CDS'lerin düşüşünü faizle destekleyecek
Katar ile gerçekleştirilen yeni takasla Türk Lirası üzerindeki piyasa baskısını hafifleten ve ülke risk primi CDS'lerin düşüşünü daha da hızlandırmak isteyen Merkez Bankası'nın (TCMB) bugün Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında politika faizini yüzde 8'in altına düşürmesi bekleniyor.
ABD Merkez Bankası (FED), G-20 ülke merkez bankalarının yanında Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) pandemi sürecinde ülkelere mali destek vermek üzere hazırladıkları swap ve fonlamayla ilgili gelişmeler birinci gündem olarak öne çıkıyor. Ülke risk primi CDS’leri dahi yakından ilgilendiren swap anlaşmaları aynı zamanda fiyatlama açısından piyasaların en fazla takip ettiği haberler.
FED’in bugün itibariyle yabancı merkez bankalarıyla swap pozisyonu 440 milyar dolar seviyesinde. Pastadan en büyük payı 224 milyar dolarla Japonya Merkez Bankası (BOJ) alıyor. Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) de swap pozisyonu da 143 milyar dolar. İngiltere Merkez Bankası’nın (BOE) da swap kotası 18,7 milyar dolar.
Türkiye ise bugünlerde daha çok yerli para takası konusunda agresif görünüyor. Katar’la genişletilen swap anlaşması büyük ihtimalle 1,7 milyar dolar kotalı Çin ile devam edecek. Daha sonra anlaşmalar Japonya ve İngiltere’nin yanında swap kotası 10 milyar dolar olan Güney Kore de dahil Türkiye’ye yakın ülkelerde devam edecek. Hazine’den alınan bilgiler genelde bu çerçevede.
Swap işlemlerini Merkez Bankası (TCMB) yürütüyor. Banka’nın bugün de Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısı var. TCMB’nin hedefi, enflasyonun gerilemesiyle alan bulan politika faizini daha da aşağı çekerek CDS’lerdeki yükselişi durdurarak Türkiye’deki ekonomik algıyı değiştirmek yönünde.
En güçlü olduğu alan
Katar ile gerçekleştirilen yeni takasla Türk Lirası üzerindeki piyasa baskısını hafifleten ve ülke risk primi CDS’lerin düşüşünü daha da hızlandırmak isteyen Merkez Bankası’nın (TCMB) bugün Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında politika faizini yüzde 8’in altına düşürmesi bekleniyor.
Doğrudan ve portföy yatırımlarını direkt etkileyen 569’lardaki ülke risk primi CDS’leri normal seviyeye çekmek için hamlelerini sıklaştıran Merkez Bankası (TCMB) swap anlaşmalarıyla bir taraftan Türk Lirası’nı desteklerken diğer taraftan elindeki politika araçlarıyla piyasa dengesi kurmaya çalışıyor. Pandemi sürecinde ekonomideki canlılığı daha da artırmak için başta tahvil alımları ve diğer genişleme uygulamalarıyla dikkat çeken TCMB’nin son 8 oturumdur aralıksız gerçekleştirdiği faiz indirimlerini bugün de devam ettireceği tahmin ediliyor. Merkez Bankası’nı politika faizini yüzde 8 veya altına indirmede elini kuvvetli tutan en önemli faktör, piyasalara ‘hemen müdahale edebilme’ algısı.
Katar swabı algı değiştirdi
Türkiye daha önceki senelerde de devam ettirdiği Katar ile swap anlaşmasını 3 kat büyüterek yeniledi. Şu anda 15 milyar dolar karşılığı yerle para takası Hazine ve Merkez Bankası’ndan ziyade piyasaları rahatlattı ve Türk Lirası üzerindeki spekülatif baskı ortadan kalktı. Tabii sırada daha başka yabancı merkez bankaları da var. Yeni swaplar ekonomiye destek olurken söz konusu swaplar yenilerine de kapılar açacak.
Swap anlaşmalarındaki gelişmeler direkt olarak piyasaları da etkiliyor. Söz konusu anlaşmalar Merkez Bankası’nın bugün gerçekleştireceği PPK toplantısında faiz kararını beklenmedik bir oranda açıklayabilir. Hatta faiz indiriminin boyutunu dahi değiştirebilir.
Son 8 oturumda aralıksız 1525 baz puan faiz indirerek yüzde 8,75’e indiren ve her faiz oturumu başına 190 baz puan düşen TCMB faiz kararı swapların konuşulduğu bu ortamda hakikaten kanal açıcı bir pozisyonda olabilir. Swap anlaşmalarıyla TL üzerindeki baskı nispeten ortadan kalkmışsa, enflasyon ve piyasa faizleri de düşüş eğiliminde ise politika faizini daha da indirmek için başka sebepler aramamak lazım, derim.
FED'e bağlı swap gündemde
Anlaşılması açısından Türkiye-Katar arasında 10 milyar dolar genişletilen 15 milyar dolarlık swap anlaşmasının muhtevasına bir bakalım… Tabi swap yerel paralar üzerinden gerçekleştirilecek. Takas işlemleri belli bir vadede karşılıklı para değişimi şeklinde olacak. Söz konusu vade sonunda işlem tersine çevrilip devam ettiriliyor. Yalnız swap anlaşmalarında belli bir faiz oranı olduğunu da bilmek lazım. Burada bilinmesi gereken yerli para takası ve dolara çevrilme imkanının olmayışı. İki ülke kendi paralarıyla kendilerine ait ticaretine yönelik yerel döviz ihtiyacını karşılamış olacaklar.
Şu anda 1,7 milyar dolarlık bir swap anlaşmamız olan Çin ile de yine zannediyorum yerel para üzerinden bir swap genişlemesi gerçekleştirilecek.
Dolar ihtiyacı açısından söylemek istiyorum gelişmiş ülkelerin merkez bankalarıyla yapılacak bir swap anlaşması piyasaların daha da düzelmesinde etkili olacak. FED ile direkt swap kontratı olan ülkelerle yapılacak anlaşma elbette dolar ihtiyacını giderebilecek bir seviyede olacağı tahminleri var. FED bağlantılı swaplar da nispeten piyasalarda bir denge, güven ve dengeyi sağlayacak.
Piyasa regülasyonu
Bugünkü faiz indirimi bir yandan anketlerin doğruluğunu test ederken diğer taraftan öncü göstergelerin gerçekleşmelerini de gündeme getirecek. Enflasyonu yılsonu olarak yüzde 7,4’e revize ettikten sonra zaten gerisi çorap söküğü gibi gelir. Gelecek dönem faiz kararlarında indirim yönünde kapının açık olması da algıyı bu yönde kuvvetlendiriyor.
Hep bahsediyoruz ya, güçlü, kararlı bir Merkez Bankası’nın piyasadaki algısı da tabii piyasa regülasyonunda etkili oluyor… Parasal bir genişlemeye karşılık finansal şartlarda sıkılaşma. TCMB’nin para politikasının temel omurgası. Pandemi süreci sonunda nasıl bir toparlanma olacağı orta vadede daha iyi görülecek.
Birçok piyasa analisti bugünkü PPK toplantısının swap gelişmelerine paralel gerçekleştirileceğini ifade ediyor. Dolar kurunun 6,80 liranın altına indiği bir ortamda derinlemesine bir faiz indirimini de aslında beklemek lazım. Söz konusu Merkez Bankası politikalarının enflasyon ölçeğinde faizlerin negatife döndüğü ortamda döviz talebinin artmaması için de gerçekleştirildiğini hatırlamak gerekir.
Her alanda operasyon
Merkez Bankası sadece piyasa araçlarını kullanmakta kalmıyor, aynı zamanda TL’nin istikrarı konusunda da nokta atışlarla politikasını sağlamlaştırıyor. Mesela dün TCMB, TL cinsi varlıkların takas operasyonlarından olumsuz etkilenmemesi için finans kuruluşları Euroclear ve Clearstream’ın yurt dışı ile Türk Lirası işlem sınırlamalarından muaf tutma kararı aldı.
Banka, 5 Mayıs’ta aldığı kararla, bankaların, yurtdışındaki konsolidasyona tabi kredi kuruluşu ve finansal kuruluş niteliğini haiz ortaklıkları ile yurtdışındaki şubeleri de dahil olmak üzere, yurt dışında yerleşik finansal kuruluşlara yapacakları TL plasmanlar, TL depo, TL repo ve TL kredilerin toplamının bankaların en son hesapladıkları yasal özkaynaklarının yüzde 0,5’i ile sınırlandırılmasına karar vermişti.
Swap gibi iyi gelişmelere karşılık yurt dışından Türkiye aleyhine hamleler sürmüyor değil. Kredi derecelendirme kuruluşu Fitch, Garanti Bankası, Ziraat Bankası ve Vakıfbank'ın kredi notu görünümünü “durağan”dan “negatif”e indirdi. Halkbank'ın kredi notunu ise bir kademe indirerek B olarak belirledi.
Akbank, İş Bankası, Yapı Kredi, Garanti BBVA, Ziraat Bankası ve Vakıfbank'ın notu B+ olarak teyit edildi. Tabii işin gerekçesini de ortaya koymuşlar ve gerekçeyi Halkbank üzerine yoğunlaştırmışlar… Fitch, Halkbank'ın not indirimi ve diğer iki kamu bankasının notunda negatif görünümün “Ülke olarak Türkiye'nin zayıflayan döviz rezerv pozisyonundan, dolayısıyla ihtiyaç duyulması halinde bankalara döviz desteği verme kabiliyetinin azalmasından” kaynaklandığını belirtiyor!
Öncelik borç ve CDS’ler
Pandemi sonrası “yeni normal” olarak adlandırılan sürecin finansal açıdan yeni bir dönemin başlangıcı olabilir. Söz konusu dönemde ülkelerin veya işletmelerin yüksek borç ve istihdam sorunlarıyla karşılaşma ihtimali giderek yükseliyor. Borç ödeyemeyen ülkelerin elbette CDS’leri yüksek gelecek ama finansa ihtiyaç da haddinden fazla yükselecek. Döviz kaynağı olarak görülen dış ticaretteki darlık da ülkeleri finans açısından zorlayacak.
İşte merkez bankaları bu konuda da çalışmalı ve ellerindeki araçları günün şartlarına göre pozisyon aldırmalı. Pandemi sürecinde para basma olayının zirve yaptığı bu dönemden sonra olay tüm dünyada tartışılacak bir konu haline geleceğine şimdiden hazırlanmak lazım. Dolayısıyla ülkelerde gelecek dönem için bir müddet iç talep kaynaklı bir ekonomiyle yürüyeceği tahminleri artıyor.
Türkiye bu kertede CDS’lerini de düşürerek muhtemelen doğudan batıya kayacak tedarik zincirinin bir parçası olmak yolunda politikalar geliştirecek. Türkiye bölgesinde etkin bir güç olduğu artık iyice ortaya çıktı. Avrupa Birliği’nin olmadık taleplerine karşılık Türkiye’nin haklılığı da giderek daha netleşiyor. Gelişen ve gelişmiş ülkeler arasında bir tedarik merkezi olacak ülkemizi bekleyen tabii ki en önemli sorun CDS’lerdeki ayarsızlık.
Kısa vadeli borç azalıyor
Risk primi CDS’leri yakından ilgilendiren ülke borçluluğu Merkez Bankası’nın hamleleriyle giderek azalıyor. Zira borçlanma maliyetlerini düşüren TCMB ekonomiyi çalıştıran işletmeleri finans yönünden rahatlatıyor. Şirketlere borçlarını ödeme kolaylığı sağlıyor.
Pandemi sürecinde gelir kaybına uğramış şirketlere yönelik finansman sağlamanın TCMB tarafından sağlandığını ve söz konusu finansmanın ekonominin hızlı bir iyileşme dönemine gireceğinin temelini attığını söylemek gerekiyor. Türkiye’de özel sektör borçluluğu ekonomi için hakikaten önemle yaklaşım gösterilmesi gereken bir husus. Burada bile pandemi öncesinden başlayan bir iyileşme gözlemlenebiliyor.
Son veriler ortada. Mart sonu itibariyle yani ilk çeyrekte Türkiye’nin kısa vadeli dış borç stoku 2019 yılsonuna göre yüzde 4 oranında azalmış ve 118,7 milyar dolara gerilemiş. Veriyi açıklayan da TCMB. Ağırlıklı kamu bankalarından oluşan kamu sektörünün kısa vadeli borcu yüzde 4,4 artarak 26 milyar dolara yükselirken özel sektörün kısa vadeli dış borcu yüzde 6,3 oranında azalarak 84,5 milyar dolara gerilemiş.
Endeksler yukarı yönlü
Ekonomik istikrarı bozmak için Türk Lirası’nı zayıflatarak CDS’leri yükseltip ülkeye yatırımı ve döviz girişini engellemek isteyen manipülatörlere geçen hafta BDDK ile birlikte ciddi bir ders veren Merkez Bankası, piyasaların beklentilerini de göz önüne alarak Türkiye’yi ‘ülkelerle swap anlaşması’nda önemli bir noktaya getirirken hane halkının ekonomik yapısına da müspet olarak dokundu.
Söz konusu borçluluğun gerilemesi ve yılın ilk çeyreğinde belirgin hale gelmesinin yanında tüketici güveninin dipten toparlanarak yükselmesi Merkez Bankası politikalarının etkisi olarak ortaya çıkıyor. Nisan ayında pandemi etkisiyle tarihi dip seviyelere inen tüketici güven endeksi Mayıs ayında bir önceki aya göre yüzde 8,5 arttı ve 59,5’e yükseldi. Pandemi sürecinde uygulanan politikalar hanenin maddi durum beklentisini bile yukarı taşıdı ve endeks 79,2’yi gördü. Genel ekonomik durum beklentisi endeksi de yine yukarı yönlü ve 81,8’de yukarı yönlü güçlendi. Sadece işsiz sayısı beklentisi endeksi 55,3 ve tasarruf etme ihtimali endeksi 21,7 ile en düşük gerçekleşen rakamlar oldular.