Dolar $
32.49
%0.21 0.06
Euro €
34.6
%0.31 0.11
Sterlin £
40.43
%0.04 0.01
Çeyrek Altın
4097.62
%0.52 21.01
SON DAKİKA
FİNANS Pazartesi 13 Mayıs 2019 08:18

YENİ BİR SİSTEM SİNYALİ!

Merkez Bankası düşme eğilimine girme ihtimali olan enflasyon paralelinde faizleri aşağı çekmek niyetinde. Niyetin arkasındaki güç de TCMB/kamu bankaları işbirliği. İcraatın ilk örneğini; Ziraat Bankası başta olmak üzere diğer kamu bankalarının birlikte, doların 6,24 liralara ulaştığı günün gecesi piyasaya 1 milyar dolarlık satış hamlesiyle gördük. Hareketin piyasada etkili olduğu tartışılmaz. Hükümetin, TCMB/kamu bankaları işbirliğini daha ileri taşıma projeksiyonları yaptığına dair ihtimaller giderek yükseliyor. Söz konusu işbirliği içine katılım bankalarının da dâhil edileceğine dâir güçlü iddialar yok değil. Dolayısıyla Türkiye'de büyümekte olan katılım bankacılığının yepyeni ürünlerle ekonomik modelde yer alacağı algısı yüksek.

Yeni bir  sistem sinyali!
Merkez Bankası düşme eğilimine girme ihtimali olan enflasyon paralelinde faizleri aşağı çekmek niyet

Sedat YILMAZ

Önümüzdeki dönemde Merkez Bankası’nı (TCMB) farklı göreceğimizin işaretlerini alıyorum. Piyasalardaki ateşin düşüşünden de bunu anlamak mümkün. Hakikaten son dönemde bu kadar etkili bir operasyonu az yaşadık diyebilirim. TCMB’nin kamu bankalarıyla birlikte gerçekleştirdiği son operasyon gerçekten iki tarafı kesen bir kılıç gibiydi. Şimdi bu operasyon tarzının daha da güçlendirilmesi ve piyasalara daha müspet havanın ve bozulan algının düzelmesi için taze bir güvenin sağlanması hepimizin arzusu.

Siz sakın ha “TCMB’nin adımları ve kamu bankalarının FX satışlarının etkisinin sınırlı olduğu” yolundaki iddialara pek kulak verilmesin ama TL’nin değer kazanması için de iç veya dış risklerin ortadan kaldırılması veya minimize edilmesi noktasında yapılması gerekenler olduğunun da unutulmaması taraftarıyım.

Zirâ TL’nin yılbaşından bu yana yüzde 15’lik değer kaybını hazmedecek durumda değilim. Hiçbir vatan evladı da bu değersizliği kabul edemez. Benim param, cebimdeki param harcamadan, bir değer oluşturmadan, kıymete dönüşmeden değersizleşiyor. Yok böyle bir şey!

Dolar 2,24 liraya vurunca gözlerini para hırsı bürüyenler herhalde bundan sonraki saldırı dilimlerinde pek o kadar heveslenemeyecek. Malûm kesimin elinde kullanabileceği birinci silah İstanbul seçimleri... Yine de yurt dışı riskleri paçal edip 23 Haziran’a kadar ve sonraki dönemde alınan sonuçlara göre yeni foreks denemeleri yapacaklarını şimdiden aktarayım.

Şuna buna, arsıza, uğursuza piyasayı teslim mi edelim…

Diyorum ki, önümüzde 1,5 aylık bir süre var. Bu süreçte TCMB ve kamu bankaları ile cebini fazla düşünmeyen vatanperver bankalar elele vererek halının altına süpürülen çeri çöpü temizleyip ortalığı düzenlemeli, silip paklamalı ve işi hallu âsân eylemeli. Özellikle siyaset kanadıyla da dirsek temasına geçip rezervler mes’elesini açıklığa kavuşturmalı. Psikolojik etkenlerle giderek yükselen bankalardaki döviz tevdiat hesaplarına da bir çâre düşünülmeli. Şuna buna, uğursuza, vurguncuya piyasaları teslim mi edelim?

Tabi söz konusu iki gelişmenin piyasalara verdiği yükselen ateşi düşürecek en önemli husus ABD ile olan ilişkiler. Uzun yıllar savunma, ekonomi ve siyasî alanlarda işbirliği içerisinde olmuşsun… Kıbrıs sorunu gibi zaman zaman oluşan çıkmazlarla aralar bozulsa da birlikteliği devam ettirmişsin… Keşke karşılıklı menfaatleri gözeten işbirliği devam etseydi. Ama ne yazık ki dünya o günkü dünya değil.

Eski/yeni malûm saldırıları hiç kimse göz ardı edemez

ABD beraberliğin sonunda küresel konjonktürel gelişmeler ve Türkiye’nin toprak bütünlüğü ve bağımsızlığına yönelik saldırıları hiç kimse gözden kaçıramaz ve sineye çekemez. Türkiye’nin varlığına yönelik hiçbir baskı, hiçbir müdahale hoş görülemez. Dış politikada menfaatlerin öne çıktığı düşünüldüğünde Türkiye ne siyasi, ne politik ne de ekonomik olarak hiçbir ülke veya bölgeye boyun eğmek zorunda değil. Burası “Bağımsızlık benim karakterimdir” diyen bir kurucuyu bağrında ve kalbinde yaşatan bir ülke. Dolayısıyla ne malî ne askerî hiçbir güç bağımsızlığı bayrak yapmış bir milleti yıldıramaz. Bu millet varını yoğunu ortaya koyar, bağımsızlığından zerre taviz vermez.

Dolayısıyla piyasalara gelirsek; TCMB ve kamu bankaları destekli yeni oluşturulacak ve ileriki dönemde daha güçlendirilecek uygulamaların, alışılagelmiş düzende pervasızca at oynatanların çanına ot tıkayacağını şimdiden söyleyebilirim. “Önümüzdeki sorunlar çözülmeden TL’de iyileşme olmaz” diyenler elbette olacak. Ekonomide sorunlarımız tabiî ki var. Küresel ekonominin çözülecek mes’eleleri yok mu? Bugün hangi ülke kalkıp “Ben bütün sorunlarımı hallettim. Ne derdim, ne tasam var” diyebiliyor?

Piyasacı riski sever, yüksek risk neredeyse oraya çöker

Piyasa spekülatörlerinin bugünlerde en çok üzerinde durduğu, evirip çevirip ya da ısıtıp ısıtıp milletin ayarını bozduğu hususlar var. Diyorlar ki, “Artan jeopolitik, makroekonomik hatta demokratik belirsizlikler dengemizi bozuyor... Türkiye’den uzak durmak zorunda kalıyoruz…” Geçin bunları! Çünkü piyasacı riski sever ve ne kadar risk varsa oraya çöker… Piyasacılığın kuralı bu.

Foreks (FX) işlemlerinde kaldıraçları bir hatırlayın… Daha yakın zamana kadar yabancı para birimi karşılığında başka yabancı bir para biriminin alımı satımı olarak bilinen FX işlemlerinde 1’e 100 uygulanan kaldıraçları bu piyasalar az yaşamadı. Elbette ülkeye döviz ve para çekmek için yapılan bu uygulamaları tasvip etmenin imkânı yok ancak serbest piyasa düzeninde de bunu uygularken standartları ve piyasanın gücünü de düşünmek lazımdı derim. Allah’tan ortalığı yatırıp kaldıran, belirsizliklere iten bu kumar oyununu, Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) devreye girdi de 10’da bire düşürdü. Yani 1’e 100 olarak uygulanan kaldıraçlar 1’e 10’a indirildi ve alt limit de 50 bin TL’ye sabitlendi de hiç değilse piyasa biraz nefes aldı.

Piyasaları hareketlendirecek sistem arayışları sürüyor

Serbest piyasa mantığının gideceği yer kalmadığı her ortamda söyleniyor. Ya bu sistemi ıslah edeceksiniz ya da farklı bir sistemle ekonominizi yürütmeye çalışacaksınız. Bugün gelinen nokta bundan farklı bir şey değil. Hatta bugünlerde blokzincir teknolojisinden de bahsediliyor. Teknoloji, bankacılık ve finans sektörü arasındaki ilişkilerde üçüncü bir kurumun devre dışı bırakılmasına dayanıyor.

Bununla ilgili Northeastern Üniversitesi ile Bahçeşehir Üniversitesi arasında bir Blokzincir Merkezi oluşturma gayretinde. Aslında bu merkez bir laboratuar. Yapay zeka, blokzincir ve nesnelerin interneti bir arada olacak. Söz konusu 3 alan merkezi bir iradeye ihtiyaç kalmadan güveni temin eden verilerin paylaşıldığı bir ortamı oluşturacak. Yeni bir üretim ve finansal sistemin temeli olabilecek blokzincir olayının genç istihdamına da büyük etki edeceği görüşü de her alanda paylaşılıyor.

Sistemin en önemli özelliklerinden biri akademik camia ile iş hayatının birlikte yürütülmesini sağlamak. İşte Blokzincir ile gelecek yenilikler sektörleri değiştirecek. Sektörlerin değişmesiyle iş hayatı daha da hareketlenecek ve katma değerli hâle gelecek.

TCMB’nin faizdeki niyeti piyasa gerçekleriyle yürümek

Tekrar gelelim, para ve sermaye piyasalarına… Şu anda birçok trader ve analist oluşmuş riskler sebebiyle dolar/TL’ye eğilimin önümüzdeki dönemde daha fazla olacağı yolunda görüş belirtiyor. Birçok uluslar arası kuruluşun da ifadeleri ortada. Türkiye’de yılsonu enflasyon yüzde 15’lerde sınırlanacak. Bu durumda faizlerin de yüzde 20’lerin oldukça altına ineceği gerçeği de ortaya çıkıyor. Piyasanın Eylül ayında Merkez Bankası’ndan beklediği faiz hareketi yukarı yönlü. Ancak Merkez Bankası gerileyecek enflasyon paralelinde faizleri de aşağı çekmek niyetinde.

Niyetinin arkasındaki güç de sürekli bahsettiğim TCMB/kamu bankaları işbirliği. İlk örneği Ziraat Bankası başta olmak üzere diğer kamu bankalarının ortaklaşa doların 6,24 liralara ulaştığı gün gece yarısı piyasaya 1 milyar dolarlık satış hamlesi. Aslında bu zamana kadar böyle bir hareketi fazla görmedik. Hareketin piyasada etkili olduğunu da kimse inkâr edemez.

Arka kapı uygulamalarına hiç kimse tezgah altı diyemez

Şimdi bu operasyon kısa süreli düşünülmüş bir hamle. Buna arka kapı uygulamaları diyen de var. Ama arka kapı uygulamalarını tezgah altı veya merdiven altı uygulamaları gibi görmek de yanlış. Çünkü bu konuda Hükümet de kararlı. TCMB ve kamu bankaları birliğini güçlendirme yolunda adımlar atma yolunda projeksiyonlar yapıyor. Arka kapı uygulamaları piyasaların köpüğünü alır almaz tartışmasından ziyâde bu sistemin daha da kuvvetlendirilmesi bence bugün için gerçekleştirilecek en iyi işler arasında.

Merkez Bankası sistemin güçlendirilmesiyle bu yılki resesyon mes’elesini hafifletmek isterken gelecek yılki büyümeyi de daha yukarı yapma konusunda planlar yapıyor. Dolayısıyla piyasaların TCMB’den kısa vadede faizlere dokunma yollu bir hareketi beklememesi gerekiyor.

Katılım bankaları yeni ürünlerle piyasa hareketlerine katılmalı

Fakat bir gerçek var ki hükümet kamu bankalarına sermaye desteği kararından hiç vazgeçmeyecek. Maamafih, küresel ekonominin daraldığı gerçeğiyle sadece konvansiyonel bankacılığın değil, bugün Türkiye’de büyümekte olan katılım bankacılığının da piyasaların düzenlenmesinde yepyeni ürünlerle rol almasının zamanı geldiğini hatırlatmak isterim. İslâmiyet’te faizin haram kılındığını herkes biliyor. Ancak bu yasak sadece İslâm Dini’ne has değil. Hıristiyanlık ve Yahudilik’te de faiz yasaklanmış ve faizle iştigal edenlere kötü gözle bakılmış.

Öncelikle katılım bankacılığı Müslüman devletler arasındaki ticaret ve mali piyasaların gelişmesi konusunda önemli bir bağ. Serbest piyasa düzeninde sıkışmış mali sistemin açılmasında katılım bankacılığına oldukça fazla iş düşüyor. Zirâ ekonominin dışında kalmış ya da verimsiz alanlara yönelmiş birçok finansal değerin ekonomiye kazandırılmasında katılım bankalarını kapsam dışı düşünemeyiz.

TCMB/kamu bankaları işbirliği yeni finansal modelin başlangıcı

Hükümetin kamu bankalarına sermaye desteği vereceği artık gün gibi ortada. Fakat piyasalar henüz TCMB/kamu bankaları işbirliğini tam kavrayamamışa benziyor. Konunun açılımını belki de çözüme ulaştıracak yolu yurt dışındaki yorumlarda arıyor. Araştırıp baktığımda önüme kredi derecelendirme kuruluşu Fitch Ratings çıkıyor. Fitch’in Nisan raporunda kamu bankalarına destek sağlayacak Tier1 tahvil ihracından bahsediyor. Fitch’e göre elde edilecek sermayeyle bankaların rasyoları desteklenecek ve bankaların aktif kalitesinin bozulması engellenecek. Burada en önemli husus non performing loan (NPL) denilen anapara ve faizi ödenemeyecek duruma gelmiş batık kredilerin sermaye oranlarını bozması da önlenecek. Hatta ilk adımda bile Tier1 operasyonu bankaların en az 200 baz puan sermaye rasyonuna katkı vereceği düşünülüyor.

 Merkez Bankası bağımsız ama görevi sadece fiyat istikrarı değil

Merkez Bankası’nın temel görevi fiyat istikrarı. Bunun için bankaya oldukça fazla salahiyetler verilmiş. Hatta para politikasında uygulama araçlarını doğrudan belirleme Merkez Bankası’nın uhdesinde. Fiyat istikrarında araç bağımsızlığı var. Yaptığı politikaya da kimse karışamıyor. Ama Merkez Bankası’nın fiyat istikrarının yanında hükümetin büyüme ve istihdam politikalarına da destek verecek. Yani işi o kadar kolay değil. Bağımsızlığı var ancak hesap verme sorumluluğu da var… Fakat yasayla yapacağı işlerde eli oldukça rahatlatılmış. Denmiş ki, “Para politikasını kurumsallaştırdık. Oluşturulan Para Politikası Kurulu (PPK) da senin emrinde. Hazine ve diğer kamu kuruluşlarının açıklarını finanse etme zorunluluğun da yok…”

Dolayısıyla bu kadar kolaylıklara bir de kamu bankaları hatta katılım sektörü devreye girdiğinde Merkez Bankası, karşısındaki kesimleri “sus-pus” yapması lâzım. Nitekim kamuoyu ve özellikle iş dünyası böyle güçlü bir Merkez Bankası’nı beklemiyor değil.

ABONE OL