Dolar $
32.6
%0.22 0.07
Euro €
34.81
%0.16 0.05
Sterlin £
40.54
%-0.14 -0.05
Çeyrek Altın
4060.64
%-0.16 -6.59
SON DAKİKA
Son Yazıları

Borsada yüzde 100 kazanmak mümkün mü?

01 Nis 2019

Yükselişe geçen bir finansal araç ile televizyonda, yazılı basında ya da sosyal medyada irrasyonel rakamlar vererek insanları yönlendirenler, ya manipülatörlerdir ya da farkında olmadan onlara hizmet eden aktörlerdir. Maalesef ki, Türkiye gibi oynaklığı yüksek olan piyasalar manipülatörler için bulunmaz bir yerdir ve manipülatörler bu yerde entrika ve oyunların başköşe oyuncularıdır. Borsada işlem yapanların yüzde 95'i kaybedebilir, geriye kalan yüzde 5'inin ise idare ettiği söylenir.

Borsada yüzde 100 kazanmanın tek formülü oynamamaktır. Bu şekilde hiçbir kaybınız olmaz.

Borsada işlem yapanların yüzde 95’i kaybedebilir, geriye kalan yüzde 5’inin ise idare ettiği söylenir. Borsanın en profesyonel yatırımcılarının bile kaybettiği günler hep olmuştur. Çünkü borsalar hisse senedine yatırım yapan şirketlere ortak olmaktır ve şirketin sahip olduğu ticari riske ortak olmaktır. Ticari hayatta da risk her zaman vardır.

Mamafih, teknik olarak dünyadaki borsalara baktığımız zaman her zaman banka faizlerinden yüksek kazanç getirileri sağladıkları görülür. Bu, böyle de olmak zorundadır. Eğer böyle olmasa yatırımcılar paralarını riskli finansal yatırım araçlarında değil de risksiz banka faizinde değerlendirirlerdi.

Borsada ne zaman kazanılır?

Borsalarda yükseliş trendi, düşüş trendi ve yatay trend olmak üç türlü hareket vardır. Yükseliş trendi olduğu zaman birileri kazanır, fakat düşüş trendinde de birileri kazanır ( Açığa satış yapan yatırımcılar). Ama borsalar yatay seyrettiği zaman kimse kazanamaz. Bu yüzden borsalara hareket gerekir.

Burada da devreye manipülatörler girer.

Kimdir bu manipülatörler?

Manipülatör; yatırımcıların finansal kararlarını etkileyerek değiştiren, yönlendiren, bu sayede piyasada yapay fiyat hareketleri oluşturarak bundan çıkar sağlayan kişilere denir. Yaptıkları işlemlere de manipülasyon denir ve manipülasyon yasal değildir.

Yükselişe geçen bir finansal araç ile televizyonda, yazılı basında ya da sosyal medyada irrasyonel rakamlar vererek insanları yönlendirenler, ya manipülatörlerdir ya da farkında olmadan onlara hizmet eden aktörlerdir. Maalesef ki, Türkiye gibi oynaklığı yüksek olan piyasalar manipülatörler için bulunmaz bir yerdir ve manipülatörler bu yerde entrika ve oyunların başköşe oyuncularıdır.

İki tür manipülatör vardır

Hem kurumsal manipülatörler, hem de bireysel manipülatörler olmak üzere iki çeşit manipülatör vardır.

Kurumsal manipülatörler bir ülke ekonomisi, hatta ve hatta dünya ekonomisi için en tehlikeli beyaz yakalılardır. Çünkü sahip oldukları yüksek portföyler sayesinde zincirleme bir etki ile dünya ekonomisini toptan çöküşe götürebilecek güce sahiptirler.

2008’de ABD’de yaşanan ipotek krizinin mimarı yine bu kurumsal manipülatör banka patronları olmuştur. Bir elin on parmağını geçmeyen sayıdaki banka patronları fakir insanları ev sahibi yapacaklarına inandırmış, hepsini ev kredi borçlusu yapmışlardır. Ardından fakir insanların bu kredi borçlarını (CDO’ları) riski dağıtmak, piyasayı dengelemek adına bir takım türev piyasası araçlarıyla büyük fonlara satmışlardır. Bunları yaparken dünyanın en saygın kredi derecelendirme kuruluşları olan Moody’s ve Standard & Poor’s, bu çöp kredilerin (CDO) derecelendirme notunu, en yüksek seviye olan AAA olarak duyurmuştur.

Ayrıca bu kurumsal manipülatör banka patronları siyasi otoriteye karar aldırabilecek ve bu piyasalarda daha çok serbestlik ve limitlerin kaldırılması için her türlü baskıyı yaptırmışlardır. Hatta dünyanın en saygın üniversitelerinden Harvard Üniversitesi Profesörleri, milyon dolarlık tekliflerle danışman olarak çalıştırılıyor ya da konuşmacı olarak seminerlere piyasaları yönlendirmek için davet ediliyordu. Bütün banka yöneticileri bu kredilerin sorunlu olduğunu ve geri ödenemeyeceğini, Amerika’daki emlak balonunun patlayacağını biliyordu. Kredinin kalitesinden ziyade miktarı ön plana çıkarılmıştı.

Bu büyük patronlar milyarlarca dolar kazanmaya devam ederken, banka çalışanlarına insanları kandırmaya devam etmeleri için yüksek primler ödemeyi de ihmal etmiyorlardı.

Sonunda balon patladı

Wall Street’in beyaz yakalı dahi çocuklarının oluşturduğu küresel saadet zinciri çöktü. Banka iflasları arka arkaya gelmeye başladı ve krizde yine en büyük bedeli her zamanki gibi en fakirler ödedi. Milyonlarca Amerikalı evsiz ve işsiz kaldı, artık buğday da yoktu ambar da...

Amerika’nın iç talebi düşünce bu dünya üzerinde küresel bir etkiye neden oldu. Bu krizden Amerika’ya ihracat yapan dünyanın diğer uçundaki fakir ülkeler de misli ile etkilendi. Dünyadaki çok uluslu şirketler krize girdi ve iflaslar bütün dünyayı sardı.

Mamafih, Amerikalı batık banka patronlarının hepsi servetlerine servet kattı ve hiçbirinin kişisel mal varlığına dokunulmadı ve hatta ABD hükümetinin çıkardığı yasalarla aklandılar. Fakat neden oldukları bu kriz ile dünyanın diğer ucundaki fakir aileler ve çocukları evsiz, işsiz ve aç bıraktılar.

Manipülatörlerin milliyeti yoktur

Manipülatörlerin milletçiliği ya da ülkesi diye bir şey söz konusu olamaz. Onlar için fırsatın olduğu her yer vatan toprağıdır ve paradır. Nehir her zaman aynı nehir, sadece su aynı su değildir. Dünyanın en güçlü ekonomilerinde de en fakir ekonomilerinde de onlar hep vardır.

Şu an küresel manipülatörlerin Türkiye’nin ekonomisindeki kırılgan noktaları hedef alarak yazdığı senaryonun replikleri de aynıdır. “Piyasalarda oynaklığı artırmak, gemiyi batırmak ve ganimetleri toplamak!”
Loose Cannon (Gevşek top)

Eskiden savaş gemilerindeki toplar gemiye sıkı sıkı bağlanırdı. Eğer bağlanmazsa, bu gevşek toplar, dalgada ileri geri hareket eder ve bu hareketle gemide delik açardı. Geminin bir noktasında oluşacak bu ufak bir delik bütün gemiyi batırmak için yeterli olurdu. Bu teori ülke ekonomileri için de geçerli bir durumdur. Ekonominin her hangi bir alanında oluşacak bir istikrarsızlık bütün ülkeyi batırmak için yeterlidir. Global dünya pazarları için de aynı senaryo maalesef geçerlidir. Çünkü küresel piyasaların hepsi birbirlerine ekonomik çıkarlar ile bağlıdır. Herhangi bir ülkede oluşan istikrarsızlık küresel piyasalar üzerinde domino taşı etkisine neden olur ve dünya ekonomilerini çöküşe götürür.


-------

Piyasalarda ‘keriz silkeleme’ sürecine dikkat!

Bazen üç beş manipülatör birleşirler ve derinliği çok fazla olmayan bir hisse senedini taban fiyatlardan yavaş yavaş toplamaya ve kâğıttaki kontrolü ele geçirmeye başlarlar. Hisseleri tek elde topladıktan sonra hisseye suni olarak birkaç kez tavan yaptırırlar. Bu sayede yatırımcıların dikkatini çekmeye başlarlar.
Bazen de piyasaya yalan yanlış bilgiler yayarak yatırımcıların hisse senedine olan ilgilerini tavan yaptırırlar. Bundan sonraki süreçte avını pusuda bekleyen bir çıta gibi yatırımcıların kağıda yönelmesini beklerler. Kendileri için toplu lot satış işleminin kârlı olduğu anda tek seferde tetiği çekerler ve yukardaki fiyatlardan aşağıdaki fiyatlara halk deyimi ile “keriz silkeleme” denilen satış sürecini başlatırlar. Siz daha ne olduğunu anlamadan hisse senedi günün en çok yükselenlerinden en çok düşenlerine geçiş yapar. Araya devre kesiciler ya da birkaç gün girer ama kaybeden yatırımcı burada zararın neresinden dönersen kârdır (stop-loss) deyip, kâğıttan çıkmaz. Çünkü hissenin tekrardan yükseleceğine kendini inandırır.

------

Neden yatırımcılar zarardan kendilerini kurtaramaz?

Kahneman ve Tversky’ın (1979) Beklenti Teorisi kuramları iki soru ile deneklere sordukları bu durumu şöyle anlatmışlardır;

Deneklere, 2 soru sormuşlar ve tek bir şıkkı seçmelerini istemişlerdir.

Birinci soru;
a) 50 $ kaybedeceksiniz.
b) Havaya para atacağız, eğer “Tura” gelirse hiçbir şey kaybetmeyeceksiniz. Eğer “Yazı” çıkarsa 150 $ kaybedersiniz.
Çoğunluk “b”yi seçmiştir.
İkinci soru ise şöyle soruldu:

a) 50 $ kazanacaksınız.

b) Havaya bir para atacağız, eğer “Tura” gelirse hiçbir şey kazanamayacaksınız. Eğer “Yazı” gelirse 150 $ kazanacaksınız. Denekler alternatif “a”yı seçti. Aslında, iki sorunun sonuçları finansal olarak aynıdır. İlk soruda insanlar kaybettikleri bir durumda risk almaya istekli olmalarına rağmen; ikinci soruda, insanlar risk almak yerine daha az kazancı kabul ediyorlar. Özetle, teori, insanların daha fazla kaybedebilecekleri durumda kumar oynamaya daha istekli olduklarını göstermiştir (Kahneman ve Tversky, 1979).

------

Ufak çaptaki yatırımcı ne yapmalı?

Borsaların düşebileceği sıfır noktaları belli iken yükselebileceği fiyatların sınırı yoktur ve sonsuzdur. Ama hiçbir yükseliş sonsuza kadar devam etmez. Küçük yatırımcının yükseliş trendine giriş yaptığı yer yolun başı mı, yoksa köprüden önceki son çıkış mı? Yatırımcının bunu çok iyi analiz etmesi gerekir. Finansal piyasalarda yükselişler yavaş yavaş olurken, düşüşler çok sert olmaktadır. Çünkü yükselişte heyecan ve umut varken, düşüşlerde korku ve panik havası vardır. “Rotası belli olan geminin yelkenlerini dolduracak rüzgar hep olur” diye bir söz vardır. Eğer bir hisse senedinden bir haftalık kazancınız bir yıllık banka faizinden yüksek ise rotanıza çoktan varmışsınız demektir. Bunun ötesinde kurumsal manipülatörlerin oturduğu masada akla hayale gelmeyen kârlar yapabileceğine inan yatırımcının hali okyanusta balina ile yüzme yarışı yapan kediye benzer. Unutmayın; akıllı yatırımın formülü en az risk, en yüksek getiridir. Herkese bol kazançlı haftalar dilerim. Bundan sonra her pazartesi GERÇEK ANALİZ köşemde sizlerle beraber olacağım.

Yazarın Son Yazıları
Yazarın En Çok Okunan Yazıları