Dolar $
32.59
%0.17 0.05
Euro €
34.72
%-0.07 -0.02
Sterlin £
40.42
%-0.47 -0.19
Çeyrek Altın
4085.37
%0.44 17.84
SON DAKİKA
Son Yazıları

Afete karşı bilinçli ve koordineli hamle ilk şoku önler!

29 Eyl 2019

Deprem sonrası acil yol ağı, tahliye, nazım ve imar planı, acil müdahale faaliyetleri, kurtarma operasyonları, ilk yardım ve tıbbi bakım, itfaiye, su ve yiyecek tedariki, çadır kentler, geçici iskan, enkazın kaldırılması, altyapının rehabilite edilmesi ve mezarlıklar afet karşısında hemen faaliyete geçirilmesi gereken uygulamalar. Şayet toplum afetlere karşı bilinçlendirilmiş ve iyi koordine edilmişse, yaşanacak ilk şoktan sonra diğer kademelere geçmek daha kolaylaşacak.

Deprem yaklaşırken “İstanbul için neler yapıldı ve ne tedbirler alındı?”, sorusuna bugün cevap arayacağız.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay birkaç gün önce bu soruya “Tüm tedbirler şu an için alınmış durumda. Panik gerektirecek bir durum söz konusu değil. Kamu kurum ve kuruluşları, ilçe belediyeleri, sivil toplum kuruluşları Valiliğin koordinesiyle her an hazır ve teyakkuz halinde. AFAD öncülüğünde tüm kurumlar görevlerinin başında” şeklinde cevap verdi.

Diğer taraftan belletildiğine göre; yapacağımız hazırlıklar da çok basit. Deprem olmadan önce binalarda hareket edecek ve düşecek dolap, çekmece, cam eşya, avize ve beyaz eşyalar bulunduğu yere sabitlenecek… Deprem olurken de daha önceden hazırlanan deprem çantaları alınıp, doğalgaz ve su vanaları kapatılacak. Elektrik şalteri indirilip çoluk çocuk hemen bina terk edilecek. Dışarı çıkılamıyorsa, binanın en sağlam bilinen yerinde sarsıntılar geçinceye kadar depremden korunma  kurallarına göre beklenilecek.

İlk sığınma ve barınma yerleri okullar ve kamu binaları

Gelen uyarılar cevap olarak tatmin etti mi? Bu soruyu cevaplamak zor… Çünkü halkta panik ve endişeli bekleyiş hâlâ sürüyor. Zira Türkiye genelinde 35 milyon bina stokunun 3’te biri çürük ve yıkılmayı bekliyor. İstanbul’da da durum farklı değil. 7 milyon binanın en az 1,5 milyondan fazlası ölüm saçıyor. Allah korusun, İstanbul büyüklüğü ve şiddeti yüksek bir depremle karşılaşsa en az 100 bin bina tamamen yıkılacak. Bunun ağır, orta ve düşük hasarlısı da olacak. Can ve mal kaybını ise hesap etmenin imkanı yok.

Yapılan bina kontrollerinde İstanbul’da yüksek şiddetteki bir depremde her iki evden birinin orta hasar, yüzde 40’ının ağır hasar ve yüzde 10’unun da düşük hasar göreceği belirlenmiş. Son yıllarda yapılan güçlendirmeler ve yenilemelerle kamu binaları hanehalkına ait binalardan daha sağlam duruyor.

Hadi binanın içinden iyi-kötü kurtulduk… Daha sonra ne olacak? Enkaz yığını bir kentte, bir bölgede hayat ne kadar sürdürülebilecek? Depremden sonraki yaşanacak olayları yazmak bile istemiyorum… En azından muhtemel senaryolara karşı; kamu binaları, otoyollar, viyadükler, tüneller, köprüler, metrolar ve demiryolları sağlamda görünüyor. Çadırdı, battaniyeydi, ilaçtı, hastane, ambülans, araç ve gereçti, hadi bunların da hazır bekletildiğine inanıyorum ve şükrediyorum… Fakat her istenilen yere anında ulaşılabilmek mümkün olabilecek mi, işte burada endişe taşıyorum!..

Depremden kurtaracak hazırlık boyutunda neredeyiz?

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay en azından depremle ilgili sevindirici bir noktaya vurgu yapıyor…

“Evvela İstanbul’da deprem olacak mı, olmayacak mı gibi söylemleri bırakıp, işin hazırlık boyutuna bakmamız lazım… Okullar dahil kamu binalarında yüzde 92’lik sağlamlığı sağladık… Her hazır olan kamu binası ve okul, aynı zamanda bir barınma alanı… Muhtemel senaryolara göre ihtiyacımız olan toplanma yerleri hazır mı, değil mi? Şu anda bizim bilgimiz dahilinde hazır…”

Sayın Oktay’ın söylemleri içimizi ferahlatıyor, ancak bunlar yetmez… Afet olduktan sonra her yer hak ile yeksan olacaksa şahsen ben buna “Depreme hazırız” diyemem… Sayın Oktay’ın dediği gibi, işi gücü bırakıp asıl “depremden kurtaracak hazırlık boyutuna” acilen el atmak gerekiyor.

1999 yılında meydana gelen Kocaeli ve Düzce depremlerinin Kuzey Anadolu Fay Zonu ile alakalı olduğunu ve bu zonun İstanbul ile birlikte Marmara bölgesini ciddi şekilde tehdit ettiğini bilmeyenimiz yok artık. Dolayısıyla mezkur fay zonu ciddi tedbirler alınmadığı sürece İstanbul’un başına büyük bela açacak.

Fay zonundaki hareketleri bırakın bilim adamları kendi aralarında tartışsın… Ama kamuoyunu bilgilendirirken de halkı panikletecek açıklamalardan uzak durulsun. Felaketi daha hafif karşılamak için elbette yapılacak işler çok fazla. Orta ve uzun vadeli uygulamalar tabii ki bugünden yürürlüğe alınmalı ama kısa vadeli uygulamalar da göz ardı edilmemeli. 

5,8’lik depremlerden sonra hemen harekete geçilmeli

Yapılacak ilk işlerden birkaçını söyleyeyim… Öncelikle vatandaşların ikamet ettiği binaların depreme dayanıklı olup olmadığını acilen öğrenmeleri gerekiyor. Bunun için 6306 Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun kapsamında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın kurum ve kuruluşları her il ve ilçede hazır bekliyor. İşlemler de en geç 15 gün içinde aktif hale geliyor.

Dilekçe, güncel tapu durum belgesi ve kimlik belgesi fotokopisi ile bakanlığa veya bakanlığın lisans verdiği kuruluşlara müracaatlar yapılıyor, bina için risk tespiti isteniyor. Şayet bina riskli kapsamına alınmışsa ya yıktırılıyor ya da kuvvetlendirme yoluna gidiliyor. Bina kentsel dönüşüm veya bina yenileme kapsamında ise yıkım sonrası uygulamalara geçiliyor. Şu anda binasına güvenmeyen herkes bu aşamadan geçmek zorunda. Riskli yapısı yıkılan vatandaşlara yeni yapılacak konutlar için faiz desteği, kira yardımı, harç muafiyeti gibi kolaylıklar tanınıyor ancak bu desteğin biraz daha ileri taşınması gerekiyor.

Afet sonrası hazırlıklardaki koordinasyon ilk şoku önler

Depreme hazırlık noktasında işe ilmi yönde baktığımızda söylenecek özet şu:

“İstanbul'u tehdit eden potansiyel deprem tehlikesi ile başa çıkabilmek için, orta ve uzun vadeli uygulamalar göz önüne alınarak; depremin etkileyeceği bölgelerin sismik afet azaltma planı, acil kurtarma planı ve yeniden yapılanma planı hazırlanmalı. İstanbul'da, afet azaltma planlaması açısından bilimsel ve teknik esaslara dayalı sismik mikro bölgeleme çalışmalarını entegre etmek ve geliştirmek, binalarda ve altyapılarda meydana gelebilecek hasar üzerine önleme/azaltma çalışmalarına hemen başlamak, diğer taraftan afet yönetimi ve hazırlıkları konusunda halkı bilinçlendirmek…”

Ayrıca acil yol ağı, tahliye, nazım ve imar planı, acil müdahale faaliyetleri, enkazın kaldırılması, kurtarma operasyonları, ilk yardım ve tıbbi bakım, itfaiye, su ve yiyecek tedariki, çadır kentler, geçici iskan, altyapının rehabilite edilmesi ve mezarlıklar işin kısa vadede yapılması gereken uygulamaları…

Şayet toplum afetlere karşı bilinçlendirilmiş ve koordine edilebilmişse, yaşanacak ilk şok atlatılacak ve deprem yıkımına müdahalede diğer kademelere geçmek daha kolaylaşacak.

Yeşil Yol projesi İstanbul için ne kadar çözüm olur?

Bu noktada Prof. Dr. Gürsel Öngören hocamızın İstanbul depremine karşı bahsettiği “Yeşil Yol” projesi bu zamana kadar ortaya konmuş çözümlerden en gerçekçi olanı görünüyor. Hocamız, konuya fazla girmeden sadece isim vererek projeyi dillendirdi. Bugün mezkur projenin mahiyetini ve uygulanırlılığını görüşlerinize sunmak istiyorum.

Yeşil Yol projesi aslında 17 Ağustos 1999 depremi için tasarlanmış. Diğer taraftan da İstanbul’a 5 milyon metrekare yeşil alan kazandırmayı hedefleyen bir proje. TEM-E5 ile Küçükçekmece-Pendik arasında planlanıyor. Kentsel Strateji Kurucusu A. Faruk Göksu tarafından 2016 yılında ortaya atıldı. Nef de destek verdi. 16 bin yapı, 56 bin konut ve 200 bin kişinin yaşadığı bir alanı kapsayan proje, 17 ilçeyi yeşil bir yolla birbirine bağlıyor. 200 kilometrenin yarısı yol yarısı ise dönüşüm alanı olacak.

Yeşil Yol projesinde, mevcut yapılaşmanın yüzde 50’si olan 4 milyon metrekare yapı, diğer yüzde 50’lik yapılaşma alanına transfer edilecek ve yüzde 25 ilave imar bonusu ile toplam 10 milyon metrekare inşaat yapılacak. Projede güzergah üzerinde yer alan yaklaşık 20 bin mevcut yapı yıkılarak yerine kentsel dokuya uygun çevreci yapılar oluşturulacak.

Proje İstanbul için yeni bir kentsel dönüşüm modeli mi?

Yeşil Yol projesinin yeni bir kentsel dönüşüm modeli olarak, önemli bir referans olacağı ifade ediliyor. Projede maliyet hesabı da yapılmış… Bugün için iyi para… 7 milyar dolardan bahsediliyor. Yani yaklaşık 40 milyar lira. Maliyet insanı korkutmuyor değil. Ancak İstanbul’da olabilecek 7’nin üzerindeki deprem daha fazla maliyeti beraberinde getirecek. Asıl soru, “Tamam 7 milyar dolar harcayalım… Ama proje belki 10 kat daha fazla yıkım meydana getirecek İstanbul depreminin zararını ne kadar minimize edecek?” İşte burada hesabın yapılıp yapılmadığı noktasında bir şey diyemeyeceğim.

Projenin sahibi Faruk Göksu, Yeşil Yol’un bir omurga olduğunu, önerdikleri mavi ve yeşil örtü ile 39 ilçeye hizmet edilebileceğini, böylelikle bütün İstanbul bütüncül bir yaklaşımla depreme karşı koordinasyon sağlayacağını söylüyor.

Zira projenin yeni kentsel dönüşüm modelleri geliştirmede öncü olacağı gibi, ulaşımı kolaylaştıracak, olası deprem için toplanma alanları ve tahliye koridorlarını birbirine bağlayacak. Yeşil Yol projesi öncelikle Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi yöneticileri olmak üzere yeşil yolun bulunduğu 17 ilçe belediye yönetimi ile paylaşılacak.

Projenin en can alıcı noktasını da Nef İcra Kurulu Başkanı Erden Timur açıklıyor… Timur diyor ki: “Müteahhitler işin belli bir kısmında olmasın. Bu kısımlarda vatandaşlar kat karşılığı küçük ölçekli firmalarla anlaşsın. Ortaya çıkan gerçek vatandaşın da, müteahhidin de sosyal sorumlulukla hareket etmesi şart…”

Toplanma alanı problemini ortadan kaldırıyor mu?

Yeşil Yol projesini tasarlayanlar muhtemel bir depremde 16 milyon nüfuslu İstanbul’un dörte birinin etkileneceğini, bu insanların bir yerde toplanması için 4 bin hektar alana ihtiyaç olduğunu, halen mevcutta 2 bin hektar alanı olan İstanbul’da bunun iki katı alanın gerektiğini belirtiyorlar. Tasarımcılar söz konusu alanın 2 Şişli, 3 Güngören ve 2,5 Beyoğlu yaptığını ifade ediyorlar. Kent tasarımcıları, İstanbul’da kentsel dönüşümün ancak yeşil alanlar oluşturularak gerçekleştirilebileceğini ileri sürüyorlar.

Tabii şu anda projenin akıbetini merak edenler olacak. Yeşil Yol tasarlanmış bir şekilde hazır bekliyor. 2016 yılında tasarlanan projenin devlet kurumları ve yerel yönetimleriyle paylaşıldığını biliyoruz. Fakat İstanbul’da şu anda büyükşehir belediyesi değişti. Proje yeni İstanbul yönetimine de iletildi mi, orasını henüz bilmiyoruz. Tek bildiğimiz projenin bakanlık nezdinde ve bilgisinde olduğu yolunda.

Projeyi 6306 sayılı kanun ne kadar destekliyor?

Projenin ayrıntılarını da anlatalım… Projeye göre, söz konusu alanlarda birçok bina kısmen yıkılıyor. Yani proje kapsamında büyük bir kentsel dönüşüm projesi başlatılıyor. Mevcut evler 100 metre geri veya yana çekilerek önü açılıyor. Böylece normal kentsel dönüşümde 2 kat değer artışı olurken yeşil alanların bol olduğu söz konusu alanlarda binaların değeri daha da artıyor. Proje alanının yarısı yeşil alan diğer yarısı da eğitim, sağlık gibi kamusal alanların yanında konutlara ayrılıyor.

Projeyi yapanlar ve destek olanlar Yeşil Yol’un İstanbul depremine hazırlık ve kentsel dönüşüme başlama adına önemli bir referans niteliği taşıdığını üzerine basa basa söylüyorlar. Ancak olayın ehemmiyetini anlayacak, anlasa da uygulamaya alacak bir de siyasi irade gerekiyor. Belki de şu anda yürürlükteki 6306 Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun bile projenin hayata geçirilmesinde yeterli olmayabilir.

Bugün için sevindiren olay kamu ve özelde kentsel dönüşüm bilincinin hâlâ yerleşmemesi. Dönüşüme tek engel halk arasında rant algısının hâlâ kırılamamış olması.

Devlet-millet el ele birlikte hareket etmeden İstanbul depremi tehlikesini atlatmanın ve daha önemli modern şehirler kurmanın imkan ve ihtimali yok.

Yazarın Son Yazıları
Yazarın En Çok Okunan Yazıları