Dolar $
32.58
%0.1 0.03
Euro €
34.9
%0.18 0.06
Sterlin £
40.63
%-0.09 -0.03
Çeyrek Altın
3955.21
%-0.07 -2.63
SON DAKİKA
İnşaat ve emlak Pazartesi 20 Temmuz 2020 08:26

"KONUT ALMANIN TAM ZAMANI"

İNDER Yönetim Kurulu Başkanı Nazmi Durbakayım, pandemi döneminde büyük sıkıntı yaşadıklarını, şantiyelerin kapandığını söyledi. Durbakayım, "Konut satışlarının durması, şantiyelere de bir can suyunun gelmemesi sebebiyle ve buna bağlı olarak pandemiden sonra iyi hareket almayacağı demekti. Bu durum bizi endişelendiriyordu. Hükümetimizin aldığı kararlarla kamu bankaları ve Emlak Konut GYO'nun düşük faiz oranlarıyla kampanya başlatması, sanki bir çölde bir vaha bulmuş gibi sevindirdi bizi. Bu kıvılcım, sektörümüzü de canlandırdı" dedi.

"Konut almanın tam zamanı"
İNDER Yönetim Kurulu Başkanı Nazmi Durbakayım, pandemi döneminde büyük sıkıntı yaşadıklarını, şantiy

Neşe BERBER

İNDER Yönetim Kurulu Başkanı Nazmi Durbakayım, pandemi döneminde sektörün yaşadığı sorunları anlattı. Konut kredilerindeki faiz indirimlerinin kendilerini çölde vaha bulmuş gibi sevindirdiğini söyleyen Durbakayım, inşaat maliyetlerinin arttığını, bu nedenle yeni konutların makul fiyattan satılmasının söz konusu olamayacağını dile getirdi. Durbakayım, “Eldeki eski maliyetlerle üretilmiş konutların artık sonuna geldik. Şimdi konut almanın tam zamanı” diye konuştu.

Son 4 ay nasıl geçti Sizin için?

-Yılbaşı itibariyle sektörümüzde bir hareketlenme vardı, faiz oranlarındaki makul düşüşle beraber konut satışlarında bir hareketlilik görülmüştü. Fakat pandemi ile birlikte, hızlanmaya başlayan satışlar bıçak gibi kesildi. Birden bire kesilen bu satışlar, daha önce yaşadıklarımızdan çok farklıydı. Yaklaşık 45 yıldır inşaat sektörünün içindeyim. Birçok sıkıntılar yaşadık Ancak, pandemi gibi bir süreç hiç olmadı. Her şey bıçak gibi kesildi, şantiyeler kapandı. Kafamızda hep -bu sıkıntıyı nasıl atlatacağız?- sorusu vardı. Konut satışlarının durması,  şantiyelere de bir can suyunun gelmemesi sebebiyle ve buna bağlı olarak pandemiden sonra iyi hareket almayacağı demekti. Bu durum bizi endişelendiriyordu. Hükümetimizin aldığı kararlarla kamu bankaları ve Emlak Konut GYO'nun düşük faiz oranlarıyla kampanya başlatması, sanki bir çölde bir vaha bulmuş gibi sevindirdi bizi. Bu kıvılcım, sektörümüzü de canlandırdı. Faiz indirimiyle konut alabilir duruma gelen insanlarımız moral buldu. Yüzde 10 indirim, emlak konut kampanyasında yüzde beş peşinat ve 2 sene ödemesiz, 15 yıllık bir plan bugüne kadar gayrimenkul tarihinde görülmemiş bir fırsattı. Dolayısıyla bu tüketicinin moral seviyesini ve beklentilerini artırdı. 

Kampanyadan yararlanılmalı

-Normalleşme sürecine geçildikten sonra insanlar tarafından nasıl bir talep oldu? Bir oran verebilir misiniz?

Üç aylık dönemde tamamen durmuştu ve satış ofislerine kimse gelemiyordu. Gayrimenkul satışında önemli rol oynayan 65 üstü insanların gelmemesi de son derece etkileyiciydi. Kampanya, insanların satış ofislerine gelebilmesini sağladı. Geçtiğimiz yıllarda 550 bin adetlerde olan ilk beş aylık satış rakamları, bu yılın aynı döneminde 430 bin civarına ulaştı. Kamu bankalarının yapmış olduğu bir yıl ödemesiz; Emlak Konut GYO’nun yapmış olduğu 2 yıl geri ödemesiz plan, aynı zamana denk düştüğü için büyük bir sinerji yarattı. Tüketicinin en büyük beklentisi; istikrarlı bir faiz politikası, istikrarlı bir ödeme planı. Bu kısa dönemde yapılan kampanyalardan faydalanamayan, ilerde çok üzülecektir. İnsan hayatında bir kere veya iki kere konut sahibi oluyor. Bu bakımdan dileğimiz bu kampanyanın uzun süreli olması, uzun nefesli olması. 

-Tüketicinin, konutta kredi alımının kolaylaşması ile ev fiyatlarında artış var gibi söylemleri var. Bu konuda neler söylersiniz?

Bunun doğruluğunu şöyle görebiliriz. Büyük muhataplı çalışan kurumsal firmalarda fiyat listeleri var, insanlar bunun bir ay öncesini de görüyor, bugünkü listeyi de görüyor. Mevcut fiyat listelerine baktıklarında görecekler ki, bu gibi kurumlarda böyle bir fiyat artışı yok. Fakat yeni binalarda maliyetten kaynaklanan bir takım farklı fiyatlar olacaktır. 

Bir de göz önünde tutmamız lazım olan bir konu daha var. İnşaat maliyetleri yükseldi. Maliyetleri bitmiş olan konutların üzerine ilave zam konulmadı. Zaten emlak konut projelerinde böyle bir fiyat artışına müsaade edilmiyor. İNDER olarak, etik değerlerle ters düşen bu durumu, yani diğer projelerde de böyle bir artışı hoş karşılamıyoruz. 

Bizde bir adet var; -eski fiyatta gelen mal tezgahta da o fiyatla satılır, yeni gelen mal da yeni fiyatta satılır-. Yeni projelerde, muhakkak ki yeni fiyatla maliyet oluşacak, fiyatlar ona göre artacak. 10 liraya mal edip 8 liraya satmanın imkanı yok. Bu bakımdan tüketici devamlı bize "konut almanın zamanı mı?" diye sorar. Şu an tam zamanı. Eldeki eski maliyetlerle üretilmiş konutların artık sonuna geldik. Bitme noktasında.

Balkonların kıymetini anladık

-Pandemi sürecinde tüketicinin talepleri değişti mi? Değişti ise ne yönde değişti? Bu konuda bir araştırmanız var mı İNDER olarak?

Bizim toplum olarak alışkanlıklarımız var. Açık havada dolaşmayı seviyoruz, barbekü yapmayı seviyoruz, balkonda oturmayı seviyoruz. Pandemi sürecinde evimizin balkonlarının ne kadar kıymetli olduğu ortaya çıktı. Evde kaldığımız uzun süreçte evin yeni bir takım işlevsel fonksiyonlarını daha iyi tespit etme fırsatı bulduk. Bu süreçte doğru olan ve olmayan yapılanma şekillerini ayırt ettik. Dolayısıyla yapmış olduğumuz konutların tüketici tarafından daha iyi incelendiği bir dönem yaşandı. Böylece üreticilerin doğru üretenlerle, bu işi doğru yapmayanların ayrımını daha rahat yapabileceği bir döneme getirdi. Yaşam alanlarında bir takım ihtiyaçlar ortaya çıktı, bu süreçte yoğun kargo gelişi başladı, kargo geldiğinde bu kargoların durabileceği bir oda mekan olması gerekiyor. Evlerin bu süreçte çalışma alanına dönmesiyle bir diğer ihtiyaç ise çalışma ortamında sessizliğin sağlanması. Yeni projelerde eski Osmanlı yapılarında olduğu gibi, kapıya yakın olan bir oda. Dışardan bir ziyaretçi geldiğinde görüşmelerin evin içine girmeden home ofis gibi yapılabileceği bir mekan ihtiyacı çıktı. Bir diğeri ortak mekanların büyük değil parçalı çok kişinin bulunmayacağı şeklinde daha küçük ortak mekanların olması, diğer taraftan havuz, sauna gibi mekanların böyle dönemlerde pek faydası olmayacağı ortaya çıktı. Şimdi bunlar tabii yaşantımızı sınırlandıran yaşamın koyduğu koşullar. Bunun dışında bizim İNDER olarak ‘Yaşanası Pilot Şehirler’ projemiz var. Amaçladığımız şey şuydu; daha az sayıda küçük yaşam şehirlerini, yani nüfusları 50 bin civarında olan, insanların içinde çalışabileceği, sosyalleşebileceği, işe bisikletle veya yürüyerek gidebileceği yani kendine daha fazla vakit ayırabileceği şehirlerdi. Bu şehirlerin çok daha çabuk pandemi döneminde kontrol altına alındığı gözüktü ve doğru kontrollü olduğunda salgının buralara girmediği görüldü. Buradan anlaşılıyor ki; daha küçük şehirleri teşvik etmemiz ve bunların içinde yeni yaşam standartlarını oluşturulması yeni konut yapımında gündeme gelecek. Devletin yapmış olduğu kampanyaya geri dönecek olursak, bu dönemlerde devletin de KDV gibi kazançlarının artmış olduğunu gördük. 

2,6 milyonluk istihdam

-İnşaat sektörü Türkiye ekonomisinin ne kadarlık bir bölümünü kaplıyor Size göre?

Daha öncede belirttiğim gibi her ailede inşaat sektörüyle alakalı bir şekilde malzeme satan, yapan imal eden kişiler var. Şöyle diyebiliriz inşaat sektörüyle bizzat uğraşan yüzde 10 - 15 gibi bir oran söyleyebiliriz. Bu oran da, istihdamda yaklaşık 2,6 milyon civarında bir karşılık buluyor. Buradaki çalışan sayısının yüzde 10'u da genç nüfustan oluşuyor. Son iki yılda bu sayı 1,5 milyonlara düştü. Gerçekleşen kampanyalarla birlikte bu istihdam tekrar artma noktasında geldi. Projeler raflardan indi, yeni projeler tekrar gündeme geliyor. Bu da ne demek, bir takım firmaların iş bağlantıları canlanacak, bunlar da ailelere tekrar ekmek olarak geri dönecek. Nasıl ekmek olmadan beslenmemizi sağlayamıyorsak, konut olmadan da bu dünyada yaşamamız mümkün değil. Karşılıklı empati, anlayış içinde biz bu işi doğru yapacağız, tüketici de en iyi noktada bundan faydalanması lazım. Sektörümüzdeki itibarın, güvenilirliğin ne kadar çabuk düzeldiğini de görüyoruz. Diğer taraftan sektörümüz, yan sektörlerle birlikte GSMH'da yüzde 10 civarında bir katkı sağlıyor.

Sayılara baktığımızda inşaat sektörünün canlanma etkisi çok daha fazla hızlı ve yavaşlama diğer sektörlere oranla daha azdır. Bizim sektörümüz bir geminin hareket etme sistemi gibi yavaş yavaş hızlanan, belli bir ivmeyi aldığında da yavaş yavaş duran bir sektör. Bu yüzden sıkıntılı dönemleri hiç durmadan atlatmışızdır. Bu sektörde iş yapan insanlar gerçekten bu işi severek çalışıyorlar, elini taşın altına koyarak değil, vücudunu taşın altına koyarak çalışıyorlar. Sektörel olarak bizim beklentimiz şu; bizim parlak olduğumuz dönemlerde diğer sektörlerden buraya girişler oluyor, bu girişi yapanların dönmemek üzere gelmelerini istiyoruz. Çünkü sektörümüze girip de belli bir zaman sonra keyif almayıp çıkanlar, arkasında yedek parçası olmayan bir araç gibi eserler bırakıyor. 

-Yeni projeler olacak dediniz. Ne kadarlık bir proje bekleniyor Türkiye'de?

Bu işi kurumsal olarak yapan firmaların her zaman dağarcığında, kafasında bir proje vardır. Geçtiğimiz 4 aylık süreçte bu projeleri oluşturdular, geliştirdiler. Ayrıca göz ardı etmemiz gereken bir yabancı satışı var. Yabancı satışları, pandemi döneminde yurt dışından uçuşlar olmadığı için, tamamen kesildi. Mesela 2017’nin ilk 5 ayında 7.500 olan yabancı satışları, 2019’un aynı döneminde 17 bine çıktı. 2020’deki pandemi döneminde bile bu satış rakamı 17.500 seviyesinde bulunuyor. Ülkemizde salgının iyi yönetilmesi dikkat çekiciydi, imkanları bizden daha iyi olan ülkeler bu salgına mağlup oldular. Bizdeki sağlık sisteminin güçlü olması, hijyene ve birbirlerine olan saygımızdan nüfusumuza göre bu işi kolay atlatıyoruz. Yabancılar da bunun farkında. Hem güvenilir bir ülke hem de merkezdeyiz. Çok güzel bir iklime sahibiz ve sağlık olarak iyi hizmet veren bir ülkedeyiz. İnsanların yurtdışına gittiği zaman en çok üzerinde durduğu konu sağlıkla ilgili bir problemde ne yapacağıdır. Kaldı ki bütün dünya, Türkiye'ye geliyor ve tedavi oluyor. Bu durum bizim inşaat sektörünü de olumlu etkileyeceğinden, yeni projelerin oluşmasına katkı sağlayacaktır.

Yurdumuzun değerini bilelim

-Pandemi sürecinde konut alımında büyükşehirlere kayma var mı?

Zaten İstanbul dışında da bir takım şehirler talep almaya başlamıştı. Konut talebinin başka şehirlere kaymasının pandemiyle ilgili olduğunu söylemek doğru olmaz. Bu süreçte insanlar öncelikle kendi memleketlerinde konut almak istiyor veya yeni yaşayacağı bir yer seçiyor. Pandemiden dolayı İstanbul dışında bir artış var mı derseniz; bunu tespit etmek mümkün değil. Bugün hiç akla gelmeyen yerler turizm için çok müsait yerler oldular. Yabancı bugün elinde bir zarfla gelip, Türkiye'nin belli yerlerinde bir şeyler arıyorsa; demek ki biz bunun farkında değilmişiz, onlar farkındaymış. Ben bu durumu 40 sene evvel gördüm. Bu bakımdan yurdumuzun kıymetini bilelim. İnşaat sektörü olarak biz ülkemizin her yerinde iş yapabiliriz.


ABONE OL

EN ÇOK OKUNANLAR