Ne yapalım, 400’lerin üzerinden aşağı inmeyen CDS’lerimiz sağolsun… Ekonominin tabanına kaygan zemin gibi yapışmış kalmış. Bir fısıltı olsa, bir yerden haber gelse; kur, faiz ve diğer borsa enstrümanları nereye gideceğini şaşırıyor.

Ülkemizin riskleri yüksek… Piyasalar hâlâ seçim gerginliğini üzerinden atamamış...

Döviz kurunu sürekli yukarı fişekleyen sadece siyasetteki belirsizlik değil elbette.

Yurt dışı da boş durmuyor. Hele Donald Trump’ın ağzı hiç kapanmıyor…

Adam kalkmış, sabah sabah Çin’in gümrük vergilerine takmış.. “Ben bu Çin’in… Ayaklarını tutsak, elleri boş durmuyor... Çâresi yok, gümrük vergilerini artıracağım…” deyince yine kıyamet koptu!..

Ne ağızmış be kardeşim!

Tabi Trump’ın istediği ABD/Çin ticaret görüşmelerinden tavizler koparabilmek. Zirâ yarın ticaret görüşmeleri için Washington’a gitmesi beklenen Çin Başbakan Yardımcısı Liu He’nin ziyaretini her an erteleyebilir.

Ey gözü doymaz Trump!.. Salla twitleri bakalım…

Evvela, 200 milyar dolarlık Çin ürününe uyguladığın yüzde 10’luk gümrük vergisi oranını yüzde 25’e çıkaracağını söylüyorsun… Bununla da yetinmiyorsun… 325 milyar dolarlık yeni ürün listesine ayrıca ek vergi koyacağını üstüne ekliyorsun… Kovboyluğun da bir sınırı olmalı değil mi?

***

Tabiî ki Trump’ın açıklamasından sonra piyasalar gerim gerim gerilmesi lâzım...

Önce dolar yukarı yönlü hareketlenecek. Ardından sağlam liman olarak bilinen altın fiyatları fırlayacak. Altının onsu 1284 dolar seviyesinden 1300 dolara göz kırparken Çin’in para birimi Yuan dip yapacak, faizler yükselecek… İş burada kalmayacak; gelişmekte olan ülkelerin para birimleri de Çin’deki gelişmelere paralel sert düşüşlerden payını alacak.

Trump Efendi de purosunu yakıp gelişmeleri izleyecek! Her zaman olduğu gibi mizansen bu defa da saat gibi işleyecek!

İşte dün sabah işimize gücümüze giderken birden doların yükseldiğini görmüş, piyasalardaki hareketliliğin ilk etapta ne manaya geldiğini tam anlamıyla çözememiştik. Meğer ana sebep; ABD’nin Çin’e karşı yapmak istediği “yamuk”tan başka bir şey değilmiş.

Tabi bizi ilgilendiren Dolar/TL…

Sen dur dur 5,95 liraya kadar düş… Müteakiben birden topukla, kendini 6 liranın üzerine at. Şimdi olacak şey mi? Haydi fiyatları birkaç gündür satın aldın… Hiç değilse biraz gevşe!

Yok yok olur mu? Gevşemek ne demek!

“Kur” geçen yılın Ekim ayından bu yana en yüksek seviyeyi görmüş...

Doların gözü yukarıda. Çünkü babası ocağı sürekli körüklüyor!

Dolar yükselir de euro kuru durur mu? O da 6,74 liranın üzerine çıkıvermiş. Sepet kur da 6,75’i çoktan test etmiş… Borsa İstanbul’u sormayın 100 Endeksi yaklaşık yüzde 2’lik bir kayıpla sanki 90 binleri arar vaziyette piyasa patikasında yerini almış.

***

Bizim derdimiz sadece Trump veya Çin mi?

İçeride seçim belirsizliğimiz var... 31 Mart’ta bir yerel seçim yaptık. Yerle bir olduk. İstanbul gibi devasa şehirde kim kazandı hâlâ belli değil. Yeniden seçim yapılsa bir türlü, yapılmasa bir türlü…

Yüksek Seçim Kurulu (YSK) dün toplanmış bugüne atıf yaparak “Belki Salı günü net bir açıklamada bulunabiliriz” demiş ama bu “belki”ler piyasaların ateşini daha da yükseltmekten başka işe yaramadığı da gün gibi ortada!..

İşte bitmez tükenmez, ardı arkası kesilmez bir gailenin peşinde iz sürüp duruyoruz.

Zirâ akşam saatlerinde yine YSK’dan belirsizliğe yelken açan aynı minval bir açıklama daha geldi… Malûm toplantı sürerken Yüksek Seçim Kurulu, AK Parti’nin Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile ihraç edilen kişilerin oy kullanmaması gerektiği yönündeki ek müracaatını kabul etmediğini açıkladı.

Kesin bir şey var mı? Yok! Belirsizliğe devam mı? Devam!..

Bu kertede, “Allah herkese kolaylık versin” demekten başka söz olabilir mi?