Dolar $
32.51
%-0.11 -0.03
Euro €
34.96
%0.38 0.13
Sterlin £
40.67
%0.08 0.03
Çeyrek Altın
3984.3
%0.67 26.11
SON DAKİKA
Son Yazıları

Çifte standartlar ve bitmeyen savaşlar

28 Mar 2019

Başta Amerika olmak üzere Batılı ülkelerin hemen her konuda çifte standartları var. Gerçekçi politikalar bir ülkenin çıkarlarını korumak için izlenmesi gereken yolu belirlerler.

Örneğin, Amerikan başkanı Trump’ın, Ortadoğu’dan asker çekme politikası, Afganistan’da Talibanla anlaşarak savaşı bitirme çabası, savaşlar nedeniyle ekonomisi zorlanan sağa sola gümrük vergileri koyup müttefiklerini yeteri kadar askeri harcama yapmamakla zorlayan Amerika’nın yararına olan politikalardır. Öte yandan, Trump’ın Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıması, Amerika’nın Ortadoğu’yu gene bu ülke için karmaşaya itmesi, Golan tepelerini İsrail’in toprağı olarak kabul etmesi, İran’a nükleer silah yapıyor diye aşırı baskılar uygulaması Trump’ın tekrar seçilmesine yönelik Amerika’daki İsrail lobisinin para desteğini almaya dönük gerçekçi olmayan politikalarıdır. Trump’ın bu politikaları Amerikan halkına bir şey kazandırmayacaktır. Trump’ın bu tür kararları Ortadoğu’da gerginliği ve çatışmaları arttıracak olan davranışlardır.

Amerikan politikasının bir diğer çifte standartlı yanı kendisine yakın gördüğü veya siyasi ve ekonomik çıkarı olan ülkelere karşı uluslararası toplumun kabul etmeyeceği bir tolerans göstermesi ve iki yüzlü politikalar izlemesidir. İsrail’in Gazze bombardımanlarında aşırı güç kullanması, Suudi Arabistan’ın Yemen’de savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar izlemesi ve Kaşıkçı cinayeti. Bu gelişmeler uluslararası toplumu rahatsız etmiştir. Amerika’nın batılı müttefikleri bile İran’a yapılacak baskılara karşı durmakta ve Kaşıkçı olayını kınamakta ve Yemen’de sürdürülen savaşa karşı çıkmaktadırlar. Washington çıkarlarının uyuşmadığı ülkelere aşırı dozda sert davranmakta ve dostluğuna güvenilmez bir tutum izlemektedir.

Amerikan askeri kesimine gelince, Vietnam’daki yenilgi sendromunu atlattıklarına inanarak girdikleri Müslüman dünyası çatışmalarında-Libya, Irak, Afganistan, Suriye-başarısız olmalarına karşılık bu çatışmaları sürdürmeye kararlı gözükmeleri çok şaşırtıcıdır. Dünyanın en üstün ateş gücüne sahip olan süper ordusu dudak ısırtan mağlubiyetler yaşamakta ve girdiği yerlerdeki çatışmaları bir türlü sonlandıramamaktadır. Bir zamanların parlak generali David Petraus, Amerika’nın asla savaştan çıkış stratejisi olmadığını belirtmiştir. Petraus, stratejik amaçlarının savaşlarda kan ve masrafı azaltmak olduğunu da belirtmiştir. Kanı Amerikan halkı akıtmakta, masraflarda halkın cebinden çıkmaktadır. Amerika’nın savaşlarda kullandığı üstün teknolojiler savaşı kazanmaya yetmemekte, insansız uçaklar, hava kuvvetlerine dayalı çatışma modelleri daha çok sivillerin ölmesine neden olmaktadır. Amerika’nın ve diğer batılı güçlerin, Irak’ta, Suriye’de, Afganistan’da yetiştirdiği yerli güçler, karşılarındaki yerli güçlerin önünde tutunamamakta ve başarısız olmaktadırlar. Bu durumda Amerikalı komutanlar Ortadoğu’nun çeşitli bölgelerinde askerlerinin sürekli olarak bulunmasını talep etmektedirler. Böylece savaş süreleri belli yıllar içinde sona ermemekte nesiller boyu süre gelen savaş modelleri ortaya çıkmaktadır.

Ortadoğu’daki çatışmaların şiddeti yaydığı, yönetimde başarısız devletlerin ortaya çıktığı ve göç olayları ile Batılı ülkelerin zor durumlarda kaldığı Amerikan analizlerinde ileri sürülmektedir. Ancak, belirtilmeyen husus Amerika’nın batılı müttefikleri ile Ortadoğu ülkelerine müdahale edip rejim değişikliği yapma sonucu ortaya çıktığını yazamadıkları görülmektedir.

Ortadoğu’da 55 ay süreyle görev yapmışı olan Amerikan ordusu komutanı Ray Odierno tecrübelerini yazdığı kitabında şu hususlara dikkati çekiyor: Üstün teknoloji zaferi garanti etmiyor. Beceri ve savaş sanatı belirleyici husus oluyor. Savaşı kazanmak için işgal gücündeki askerlerin çevreyi iyi bilmeleri, eylemlerinin yerel siyasi ve sosyal sonuçlarını anlayarak harekat planlarını değiştirmeleri; operasyonlar için daha geniş personel bulundurulması; orduların savaş sırasında hızlı bir öğrenme ve adapte olma kapasitesine sahip olmaları; görevdekilere para ve kaynak bolca aktarılmalıdır. Generalin bu anlatımından Ortadoğu’da savaşan Batılı güçlerde yukarda söylenen imkan ve meziyetlerin bulunmadığını ileri sürebiliriz. Trump’ın Amerikan Genel Kurmay Başkanı olarak ileri sürdüğü General Mark Miley de teknolojik üstünlüğün savaş kazandırmayacağını ileri sürerek savaşan toz ve çamur içinde yapıldığını, insan gücü, şans, düşmanın direniş gücü gibi zamansız faktörlerin savaşları etkileyeceğini açıklıyor. Ancak generallerin ortak noktası savaşların hep süre geleceği mantığına dayanarak hareket etmeleri.

Bu düşünce tarzı, yeni savaş yöntem ve hedeflerinin ortaya çıkacağını gösteriyor. Bu büyük güce yeni alanlar gerekiyor. Teröre karşı savaş azalıyor o halde uzak ülkelerde yoğun konvansiyonel savaşlara hazırlanalım. Ortadoğu’nun takati kalmadı, Kafkaslar, Baltık, Karadeniz Bölgesi, Güney Doğu Pasifik bu sefer büyük ordu çatışmalarını bekliyor. Seçim kazanılacaksa, ekonomi gerektiriyorsa bu savaşlar çıkartılabilir.

Peki müttefikler ne yapacak? Ya onlarla beraber maceraya atılıp yıpranacak ya da onların politikalarının iz düşümleriyle uğraşacak.

Yazarın Son Yazıları
Yazarın En Çok Okunan Yazıları