Dolar $
32.57
%0.07 0.02
Euro €
34.98
%0.41 0.14
Sterlin £
40.75
%0.19 0.08
Çeyrek Altın
3959.52
%0.04 1.63
SON DAKİKA
Son Yazıları

Adalar, Deniz Hukuku ve Türkiye

17 Aðu 2020

Kendisini adalar devleti olarak ilan eden ve psikolojik olarak bu fikre saplanmış olan Yunanistan, Türkiye'nin koskoca Anadolu yarım adasının sularında petrol aramasını ve Kıbrıs'ta ortak bir çözüme varılmasını bir türlü kabul edemiyor.

Oysa, Ege Denizi ve özellikle Türkiye’nin hakim olduğu Doğu Akdeniz ortak çabalarla büyük bir turizm, tüketim ve ulaşım alanı olarak her iki ülkeye de kazandıran bir alan olarak ortaya çıkabilir. Onbir milyonluk Yunanistan’ın halkına bölüşen kazancı seksenüç milyonluk Türkiye’den fazla olur.

Ancak insanların hırsı tarih boyunca toplulukların mücadelesinin sürmesine neden oluyor.

Yunanistan uluslararası hukuk isteklerini Türkiye’nin imzalamadığı 1982 Deniz Hukuku Sözleşmesine dayandırıyor. Bu sözleşmede adaların karasuları, münhasır ekonomik bölgeleri ve kıta sahanlıkları olduğu belirtilmiş. Ancak, hukuk dalının önemli bir özelliği var. Bu özellik bir genel kural koyulduktan sonra iki misli istisnanın sayılması ve onlarında geçerli olması. Öğrencilerin çektiği ıstırap bu yüzden hepsini bilmek zorundalar. Annan kuralı ve onlarca istisnaları.

Örneğin, uluslararası hukuk üst veya alt çıkışı olmayan dar denizlerde ki Ege Denizi üst tarafı Türk Boğazları ile kapalı dar bir denizdir, kıta sahanlığının 200 deniz mili olamayacağını, karasularını 12 olamayacağını sınırların ve hudutların anlaşmalarla belirlenmesi gerektiğini söylüyor. Yunanistan –İtalya arasındaki denizde üst tarafı kapalı dar bir deniz yatağı oluşturuyor. Aynı deniz paylaşım sorunları orada  da var. Yunanistan sonunda 

İtalya ile bir kıta sahanlığı antlaşması yaptı.

Türkiye ile ilgili duruma gelince; Lozan Antlaşmasına göre üç mil içinde kalan adacık ve kayalıkların Türkiye’ye ait olduğu bilidiriliyor. Bu maddenin yorumuna göre üç deniz milinin dışında kalan bütün ada ve kayalıkları Yunanistan’ındır diye bir madde ve yorum. Zaten Türkiye Ege’de karasularını  6 mil olarak ilan etmiş bulunuyor ve Yunanistan’ın  oniki millik karasularını haklı olarak kabul etmiyor. Dar denizlerde bu mümkün değil. Zaten İstanbul Boğazı’ndan geçip Çanakkale’den Ege’ye çıkan bütün Karadeniz’e kıyısı olan ülkeler Girit Adası açıklarına kadar Yunan karasularında gemilerini yüzdürmüş olacaklar. Bu durumu onlar da kabul etmiyor.

Uluslararası bir mahkemeye gidildiğinde sorunun hakkaniyet ve nıfsetle çözmesini istemek taraflara kalmış bulunuyor. Ancak sorunun, buna benzer olaylarda olduğu gibi çözülmesinde uluslararası mahkemeler, yerbilimsel öğeleri, coğrafi öğeleri, ülkelerin kıyı uzunluğunu, bu kıyılarda yaşayan insan nüfusunu, devletlerin yaşamsal çıkarlarını, ticari çıkarlarını, bölgede ortak petrol yatağı varlığını ve tarihsel hakların varlığını dikkate alıyorlar.

Bu durumda Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de enerji çalışmaları meşru olduğu gibi, Dışişlerimizin bildirdiği gibi yüz ölçümü 10 kilometre kare, Anadolu yarımadasının kıta sahanlığı üzerinde bulunan ve Yunanistan’a 560 mil, Türkiye’ye 2 mil uzaklıkta olan Meis Adası’nın 40.000 kilometre kare genişliğinde kıta sahanlığı olması ve bu durumu uluslararası hukuka uygun saymak pek mümkün gözükmüyor.

Arkasına Avrupa’yı almış olan Yunanistan güç gösterilerine giriyor. Ama bir şeyden emin olarak; o da nasılsa Bir Avrupa devletinin araya girerek kavgayı ayıracağı. Nedeni, Amerika’nın epidemi ile meşgul olması.

Yazarın Son Yazıları
Yazarın En Çok Okunan Yazıları