Dolar $
32.55
%0.02 0
Euro €
34.93
%0.28 0.09
Sterlin £
40.69
%0.07 0.03
Çeyrek Altın
3965.28
%0.19 7.32
SON DAKİKA
Turizm Pazartesi 08 Şubat 2021 03:05

JAPONYA'DA İKİ BAŞKENT

Muhteşem tapınakların ve çiçek bahçelerinin diyarı... Türkiye'den yaklaşık 9000 km uzakta bulunan çok güzel bir Doğu Asya adası Japonya. Bugün size tarih içinde başkent olarak gurur yaşamış iki kentini anlatacağım Japonya'nın.

Japonya'da iki başkent

Deniz DİKMEN


Japonya'ya Osaka'dan ilk ayak bastığımızda bizi en çok etkileyen görüntü pasaport gişelerinde gösterilen sıcak karşılama oldu. Diğer ülkelerden farklı olarak pasaport kontrolleri çok alçak camsız ve pembe renkteki masalarda yapılıyordu. Memurlar ise, çok Güler yüzlü ve sıcak kanlıydı. Önceliği tüm orada bulunan yolculardan izin alarak yaşlı, hamile, çocuklu ve engelli yolculara vererek ve gülümseyerek işlerini yaptılar. 

Yeni tanıyacağınız bir ülkeye turist olarak geldiğinizde bu şekilde ağırlanmak bizi çok mutlu etti. 

Japonya'ya sonbaharda gittik.  Yani, bahçelerin o güzelim kırmızı ve altın sarısı rengine büründüğü dönemde gördük o muhteşem ülkeyi. Japonya çok güzel, sakin, dost bir ülke. Ama beni eski kültürünü olduğu gibi yansıtan, Nara ve Kyoto şehirleri çok ayrı büyüledi. 

Nara, Japonya'nın 7. yüzyılda ilk başkenti olma şerefini yaşamış. Oraya Tren ile gittik. Kasuga Tapınağı’na gitmek için, önce Nara parktan yürüyerek biraz yokuş çıkarak, serbest dolaşan geyikleri izleme ve sevme fırsatı bulduk. Park tertemizdi. Her yer geyikler ve karacalarla doluydu. 

japonya-1

Geyikler kutsal sayılıyor

Kasuga Tapınağı’nın dört tanrısından biri olan şimşeklerin ve kılıçların tanrısı Takemikazuchi, beyaz bir geyiğin sırtında buradaki Mikasa dağına inmiş. Bu nedenle, geyikler burada kutsal sayılıyor. Bu parkta geyik sürülerin içinden yürüyerek büyük bir ahşap kapıya geliyoruz. Biliyorsunuz Japon kapıları çok haşmetlidir. İşte bu tip bir giriş kapısından geçtikten sonra Todai-ji tapınağına varıyoruz.

7 yy da yapılan bu ahşap tapınak dünyanın en büyük ahşap binalarından biri olarak kabul ediliyor.  Bu nedenle, 1998 yılında buradaki Tarihi Tapınaklar, Saray ve Geyiklerin olduğu Park Unesco Dünya Mirası kabul edilmiş. İşte bu Todai-ji bütün ihtişamı ve estetiği ile karşımızda duruyor. Tapınağın iç kısımlarında ise bizi şaşırtan 16 metre yüksekliğindeki dev Buddha heykelini ziyaret ediyoruz.  Hayran hayran gezdiğimiz bu şehri gezerken eski Japonya'yı kolaylıkla hayal edebiliyorsunuz. Nara, Japonya'nın en zengin kültür hazinelerini içinde barındıran çok tarihi bir kent. 

Nara'yi severek gezdikten sonra, seyahatimizin bir sonraki durağı olan Kyoto şehrine doğru yola çıktık. Kyoto da önemli bir şehir aslında.  Japonya'ya Naradan sonra bin yıl boyunca başkentlik yapmış. Bu şehir aslında, inanılmaz güzel bir kültür merkezi. Sabah erkenden heyecan ile kalktık. Güne ilk olarak Fushimi Inari Taisha Tapınağı ile başladık. 

japonya-2

Filmin çekildiği tapınak

Amerikalı yazar Arthur Golda’nın en çok satanlar sıralamasında yer alan romanından uyarlanan 2005 yılı Hollywood yapımı “Bir Geyşanın Anıları” filmini izlediyseniz filmin çekildiği tapınak burası. 

Burası Şinto inancına göre, Inari adındaki “Pirinç Tanri”sına adanmış olan bir tapinak. Bu tapınak da çok özel bir ambiyans yaşatıyor bize. Turuncu renkte olan bin tane geleneksel tori kapısından oluşan yokuş bu kapılar sayesinde çok eğlenceli geçiliyor. İkonik bu yürüyüş yolunda fotoğraf çekerek ilerlemek çok keyif verici. 

kiz

İkinci durağımız

Kyotodaki ikinci durağımız ise, “Kinkakuji Tapınağı”.  Masalsı bir Japon bahçesinin içinde, göl kenarında bulunan altın rengindeki bu Zen Tapınağı Altın Tapınak olarak da anılıyor. Diğer tapınaklara göre biraz küçük. Sonbaharın tabiata verdiği boya fırçasıyla ağaçların ve yaprakların o güzel renklerinin arasında bu tarihi lokasyon çok gerçek üstü görünüyor. Şansımıza güneşli ve güzel bir sonbahar havası var. Çıkışta gri renkte olan mantar aromalı dondurmamızı da alarak, Kyotonun şehir merkezi Giona gidiyoruz.

Gion, her yönüyle büyüleyici bir bölge. Sokak aralarından güzel bir yokuşu tırmanıp, önce yine turuncu devasa bir tarihi kapıdan daha geçip, ardından bu sefer turuncu bir pagodanın yanından geçerek, ahşap bir bina kompleksinden oluşan çok heybetli Budist “Kiyomizu-Dera” tapınağına varıyoruz.   Unesco Dünya Mirası listesinde olan “Kiyomizu-Dera” akşamüstü güneş ışınları tapınağa topluyor sanki. Böylece, olağanüstü güzel görüntüler ortaya çıkıyor. “Kiyomizu-dera” temiz su demek. Tapınak bu ismini de hemen yanında bulunan küçük bir şelaleden alıyor. Bu su bu tapınakta dua edenler için arınma merkezi gibi. Biliyorsunuz, tapınaklara girerken su ile arınmak Japon kültüründe de çok önemli. Yani bir bakıma abdest almak gibi. Tapınağın çok geniş ve harika bir manzarası olan verandasında Fotoğraf çekenlerin arasından dolaşarak güzellikleri bünyenize sindirin. Lokasyonun keyfini bu tarihi mekânları gezerek ve verandadan güzel bir seyir yaparak çıkarın. 

Çevre oldukça kalabalık, bazı yerliler ve turistler Geisha kıyafetleri giyip ve makyajlarını yapıp tapınağa gelmişler.  Çok renkli görüntüler veriyorlar.  

Gion sokaklarına dönüyoruz

Tapınaktan sonra aşağıya dogru inip Gion sokaklarına dönüyoruz. Bu bölge aslında 15 yüzyılda kurulmuş. Yasaka tapınağına gelen ziyaretçilerin karşılandığı ve ihtiyaçlarının giderildiği bir semt. Daha sonra burası Geishalarin veya yerel ismi ile geiko ve maikolarin bölgesi haline gelmiş. Geisha (Geyşa)  sanat kadını anlamına geliyor. Çünkü geishalar senelerce çok üst düzeyde her türlü eğitim alıp, yine üst düzey ziyaretçilere hizmet ederlermiş. Maikolar ise genç, henüz eğitim safhasında olan geishalara verilen isimlermiş. Şehrin nehir kenarında geleneksel Japon kültürü ile çok iç içe olan cay evlerinde cay seremonilerini seyrediyoruz. Kimono ve maharetli ellerin yaptığı elişi Japon sac taraklarından da alıyoruz. Resimlerin, seramiklerin, her turlu Japon sanat eserlerinin turistik eşyaların, yerli yiyecek içeceğin satıldığı dükkânlarla süslenmiş sokaklarını büyük bir keyifle geziyoruz. Geleneksel cay evleri, Japonya’da daima huzurun, dinlenmenin, saygının, kültür alışverişinin yapıldığı mekânlar olmuş. Biz de bu çay yapımı törenini büyük bir beğeniyle izleyip yapılan çaydan tatma imkânına sahip olacağız. Gionda geleneksel Japon Kukla tiyatrolarına mutlaka gitmelisiniz. Gionun tarihi mimarisi olağanüstü güzellikte ve örneğin “Geisha “ gibi bir çok filme de sahne olmus. Zaten gezerken film setinde geziyormuşsunuz gibi hissediyorsunuz. Hem en modern hayatı yaşayıp hem de yüzlerce yıl öncesini silmeden o mekanlarda yaşayan bir halkı var Japonya’nın. Zaten her halde gelenekleriyle bunca yıl iç içe yaşayan başka ülke yoktur. 

cekcek

Japon kültürüne doyum olmuyor

Naraya, Kyotoya ve Japon kültürüne doyum olmuyor. Sonbahardaki bu güzellik ilkbaharda sakura döneminde yani kiraz ağaçlarının çiçek açtığı dönemde turist akınına uğruyor. Bu tarihi şehirleri anlayabilmek ve halkın içinde yaşayabilmek çok farklı duyguları size veriyor. 

İnşallah bir gün Japonya’nın bu tarihi kentlerini ilkbaharda sakura döneminde de gezme şansına sahip olabiliriz. Bu tadı damağımızda kalan bu kültürü daha da yakından tanıma fırsatımız olur. 

Japonya’dan ayrılışımız aynı gelişimiz gibi son derece medeni ve saygı içinde gerçekleşiyor. Havalimanına vardığımızda perondaki görevliler bellerine kadar eğilerek, bize selam veriyorlar, sessiz bir şekilde bizi ülkemize uğurluyorlar. Bu pandemi döneminden sonra gezilerimiz nasıl olacak bilmiyorum ama Japon halkının kültürlerine, folklorlarına yüzlerce yıl daha sahip çıkacaklarına inanıyorum.

yemek

Japonya'da ne yenir ne içilir?

Japon mutfağı çok zengin bir dünya mutfağı olup, baliğin ve deniz urunun sebze ile birlikte çok tercih edildiği bir mutfaktır. Aslında ada ülkesi olarak denizdeki her işe yarayan maddeyi kullanıyorlar yemeklerinde. Yosun da yiyorlar, en leziz balıkları da. Midye yemek isterseniz çeşit çeşit. Kesin aç kalmazsınız. 

Sushi pirinç ve çiğ balıktan oluşan soğuk bir öğün.  Sushi barlar genelde çok keyifli, Sushi çeşitleri yürüyen bir bantla önünüzden geçit yapıyor ve beğendiğinizi  tabağınıza alıyor afiyetle yiyorsunuz.

Tempura balık veya sebze yumurtaya batırılarak sıcak yağda kızartılır. Çok lezizdir.

Sukiyaki  demir bir tencerede etin ve sebzelerin pişirildiği ve üstüne seker ve soyadan oluşan bir sosun döküldüğü bir yemek. Galiba piştiği demir kap bu yemeğe ayrı bir lezzet katıyor. Farklı bir tadı var

Ramen orijini tavuk kemikleri ile yapılan bir makarna (noodle) çorbasıydı ve içine soya ve özel bir tuz kullanılır ancak günümüzde dana eti, domuz eti ve  deniz ürünlerinde kullanıldığı çok popular bir makarna çorbası haline geldi .

Curry Rice özel bir curry ile hazırlanan pilav ve üstüne haşlanmış et ve sebze ile servis ediliyor.

Sashimi Çiğ balık çeşitlerin küçük parçalara kesildiği ve soya sosla servis edildiği ve wasabi veya zencefilin tat olarak eklendiği soğuk bir öğündür.

Japonya’da bu çiğ balık çok taze olarak hazırlanır ve bu nedenle diğer ülkelerdeki yediklerinizden lezzet olarak ve kalite olarak farklıdır.

Japonya’ da bir de mutlaka törenle çay içmeyi unutmayın. Yıllardır hemencecik yapıp eşe dosta kendinize verdiğiniz çayı içmek için törenin bitmesini en az yarım saat bekledik. Şaka bir yana özellikle yeşil cay, matcha çayı ve sakura çayı (kiraz çiçeğinden yapılır) çok meşhurdur ve dediğim gibi çok özel bir seremoni ile servis edilir.

Son olarak da ne kadar sağlığa zararlı diye yayınlar yapılsa da, birçok yöreye özgü fermente içkiler de yok değil. Mesela, Sake bir çeşit pirinç rakısı onların milli içeceği olmuş. Mesela,  Japon likörü, mesela, erik ve narenciye şarabi bunlar pek unludur. Japonlar bira ve whiskey içmeyi de çok sever deyip bu bölümü bitirelim.

ABONE OL

EN ÇOK OKUNANLAR