksanız; hünerinizi kripto para zincirinde değil, metalurji havuzunda gösterin” demek istiyor.
Madencilikte zenginliğin kaynağı metalurji
Gelişmiş ülkeler zenginliklerinin temeline madenciliği, daha doğrusu metalurjiyi yerleştirmiş. Zenginlikleri de metalurjiyi en iyi şekilde kullanmalarından geliyor. Metalurjinin bilgisayar üretiminden jet motoruna kadar içinde metal bulunan her ürünle yakından ilgisi var. Çünkü malzemenin ısı ve elektrik iletkenliği, işlenebilirliği, korozyona olan dayanımı gibi tüm özellikler metalurjinin ilgilendiği hususlar.
Kimyasal metalurji ile saf metallerin ya da alaşımların üretimleri gerçekleştiriliyor. Buna ekstraktif metalurji de deniyor. Hidrometalurji, pirometalurji ve elektrometalurji üretim metalurjinin içinde en hassas alanlar. Fiziksel metalurji ise tabiattaki veya ikincil kaynaklar olarak bildiğimiz atık, artık, hurda ve cüruf gibi cevherlerin işlenmesi olayı.
11. Kalkınma Planı’nda madencilikle ilgili “2018 yılında yüzde 0,85 olan madencilik katma değer oranı 2023 yılında GSYH içinde yüzde 1,3’e çıkarılacak. Halen gerçekleştirilen 3,4 milyar dolarlık ihracat 4 yıl sonra 10 milyar dolara yükseltilecek” ifadeleriyle zannediyorum matelurji demek isteniyor. Dolayısıyla dünyada ticareti yapılan 90 madenin 77’si Türkiye’de çıkarılıyorsa, metallerin ayrıştırılması, zenginleştirilmesi ve kullanım alanına uygun bir şekilde işlenmesi anlamına gelen metalurji en çok da bize lazım.
Metalürji istihdama ciddi destek verebilir
Türkiye metalürjide iyi bir yerde. Ancak daha gidilecek yol fazla. Mesela dünyada çelik üretiminde ön sıralardayız. ABD başta birçok gelişmiş ülkeye çelik ihracatı yapıyoruz. Bu konuda dünyanın yedinci ülkesiyiz ve yıllık 19 milyon ton ham çelik üretiyoruz. Üretimimiz de her geçen yıl daha fazla artıyor.
Sadece demir çelik sektörü değil, metalürjide bir de kimyasal alan var ki, Türkiye bu konuda da oldukça başarılı. Kimya ürünleri ihracatımız her yıl yüzde 30 büyüyerek gelişiyor ve 2 milyar dolara dayanmış durumda.
Mesela çelik alanında yetişmiş mühendislere ihtiyacı olan Türkiye’de bu alan sürekli boş kalıyor. Gençler masa başı, eli yüzü kirlenmeden çalışmak isterken sürekli hizmet sektöründe çalışma isteğinde bulunuyor. Hatta çelik işinde çalışan gençler bile üretimde değil hep malzeme tarafında olma peşinde. Yine de metalürji içinde olmak bile gençler açısından büyük kazanç. Çünkü metalurji ve malzeme mühendisliği; metal, seramik ve polimer kökenli malzemeler başta olmak üzere, verimlilik, hammadde ve enerji üçlü esasına göre tüm mühendislik malzemelerinin üretimi, kalitesinin arttırılması ve hatta yeni yöntemleri üzerine yoğunlaşmış bir alan. Her şeyden önce bir nevi mühendislik kökenli diğer kazançlı mesleklerin sürekli etkileşimde bulunmak zorunda kaldığı bir branş olması metalürji mühendisliğini öne çıkarıyor.
Türkiye’de eğitim konusunda da bir sıkıntı yok. Metalürji ve malzeme mühendisliği teknik üniversitelerimizin olmazsa olmazları arasında. Metalürji yeni bir meslek de değil. İnsanoğlu var olduğundan bu yana demirle haşir neşir.
Madencilik ilgisiz alanların adı olmamalı
Tabii ki madencilerimiz yatırımlar, üretim ve pazarlamada dönüşümler yapabilmesi için finansmana ihtiyaçları var. Bunun yolu da madenciler ile finans çevrelerini buluşturmak. Yine kalkınma planında geçen “maden yatırım ortaklığı” kavramı bunun için ortaya atılmış. Öyle ki malûm ortaklıkla, kalkınma planıyla maden arama, işletme ve üretiminin en modern ve en güvenli şekilde icra edilmesi için madenciye yol açılıyor ve yatırım güvencesi sağlanıyor. Ama en önemlisi sektör sermaye konusunda yalnız bırakılmıyor.
Evet madencilik sadece kendine has şekilde ifa edilmeli. Bugünlerde çokça kullanılan kripto para madenciliği ile gerçek madencilik birbiriyle karıştırılmasın. Biri yer üstü veya yer altı metal rezervlerinin çıkarılıp işlenmesinden bahsederken diğer ise yani dijital para madenciliği, bilgisayarda özelliği olan bir sayıyı aratıp bulmayı ifade ediyor. Yani dijital para madenciliği blackhaine yazılması için yapılan matematiksel doğrulama işleminden başka bir şey değil. İşte bu işlemin gerçekleştirilmesi için kullanılan donanımlara, bilgisayarın işlemci gücüne madenci deniyor.
Nitekim ABD, Almanya, İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya ve Kanada’nın oluşturduğu G7 ülkelerinin maliye bakanları her zaman risk oluşturmaya meyyal dijital para birimlerini kabul etmediklerini açıkça beyan ediyorlar. Bakanlar dünya finans sistemini bozucu faaliyetlerine müsaade edilmemesi ve sürekli gözaltında tutulması gerektiğini ifade ediyorlar.
TCMB’nin dijital parasında madencilik nerede?
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) son günlerde bir dijital para çalışması yaptığına dair haberler alıyoruz. Tabii ki konu ilgili tarafların yorumlarını da beraberinde getiriyor. Gerçekten Türkiye gelecek dönemde reel madencilikte hedeflediği başarıyı dijital para madenciliğinde de gösterebilecek mi, sorusu bugün için cevaplanamaz.
Tabi ilk etapta konunun muhatabı, bilişim dünyası… “TCMB’nin çıkarmayı planladığı dijital paranın kağıt TL’ye entegre edilip basılacağı” kanaatine taşıyorlar. Malûmunuz dünyada halen işler halde bulunan kripto para sisteminin henüz belli başlı sahibi yok. Hangi merkezden yönetildiği de belli değil. Dünyada ilk kez bir merkez bankasının kalkıp blok zincir tabanlı dijital bir parayı hayata geçirme kararı almasının cesaret verici olduğu ortada. Hatta başta İsviçre, Kanada, Rusya diğer taraftan Venezüela ve İran gibi devletlerin dijital para için çalıştığı böyle bir süreçte TCMB’nin dünyada ilk kez işi resmiyete dökmesi, tartışmanın ötesinde dijital paraya yönelik bir adımın habercisi durumunda. Merkezi ve sahibi olmayan dijital para sisteminde, TCMB’nin çıkıp “Sahibi, giriş ve çıkışı belli olacak kripto paranın yolunu açıyoruz” mantığıyla hareketi takdire şayan.
Türk dijital madenciliği farklı işleve yönlendirilebilir
Türk dijital dünyasının Türk kripto parasıyla ilgili değerlendirmesi de olaya başka bir boyut kazandırıyor. Kayıt dışılığın yüzde 30’lara yaklaştığı, tasarruf alışkanlığının zayıf olduğu Türkiye’de parasal işlemleri anlık takip edebilecek bir kripto para sisteminin oluşturulması, mevcut dijital para mantığının hakikaten çok ilerisinde. Dijital para sistemiyle genel parasal işleyiş ve dijital harcamalara ilişkin verilerin toplanabileceği, para politikalarına yönelik kısa ve uzun vadeli planların gerçekleştirilebileceği sistemin ülkeye son derece faydası olacağı gerçeği anlatmadan geçilemez. Kurumsal dijital ortamda mahremiyet konusu dahi çözüme kavuşabilir. Zira küresel dünyanın ekonomik olarak daraldığı bir dönemde maliye, finans ve bankacılık adına çözülmesi gereken mes’elelerin kripto paranın gündeme geldiğinde ele alınması mutlaka yeni yeni kapılar açacağı hakikatini yaklaştırıyor.
Nitekim reel madenciliğin, metalürjinin daha doğrusu Türk sanayinin sermayeye ihtiyaç duyduğu bir ortamda, reel sektörün sermayeye kavuşturulması adına yasal düzenlemelerin yanında dijital para madenciliği konusunun da reel madenciliğe ve ülke ekonomisine verecek katkı, kalkınma planı dahilinde oluşturulacak mevzuatla desteklenebilir diye düşünüyorum.
Madenciliğe sanayi politikalarıyla yaklaşılmalı
Zenginleşmenin temelini oluşturan metalürji mantığındaki madenciliği istihdam, üretim ve ihracat ayağında yeniden ayağa kaldırmak ve küresel anlamda çelikte olduğu gibi madenciliğin tüm alanlarda ilk sıralara taşımak reel madencilikte faaliyet gösteren firmaların birinci bugün için birinci işi olmalı. Tabii ki bunun için sanayinin finansmana ulaşmasında desteklere ihtiyaç olduğu gerçeğini bir kenara koyamıyoruz. Sermayenin cazibesini çekecek şekilde madenciliği işler hale getirmek sanayi politikalarının bir gereği. Politikayı oluşturacak da elbetteki siyasetçilerimiz. 11. Kalkınma Planı da siyasetçiye bu imkanı veriyor.
Dünkü yazımda da özet de olsa bahsetmeye çalıştım. Madencilerimiz de konuya kayıtsız değil. En azından bu görüntüyü veriyorlar. TOBB Madencilik Meclisi Başkanı İsmet Kasapoğlu, TÜMMER Başkanı İbrahim Alimoğlu ve Türkiye Madenciler Derneği Başkanı Ali Emiroğlu’nun da aralarında bulunduğu heyet geçen hafta bakanlık yetkilileriyle yaptıkları görüşmelerde, yaşadıkları sorunları ve acil önlem alınması gereken konuları tek tek anlatma fırsatı buldular. Hükümet kanadından Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Şeref Kalaycı, Tarım ve Orman Bakanlığı Bakan Yardımcısı Mustafa Aksu, Maden ve Petrol İşleri Genel (MAPEG) Genel Müdürü Cevat Genç, sektörün yaşadığı sıkıntıları dile getirmeye çalışan temsilcileri dikkatle dinlediler.
Madenciler siyasi erkten ne istiyor?
Madencilerin sektöre genel bakışı, çözüm için henüz yolun başında oldukları yönünde. Çünkü madenci/siyasetçinin bu kadar yakın olduğu bir toplantı uzun zamandan bu yana gerçekleştirilmiyordu. Bundan sonra madenciler ile siyasetçiler sorunları ayrı ayrı masaya yatırıp çözüm odaklı toplantıları devam ettirmeği hedefliyor.
Madenciler hükümetten ne istiyor, diye soruyla devam edersem; öncelikle izin bedel ve süreçleri madenciyi canından bezdiriyor. Mülkiyet sorunları, orman mülkiyet bedellerinin yüksekliği ve ruhsatların alınması karşısında madenci ne yapacağını bilemiyor. Diğer sektörlere sağlanan bedelsiz arazi, yol, su, elektrik hizmeti desteğinin madencilik yatırımlarında da gözetilmesini talep ediyorlar. Çevreci yaklaşımların Türkiye ve dünya gerçekleriyle birlikte yürütülmesi konusunda hükümetten özel çalışma bekliyorlar.
Diğer taraftan madenciler, yatırımları için çok ağır orman izin bedelleri, 2015 yılından itibaren 2-3 kat arttırılan yüksek ruhsat bedelleri ve kamulaştırma bedelleri, maden kapama ve rehabilitasyon bedelleri, devlet hakkı bedeli ödemek zorunda kalıyorlar. Bu durum, madencilik projelerine ve yatırımlarına olan ilgiyi azaltıyor.
Işık doğdu, madencinin umudu arttı
Sektör temsilcilerinin siyasi erkten diğer isteği bürokratik engellerin ortadan kaldırılması. Madencilikte üretim, istihdam ve pazarlamanın sürdürülebilir olması için bürokrasideki işlerliğin olmazsa olmaz olduğunu, kamu kurum ve kuruluşları arasındaki koordinasyon eksikliğinin giderilmesi ve bu konuda mutlaka yasal düzenlemelerin çıkarılması için gerekenlerin yapılması isteniyor.
Madenciler ayrıca çıkan her yasa ve düzenlemenin sektörün yükünü artırdığını, sorun çözme yerine işleri ağırlaştırdığını iddia ediyor ve “maden arama faaliyetlerini teşvik edecek, arama izinlerini kolaylaştıracak, orta-küçük işletmelerin yükümlülüklerini azaltacak, izinlerdeki belirsizlik ve öngörülebilirlik sorunlarının yaşanmasını önleyecek, stratejik ve kritik madenlerin üretimini arttıracak, yasalara saygılı tüm yatırımcılara fırsat eşitliğini sağlayacak idari ve yasal adımların zaman geçirilmeden atılması”nı bekliyor.
Talepleri alan hükümet kanadının özellikle maden ruhsatları sorununun çözümü noktasında adım atmaya hazır olduğu yolunda bilgiler var. Hatta Tarım ve Orman Bakanlığı Bakan Yardımcısı Mustafa Aksu’nun orman izin bedellerinin yüksekliği ile çalışma yapacaklarını söylemesi bile çözüme ilk ışık olması son derece memnuniyet verici.
Öyle görünüyor ki, toprak altında maden arayan madenciler, sorunlarını çözme adına da hükümete iyi bir sondaj vurmuş durumda. Tabii ki önemli olan Türkiye’nin faydasına olacak gelişmelerin gerçekleşmesi.