BÜROKRASİ TÜRKİYE'Yİ HANÇERLİYOR
Ülkemizdeki memur zihniyeti ve evrak bürokrasisinin Türkiye'yi baltaladığını söyleyen Reysaş Lojistik Yönetim Kurulu Başkanı Durmuş Döven, "Çin'i elimizle Avrupa'ya yakınlaştırırsak, daha fazla mal satmasına sebep oluruz. Bu da Türkiye'nin karnına hançer sokmak demektir" dedi.
Gökhan ÖZ
Dünyayı etkisi altına alan Koronavirüs salgınıyla bu seneyi planladıkları hedeflerinin altında kapamayı beklerken, yüzde 30-35 üzerinde kapatacaklarını söyleyen Reysaş Lojistik Yönetim Kurulu Başkanı Durmuş Döven, TCDD’nin eski yönetimine sitem ederek, ikinci evlat muamelesi gördüklerini söyledi. Döven, Türkiye’nin lojistikteki jeopolitik konumunu, ilk blok ihracat treniyle taşımacılık hızını 4 gün gibi kısa bir süreye indirdiklerini ve e-ticaretin dünya ve Türkiye’deki önemini anlattı.
Reysaş Lojistik olarak 2020 yılı hedeflerinize ulaştınız mı. Bu yıl kaç ton yük taşıdınız?
Senenin başlangıcında ya da yeni yıla girerken kimsede şubat ayında ‘korona gelecek, her şeyi değiştirecek’ diye bir fikir yoktu. Bu seneki hedeflerimizi beklentilerimizin altında kapatmayı düşünürken, lojistikte hedeflerimizin çok üzerinde gidiyoruz. 2010 yılında 5,5 milyon adet yük taşırken, geçmiş yıllarda daha çok depo, tren yatırımları gibi kimsenin yapmak istemediği çok ağır yatırım maliyeti olan sabit yatırımlara yöneldiğimizden sayılarımız düştü. Ama 2020 için kafamızdan geçenin yüzde 30-35 üstünde kapadık.
Reysaş Lojistik için demiryolu taşımacılığının önemi nedir. Marmaray geçişli Anadolu’dan Avrupa’ya ilk blok ihracat treni mayıs ayında hareket etti. Pandemi sürecinde sınırların kapanması ve uçuş iptalleriyle deniz ve kara taşımacılığı durma noktasına gelirken, ihracat treninin Avrupa’nın göbeğine 4 gün gibi sıra bir sürede varmış olması taşımacılık sektöründe hangi yenilikleri getirdi?
Biz trende yurt içinde Türkiye Cumhuriyeti’nin Devlet Demiryolları’ndan sonraki özel en büyük demiryolları işletmecisiyiz. Keyifli mi gidiyor! Hayır… Türkiye’de en kötü yönetilen kurumların başında TCDD geliyordu… Petrol 130 dolardan, 20 dolara düştü ama TCDD her sene enflasyonun bile üzerinde zam yaptı. Demiryolu ile gitmek karayolunun iki katına ulaştı. Halbuki demiryolu dünyada karayolunun 4/1 fiyatına gider. Ülkemizde İhracat birincisi karayolu, ikincisi denizyoluyla gidiyor. Pandemi gelince bütün sınırlar kapatıldı, kapatılınca Türkiye’nin bir ihracatı var. Avrupa’ya giden ve gelir olarak bir yol olması lazımdı onun için tek bir yol vardı: Demiryolu.
Avrupa demiryolları, Türkiye’nin çok ilerisinde. Özellikle: Bulgaristan, Romanya, Sırbistan, Polonya, Macaristan ve Çek’ler Doğu Bloğunda altyapısı olan. Gelelim Marmaray’dan geçiş konusuna. Çin-İngiltere hattında Çin’den gelen treni kapıda karşıladık, ben buna karşıyım, Türkiye Cumhuriyeti’nin Çin’i Avrupa’ya yakınlaştırması Türkiye’nin aleyhinedir. Türkiye’nin Avrupa’ya lojistik yakınlığı ile övünüyor, ‘kaliteli üretim yapıyorum, Çin gibi döküntü mallar yapmıyorum’ diyor. Siz Çin’i buradan Avrupa’ya yakınlaştırırsanız, daha fazla mal satmasına hatta Türkiye’ye daha çok mal gelmesine sebep olursunuz. Çin’in denizden Avrupa’ya gitmesi 60-70 günü buluyor, biz bu hızı 15 güne indirirsek Çin’i Avrupa’ya bağlamış oluruz. Bu da Türkiye’nin karnına hançer sokmak demektir. Arifiye Tren İstasyonu’ndan gece 12.00 ile 04.00’da Marmaray’ın içinden çıkıp direkt Avrupa’ya gidiyoruz, inşallah bir sonraki hedefimiz; Gaziantep-Kayseri-Mersin hattından Avrupa’ya gitmek. Aslında Marmaray’ı çok kullanmak istemiyoruz çünkü; aldıkları ücret cazibesini yitiriyor. Demiryolları fiyatını ucuzlatsa Türkiye karayollarından çıkar, enerji ithalatı yapmaz, zenginleşir. Devlet ve liderlerin bu konudaki desteğini, alt taraftaki memur zihniyeti engelliyor. Aradaki memur zihniyetinden kurtulursak, Türkiye bulunduğu ortamın çok daha üzerine gidebilir.
Dünya Lojistik pazarının 2030’da 20 trilyon doları geçmesi bekleniyor. Asya ve Avrupa’nın geçiş güzergahı olan Türkiye, coğrafi konumunun yanı sıra, Çin’in ‘Bir Kuşak bir yol Projesi’nin de en kritik köprülerinin birisinin üzerinde. Sizce ülkemizin, coğrafi konumu ve dünyanın en büyük ithalatçısı pozisyonunda bulunan Avrupa pazarının yanı başında olmamız Türkiye’yi Lojistik sektöründe lider konumuna getirebilir mi?
Tabi ki getirir… Türkiye jeopolitik aynı zamanda jeolojistik bir merkezde, 1500 km’de Münih’te, 1500 km’de Orta Asya’da, 500 km’de Orta Doğu’da, 700 km’de Kuzey Afrika’dasınız. Bir Malezya bir Kore ya da bir Japonya değiliz, onlar çok şansızlar çünkü; kara bağlantıları yok, tek ihracatları deniz yoluyla. Biz Avrupa’ya bu kadar yakınken, çok iyi üretim arka bahçe olup sebze-meyve, tekstil, turizm, ihracat ve hammadde de üretici bir pazar olabiliriz. ‘Bir Kuşak bir yol Projesi’ bence Türkiye’nin en hatalı projelerinden, Bu proje Çin’i Avrupa’ya yakınlaştırmak demek. Biz lokasyon olarak dünyanın en zengin topluluklarıyla en üretici toplulukları arasındayız. Eğer arada yan sanayi değil, ana üretici olursak Avrupa’nın en değerli ülkelerinden daha ileriye gideriz. Çünkü, Avrupa’da petrol çıkmıyor, madenleri de yok, tek özellikleri çalışkan olmaları ve üretim yapmaları.
Türk yatırımcısının, çalışkanlığını ya da Türkiye’yi yönetenlerin iyi niyetlerini birleştirip, arkanın engelini kaldırırsanız Almanya’dan 3 kat daha ileri gideriz. Çünkü Almanya iki kere dünya savaşı kaybetti. 1946’da Almanlar içecek su bulamadıklarından patates yalıyorlardı. Ülkemiz de medeniyet var, Orta Asya geleneği var, batılı düşünce var, İmparatorluk geçmişimiz var. Biz toplama bir memleket değiliz engelimiz olacak hiçbir şey yok. Her toplum bize saygı gösterip, lider gözüyle bakıyor. Eğer biz bu memur zihniyetinden çıkar ve aradaki bürokrasiyi hızlandırırsak Türkiye uçar.
Yurt içi ve yurt dışında ne tür yükleri, hangi ülkeye taşıyorsunuz. Türk ürünlerinin dış pazarlara en hızlı ve uygun maliyetlerle ulaştırılması için hangi stratejik bölgeleri tercih ediyorsunuz?
Bir ürün hammaddesinden ya da tabiattan çıktıktan sonra nihaiye gidene kadar (resaykıl) geri dönüşünü koymaz isek bir ürün yarı hammadde, mamül, işlenmiş, işlenmemiş hareket etmesi için lojistiğe ihtiyaç vardır. Ana çatı lojistik olup kara, deniz, hava nakliyesi gibi bölümleri ve depolama, dağıtım gibi yan kolları vardır. Türkiye’de kamyonu olan da deposu olan da kendine lojistikçi diyor. Türkiye’nin konumu kara ve trene daha uygun. En ucuz taşıma şekli denizdir, bir seferde 10 bin konteynır taşırsınız ikincisi ise demiryolu, üçüncüsü karayolu, en pahalısı ise havayoludur. Ürünlerin değerleri, hız, ihtiyaç ve maliyetlerine göre taşıma şekilleri değişir. Çin’den korona ilacını ucuz olsun diye gemiye verip 3,5 ay beklemenin anlamı yok, uçağa verirsin 4 saat sonra burada olur.
Dünyanın genelinde Koronavirüs ikinci dalga paniğiyle firmalar depolarında stok yapmaya başladı. Yaşanan bu belirsizlik lojistik maliyetlerini arttırmaya devam ediyor. Türkiye’den yüklenen bir malın Avrupa’ya ulaşması 15-17 günü buluyor. Dolayısıyla malı yükledikten sonra malın sınırdan geçebilecek mi ya da teslim noktasına ulaşabilecek mi gibi sorular var. Sizce Lojistik firmaları olarak en güvenli taşımacılık ve müşteri memnuniyeti için neler yapılmalı?
Depoların stokları firmalara göre değişir… Pandemi sürecinde dünyanın ve Türkiye’nin en büyük sorunu ürüne ulaşmak. İnternet satışı yapan şirketler bir gömleğin ilanını yayınlıyor, almak için 25 bin kişi tıklıyor ancak bin kişi alabiliyor. Çünkü, ürün yok ve Çin’den de gelmiyor, taşıma disiplinleri bozuldu. Bulgaristan 15 gün sınır koydu, sınırda bekleyerek 2,5 ay gidemeyen de var. Trenle 4 günde gidiyorsun. Reysaş olarak zamanında yaptığımız ağır yatırımlar ve tren hatlarımızla pazarın yüzde 62’siyle lideri konumundayız.
Dokunmadan alma ve ayağına gelme duygusu e-ticarete zirve yaptırdı
Başarılı bir e-ticaret stratejisinin temelini, rekabetçi fiyatların yanı sıra etkin bir lojistik hizmeti sunulması belirliyor. Reysaş olarak e-ticaret pazarındaki yol haritası nedir?
Amerika’da 1994 yılında RDC kargoyu görmüştüm. O yıllarda e-ticaret yaygın olmasa bile verdiğiniz bir ürünün daha hızlı gittiğini gördüm. E-ticarette mağaza kirası, depolama, elektrik ve personel giderleri yok. Yeni nesil insanların alışveriş tutkusu e-ticaretin zirve yapmasına neden oldu. Tüketici aynı üründen 8 adet ürün sipariş veriyor, 6 adet alıyor 2’sini geri yolluyor. Çok ucuz olması, ayağına gelmesi, dokunmadan alma ve çeşitlilik yeni nesil insanlarda tatmin olma duygusunu getirdi.
E-ticaretin dünya ve Türkiye’de artışı korkunç derecede, bir de firmaların Sevgililer Günü, Anneler Günü, Black Friday gibi özel günlerle tüketiciyi teşvik etmesi bu pazarı daha da canlandırıyor. Tek sorun ise ürüne erişmek ve bulmak.
2023 yılında günlük 3 milyon çıkış öngörülüyor
Salgının tüketim alışkanlığında yarattığı köklü değişim, online eksenli ticarette doping oldu. Hızlı teslimat yarışıyla beraber firmaların kampanyalarıyla rekor kargo trafiği yaşanıyor. Bu durumda şirketler, tüketicilerin ihtiyaçlarını hızlı karşılamak adına kendi kargo şirketlerini kuruyor. Sizce bu yenilikler taşımacılıkta yeni bir dönemin başlangıcı mı?
Firmaların kendi kargo şirketlerini kurmaları Türkiye’de lojistiğin değil, kargonun olmadığının göstergesi. E-ticaretin kargoları mecburiyetten, başarılı olurlar mı? Asla olamazlar, herkesin bir uzmanlık alanı var. O zaman kargocular da depo kursun, ürün getirsin internetten satsın. Bizim elimizde altyapımız, depomuz, lojistik var ama herkes kendi ihtisasında ilerlemeli. Bu sene günlük 1,3 milyon, 2023 yılında günlük 3 milyon çıkışa göre plan yapılıyor. Bulgaristan, Romanya, Yunanistan, İran bu ülkeler Türkiye’nin en büyük alıcısı bu yüzden e-ticarete sınırla bakmayın. Türkiye bu pazarda kendi markalarını öne çıkarmalı.
‘Ekmeği sevdim’ diye ekmek fabrikası kurmanın anlamı yok
2012 yılında Rusya’da uzay seyahat programına katılarak 78 bin feet (yaklaşık 24 km) yükseklikte stratosfere çıkarak uzaya çıkan ilk Türk ünvanınız var. Uçaklara olan ilginizi ve pilotluğun ise sizde bir tutku olduğunu biliyoruz. Özgürlük tutkusu olarak başlayan bu macera sizi lojistik sektörünün dışında havacılık sektörüne de teşvik edebilir mi?
‘Ekmeği sevdim’ diye ekmek fabrikası kurmanın ya da ‘çiçek seviyorum’ diye çiçek üretmeye de gerek yok. Tesadüf bir hobi, gelip-geçici ya da geçmemiş olabilir. O zaman dağa çıktık, dağcı ya da yüzdük, yüzücü olabilirdik. Bu sadece bir hobi, iş seyahati sırasında Rusya’da 2012 yılında stratosfere çıkarak uzaya çıkan ilk Türk ünvanı aldım hepsi bu kadar. Uçağımız var kendimizin ama bunun için hava taşımacılığı düşünmüyoruz. (gülüyor)